'Diyarbakır Sur’da Değiş(tiril)en Mekanlar ve Hikâyeler-Bir Bellek Yolculuğu' adıyla DKVD’nin yayınladığı kitap, tarihsel mekanlar üzerinden kentin sosyal, kültürel ve siyasal tarihine ışık tutuyor
Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’nin (DKVD) üç dilde yayımlanan kitap çalışması, “Diyarbakır Sur’da Değiş(tiril)en Mekanlar ve Hikâyeler- Bir Bellek Yolculuğu” adını taşıyor. Kitap, Diyarbakır’ın Sur ilçesini odağına almış ki bu ilçe, zaten Diyarbakır’ın kendisidir. Diyarbakır’ın binlerce yıllık geçmişine, burada hüküm sürmüş medeniyetlerin izlerine bu ilçede rastlanabiliyor. “Bir Bellek Yolculuğu” kentin hafızası niteliğindeki yapılar ve çevresini, yazılı kaynakların yanı sıra dönemin tanıklarından da yararlanarak okurun ilgisine sunuyor. Anlatılar, eski ve yeni fotoğraflarla destekleniyor, her gün binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği mekanlara daha yakından bakmamıza ve tanımamıza olanak sağlıyor.
Bir kente yakından bakmak
Bu 'yakından bakmak ve tanımak' önemli. Çünkü birçok kent gibi Diyarbakır da büyüyor, gelişiyor, değişip dönüşüyor. Diğer kentlerden farklı olarak 6 mahallesi, çatışmalar sonrasında devlet tarafından yıktırıldı ve yıkılan mekanların yerine Diyarbakır mimarisi ile hiç ilgisi olmayan yeni evler yaptırıldı. Dolayısıyla hem doğal olarak nitelenebilecek değişimler hem de bile isteye gerçekleşen yıkımlar, kentin çehresiyle birlikte mekanlar üzerinden şekillenmiş hafızasını da siliyor. “Diyarbakır Tarihine Kent Kapılarından Bakmak: Zayıf Demokraside Kent Meydanı Sorunu ve Rövanşist Hamaset” başlıklı Giriş yazısını kaleme alan Dr. Mimar-Araştırmacı Mehmet Atlı ve Mimar Ronahi Deniz Demirkapu, şöyle yazmış:
“Buna karşın ne geleneksel mimarisini ne de modern mimarlık örneklerini korumayı, kent tarihine ve kent yaşamına katmayı başaramayan bir kültür politikası yürürlükte denebilir. Rant, kaba propaganda ve reklam dili, popülizm ve rövanşist hamaset diyebileceğimiz bir yıkıcılık ve yapıcılık iş başında görünüyor. Bu dışlayıcı yaklaşımlar kentin şehircilik, mimarlık vb. konularını kentlilerle, mimar ve mühendislerle, sanatçılarla, arkeologlarla, esnafla, velhasıl renkli ve çoğulcu bir katılımla ele almaya açık değil. Çoğunlukla Ankara’dan belirlenen ve atanmış yöneticilerce icra edilen merkeziyetçi ve yine asayiş, kontrol-denetim odaklı, şu veya bu ideoloji ve din doğrultusunda doktrine etmeye yönelik politikalar, kentin ve kentlilerin sorunlarını çözmek şöyle dursun; dinlemek ve anlamaktan aciz.” Atlı ve Demirkapu, UNESCO gibi yapılar ile dünya mirası gibi iltifatların kenti kurtarmaya yetmediğine de dikkati çekiyorlar. “Bir Bellek Yolculuğu” benzeri çalışmalar bu nedenle de önem kazanıyor. Mehmet Mercan, Mıgırdiç Margosyan, Maryam Başak, Musa Tutka, Silva Özyerli, Truman Şakarer, Halit Ötük gibi isimlerin mekanlar, günlük hayat ve insanlarla ilgili hatıralarından alıntılar kitaba ayrı bir lezzet katıyor. Hâlâ ayakta olan, değiştirilen ya da artık olmayan mekanlara ait fotoğraflar ise Sur’u görsel olarak tanıtarak hafızada yer almasını sağlıyor.
[caption id="attachment_121779" align="alignnone" width="940"]
Kitabı çevrimiçi okumak mümkün
Kitap projesinin koordinatörlüğünü Dilan Kaya Taşdelen, danışmanlığını Meral Özdemir üstlendi. İçerik ve araştırmada Dilan Kaya Taşdelen, Nevin Soyukaya, Meral Özdemir ve Şeref Yumruk imzası bulunuyor. Sevengül Sönmez kitabın editörlüğünü; Kürtçe çeviriyi Serkan Delidere, İngilizce çeviriyi ise Burcu Sıla Candan yaptı. DKVD Yayınlarının ilk üretimlerinden biri olan Diyarbakır/Sur’da Değiş(tiril)en Mekânlar ve Hikâyeler: Bir Bellek Yolculuğu kitabı, Diyarbakır/Sur: Bir Bellek Yolculuğu projesinin bir parçası olarak Hrant Dink Vakfı Sivil Toplumu Güçlendirme Hibe Programı 2019-2021 kapsamında Avrupa Birliği desteğiyle üretildi. Kitaba çevrimiçi olarak da ulaşabilirsiniz.
[caption id="attachment_121781" align="alignnone" width="1000"]
Dağkapı/Şeyh Sait meydanı
İbadet yerlerinden iş merkezlerine, pastanelerden kahvehanelere, meydanlara kadar Diyarbakır’ın hafızasını oluşturan birçok mekan, tanıklara da başvurularak ayrıntılarıyla tanıtılıyor. Bunlardan biri, bugün de önemli bir merkez olma özelliğini koruyan Dağkapı/Şeyh Sait Meydanı’dır. Günümüzde Dağkapı/Şeyh Sait Meydanı olarak bildiğimiz alanda 1920’lere kadar Dağkapı Mezarlığı'nın yer aldığını muhtemelen çok az kişi biliyordur. DKVD, meydanla ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Mezarlık alanlarının park, bahçe ve imar alanlarına dönüştürülmek için tasfiye edilmeleri Osmanlının modernleşme döneminde sıklıkla görülen faaliyetlerdir. Kent merkezlerinde açılmak istenen yeni imar ve rekreasyon alanları istimlak bedellerinin yüksek olması, mezarlıkların ise bedelsiz olarak kaldırılabilmesi belediyeleri genellikle bu yola yönlendirir. Dağkapı Mezarlığı'nın, Dağkapı’nın hemen çıkışından başlayıp Turistik Otelin karşısındaki eski OHAL Bölge Valiliği binasına kadar devam ettiği söylenir. Bu geniş mezarlık alanı 1920’lerde tasfiye edildikten sonra bir kısmı parka dönüştürülür, hemen yanında Elazığ bulvarı açılır ve bu cadde üzerinde kamu binaları inşa edilir. Parka dönüştürülen alan ise yaklaşık 50 yıl boyunca kullanılacak olan Emirgan Çay Bahçesidir. 1990’larda yer altı çarşısının yapılmasıyla birlikte tamamen betonlaştırılan meydan bugün ne mezarlıktan ne de parktan herhangi bir iz taşıyor.”
[caption id="attachment_121782" align="alignnone" width="900"]
İş merkezine dönüşen konak
Günümüzde Gazi Caddesi üzerinde yer alan Gürani İş Merkezi, 1940’lara kadar Güraniler (Gevraniler) Konağı olarak kullanılıyordu. Liceli Işık ve Gürani ailesine ait olan konak günümüzdeki Gürani İş Merkezi, Beyazıt Pasajı ve Demir Otel’i içine alan geniş bir alanda yer alır. 2 katlı, havuzlu, geniş avluları bulunan yapı 1940’larda Park Otel adıyla otel olarak hizmet vermeye başlar. Yapının girişi İzzet Paşa Caddesi’ndedir. Gazi Caddesi’ne bakan cephesinde ise bakkal dükkânları yer alır. Şehir dışından gelenlerin konaklama ihtiyacını karşılayan otel, içinde yer alan lokanta ile de Diyarbakırlıların uğrak noktası olur.
[caption id="attachment_121780" align="alignnone" width="960"]
1950’lerde Diyarbakır Evleri tezini yazmak için şehre gelen Mimar Doğan Erginbaş aynı adlı kitabında konağın otel olarak kullanıldığını, kışlık kısmındaki kitabeye göre hicri 1235 yılında yapıldığını (miladi 1820), otele dönüştürülmeden önce konakta bir hamamın da bulunduğunu ayrıca eskiden ahır olarak kullanılan bölümlerin hamamla birlikte dükkâna dönüştürüldüğünü anlatır. 1950’lerin sonunda mirasçılar arasında bölünerek küçülen konak, bugün gördüğümüz pasajın sınırlarına ulaşır. 1960’larda yapılan onarımlarla tamamen pasaja dönüşen yapıya ilerleyen zamanlarda kaçak bir kat da çıkılır. Günümüzde üst katı kullanılmayan, alt katlarında ise giyim mağazalarının bulunduğu pasaj, şehrin unutulan alanlarından biri.
[caption id="attachment_121784" align="alignnone" width="800"]
İlk modern pastane: Şeyhmus
Günümüzde Suriçi’nin en yüksek yapılarından biri olan Yakut Plaza’nın yerinde bir zamanlar Diyarbakır’ın ilk pastanesi olan Şeyhmus Pastanesi yer alıyordu. Diyarbakır’ın modern anlamdaki ilk ve en eski pastanesi olan Şeyhmus Pastanesi 1950’lerde açılır. Pastanenin sahibi Şeyhmus Tatlıcı, önceleri Saraykapı yolunda Emek Sineması olan yerde börek yapıp satmış, daha da öncesinde ise Mardinkapı’da bir börekçinin yanında çalışarak mesleği öğrenmiştir. İlerleyen tarihlerde Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı’ndan arazi kiralayarak çok meşhur olacak Şeyhmus Pastanesi’ni açar. Pastane yaklaşık 20 yıl boyunca ‘’Momoz’’ lakaplı Tatlıcı kardeşler tarafından işletilir. Baklavası, burma kadayıfı, çeşit çeşit börekleri, dondurması ve limonatasıyla Şeyhmus Pastanesi o dönemde epeyce sükse yapar. 70’li yıllarda ise supangle gibi pastane mamulleriyle öner çıkar. Pastanenin bayramlardan önce sabahlara kadar çalışıp evlere tepsilerle baklava servisi yaptığı anlatılır.
[caption id="attachment_121783" align="alignnone" width="839"]
Tatlıcı ailesinin 1970’lerde İstanbul’a taşınmasıyla pastaneyi bir süre akrabaları işletse de bu durum uzun sürmez. 1982 yılında pastane yıkılır ve kilise vakfına ait olan arazi de satılır. 1997’de Yakut Plaza’nın inşa edilmesiyle birlikte yaklaşık 30 yıl boyunca kentin en ünlü pastanesine hizmet vermiş alan Suriçi’nin dokusuna oldukça aykırı bir alana dönüşür. Kaynak: Vecdi Erbay/Gazete Duvar