AHMET SÜNBÜL
Ancak sınırlı imkanlar ve bulgular üzerinde yapılan çalışmalarda, Şemsilerin de güneş ve ay başta olmak üzere yıldızları kutsal saydıkları, yaptıkları tapınaklarda günde üç vakit (güneş doğarken, gün ortası ve güneş batarken) güneşe dönüp dua ettikleri ortaya çıkarılmış.
İştar, Sin ve Şamsa
Urfa Harran'daki ay tanrısı Sin, Mezopotamya'nın yıldız ve gezegen kültüne dayalı tanrıların başında yüce ulûhiyeti temsil etmekteydi. Harran'da yapılan kazılarda elde edilen yazmalardan anlaşıldığına göre, Harranlılar tarafından Venüs gezegenini temsil eden tanrıça İştar, Sin'in kızı, güneş tanrısı Şamsa ise oğlu olarak kabul ediliyordu. Harran'da görülen böyle bir tanrı düşüncesi, Eski Yunan, Mısır ve Ortadoğu'da görülen yüce tanrı ve onun ailesi düşüncesi ile paralellik göstermektedir.
Tek tanrılı din döneminde de güneşe inanç sürüyordu
Yukarı Mezopotamya'da Urfa bölgesinin Hristiyanlığa geçtiği dönemlerde Harran'da Sin, Ay ve diğer gezegenlere inanç devam ediyordu. Harran'da tapınakların içinde yapılan ayinlerin yanında bir de tapınağın dışında derin bir kuyu açılıp, yılda iki kez orada su ayinlerinin yapıldığından bahsedilir. Başka bir kaynakta ise, su ayinlerinin bir gölde yapıldığı belirtilmektedir. Gölün ortasında bulunan tanrıçaya doğru inananların yüzdükleri ve dinsel ayinlerini gerçekleştirdikleri bir de sunak yer almakta idi.
Pagan sunağı bulunuyordu
Urfa'da krallık döneminde, kendi halkının yanında, Harran ve Hierapolis'teki komşularının da gezegenlere taptıkları bilinmektedir.
Urfa şehrinin merkez yerinde yer alan büyük sunağın varlığının Hristiyanlığın kabul edilişinden sonra bir müddet daha devam ettiği bilinmektedir. Ayrıca, Urfa'nın güney tepelerinde yer alan Nafşatha Manastırı'nda veya kule mezarlarda pagan sunağı bulunmaktaydı. Edessa surlarının dışında Kefar Şelem, Kefar Nabu gibi paganizm ile ilgili isimler altıncı yüzyıla kadar kullanılıyordu.
İlk olarak Hristiyan baskısına maruz kaldılar
Harran halkının tarih boyunca pagan kültüne bağlı olmasından dolayı ortaçağ Hristiyan kiliseleri tarafından Harran "Hellenopolis" yani "putperest şehir" olarak isimlendirilmiş. Antik döneme ait bir yerleşim merkezi olan Harran, bölgede Hristiyanlığın yaygınlaşmasından sonra, Hristiyan din adamları ve misyonerler tarafından ayrı bir önem verilmiştir. Güneşe tapan bölge halkının bu pagan kültürünün yok edilmesi ve yerine Hristiyan inancının yaygınlaşması için ikna, baskı, zorlama, din değiştirme ya da göç ettirme gibi her türlü araç kullanılıyordu.
Harran'daki son tapınaklarını Moğollar yıktı
Moğol ordusunun, 1260 yılında Harran kentini kuşatması sonucu, Harranlılar hiçdirenmeden şehir kapılarını açmalarına rağmen şehir tamamen tahrip edilmiş vehalk şehirden sürülmüştür. Moğollar'ın Harran’a girmesiyle, bölgedeki yıldız-gezegen kültünün ayakta kalan son tapınağı da yıkılmıştır.
Şemsilerde sonun başlangıcı
Bölgeye Hristiyanlığın gelmesiyle birlikte, Diyarbakır, Mardin gibi kuzey Mezopotamya bölgesindeki kentler ile Suriye'nin geniş bölgesinde tek tanrılı din anlayışı hakim olmaya başladı. Yahudilik ve Hristiyanlıkla birlikte tek tanrılı anlayış ortaya çıkarken, bunun uzağında duran güneşe tapanlar, yani Şemsiler ise geri plana itildi.
İnançlarını gizli yapmaya başladılar
Urfa şehrinde güneşe tapma inancının yerini zorla Hristiyanlığa bıraktıktan sonra, Nebo ve Bel için kurban kesilen sunaklar yıkılmış, ancak şehir merkezinde yer alan büyük sunağa dokunulmamıştır. Kentin Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra, azınlıkta kalan Şemsiler, her şeye rağmen eski dinine inanmayı gizleyerek sürdürmüşlerdir.
Mardin'de ayrı mahalle ve mezarlıkları vardı
Mardin'de de, tek tanrılı inancın benimsenmesine kadar birçok dini eğilim yer almış olmasına rağmen, günümüzde ancak Hristiyan ve Müslümanlara ait dini ve sosyal yapılar kalmıştır. Ancak Mardin'deki Süryanilere ait görkemli Deyrul Umur Manastırı'nın eski bir güneş mabedi olduğu ve Şemsiler tarafından ibadet yeri olarak kullanıldığı birçok kaynak tarafından belirtilmektedir. Deyrul Umur Manastırı, bu tapınağın üzerine inşa edilmiştir. Mardin'de ayrıca 13. ve 14. yüzyıllarda bile Şemsilere ait ayrı bir mahalle ve mezarlık bulunuyordu.
Güneş mabedi üzerine Kilise ve Cami yapıldı
Diyarbakır Sur ilçesinde bulunan ve 1400 yıllık geçmişi ile Anadolu'daki ilk cami özelliğini taşıyan Ulu Cami'nin (Camiye çevrilmesi Milattan Sonra 639), Mar Toma Katedrali olmadan önce bir güneş mabedi olduğu dini ve tarihi kaynaklarda yazılıdır. Aynı şekilde, yine Sur ilçesinde bulunan 1700 yıllık Meryemana Süryani Kadim Kilisesi’nin (yapılışı Milattan Sonra 3. yüzyıl) kiliseye çevrilmeden önce, bir güneş mabedi olduğu, daha sonraları kilisenin bunun temelleri üzerine kurulduğu da herkes kayıtlarda yer almaktadır.
Keçi burcunun Şemsiler rivayeti
Diyarbakır Surları’nın 82 burcundan yüzü güneşe dönük en görkemli burcu olan, şehrin dört kapısından biri olan Mardinkapı’daki Keçi Burcu’nun bir güneş mabedi üzerine kurulduğu rivayet edilmektedir. Diyarbakır'ın geçmişinde Hıristiyanlığın,Museviliğin, Müslümanlığın yanında mutlaka Şemsiler'in, yani yüzü güneşe tapanların izlerine günümüzde de rastlamak mümkün. (Bitti)