AHMET SÜNBÜL
Tarihin tozlu sayfalarında kaybolan ve dini topluluk hakkında yapılan çok ender çalışmalarda bu topluluğun Urfa'nın Harran bölgesinde de izlerine rastlandığı belirtilmektedir. Araştırmalara göre, Harran, Mardin ve Diyarbakır bölgelerinde yoğun olarak Hıristiyanlıktan önce yaşayan Şemsiler, 13. Yüzyıla kadar Moğollar tarafından katliama uğrayıncaya kadar, ay tanrısı Sin liderliğinde yıldız ve gezegen kültüne dayalı paganist dini yapılarını devam ettirmişlerdir.
Mezopotamya tüm inançlara ev sahipliği yapıyordu
Mezopotamya bölgesi, ilk insanların yerleşmesinden, hayvanların evcilleştirilmesinden ve tarıma dayalı düzenin ortaya çıkmasından sonra birçok dini inancın bu topraklarda yaşamasına imkan sunmuştur. Bu dini inanç temsilcileri zaman zaman hakimiyet alanı yaratmak ve inançlarını diğer topluluk ve medeniyetlere götürmek için şiddet ve zora başvurmuşlarsa da, binyıllardan bu yana bu topluluklar yine aynı topraklar üzerinde birlikte yaşamayı sürdürmüşlerdir.
Göbeklitepe tapınağı
Mezopotamya'da özellikle tarihte Edessa olarak bilinen Urfa bölgesi ilk çağlardan bu yana farklı dini inanışların merkezi olma konumunu korumuştur. Pagan inanışından, tek tanrılı dinlere kadar yüzlerce dini inanca sahip topluluk bu bölgede yaşamıştır. Yakın tarihte ortaya çıkarılan Göbeklitepe kalıntıları, ilk insanların tapınma merkezinin burada olduğunu belgelemiştir.
İlk yerleşim ve ilk tapınma merkezi
Göbeklitepe'ten önce Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde Dicle nehri kenarındaki Kortik Tepe'de ilk yerleşimin olduğu, avcılık ve toplayıcılık döneminden sonra insanların yerleşik hayata geçtikleri belgelerle ortaya çıkarıldı. Ancak, Kortik Tepe'de yaşayan medeniyetlerden sonra Göbeklitepe'de bu kez yerleşik hayata geçen insanların, dini mabetler ve tapınma merkezleri yaptıkları arkeolojik kazılarla tespit edildi.
Bazı kaynaklar Harraniler olarak adlandırır
Güneşe tapan Şemsileri bazı araştırmacılar Harraniler olarak adlandırırken, bu konuda henüz doyurucu bir çalışma yapılmış değil. Harran da, aynı Diyarbakır gibi ilk çağlarda Anadolu, Suriye ve Mezopotamya kervan yollarının kesiştiği stratejik bir bölgede bulunduğu için ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur. İlk çağlarda bu bölgede yaşayan ve pagan kültürünü benimseyen halkın güneşe ve aya tapmalarından dolayı bunlar da Şemse tapanlar yani güneşe tapanlar olarak adlandırılmışlardır.
Şemsiler, genel anlamda Mezopotamya bölgesinde yaşayan toplulukların Güneş (Şems) ve diğer gezegenlere olan inançlarını belirten bir isimdir. Güneşe tapanlar anlamına gelen Şemsiler adı, aynı inancı benimseyen Diyarbakır, Urfa ve Mardin'deki dinsel topluluklar için de kullanılmıştır.
Harraniler ve Şemsiler
Harraniler, yerleşim merkezleri olan Harran'a nispetle komşuları tarafından Harran'da yaşayanlar anlamına gelen topluluğa verilen bir isimdir. Harran'ın ilk sakinlerinin yerel Sami kavimlerinin olduğu, şehrin kervan konaklama merkezi olarak işlev gördüğünü ve bu şehre Asurca Harranu (yol, seyahat, kervan durağı) isminin verildiği görülmektedir.
Mezopotamya bölgesi ve civarında yaşayan toplulukların güneş, ay, yıldız ve diğer gezegenlere olan inançlarına verilen bir isim olduğu gibi, özellikle Harran ve civarında yaşayan topluluğu tanımlamak için de bu isim yaygın olarak kullanılmaktadır.
Güneş bereketi simgeliyordu
Mezopotamya bölgesinde yaşayan toplulukların çoğu, geçimlerini tarım yoluyla sağlıyorlardı ve bu verimli topraklardan ürün alabilmek için güneş ve suyun önemi büyüktü. Bu bölgede yaşayan toplulukların inançlarında yer alan güneş, ay, yıldız, su kültlerinin oluşmasında, içinde yaşadıkları coğrafî ve sosyal şartlar etkili olmuştur.
Harran ve civarında yaşayan toplumların güneş ve diğer gezegenlere tapmalarının yanında su tanrıçaları ve su ayinlerinin önemli bir yere sahip olduğunu görmekteyiz. Bu durum, bölgedeki insanlar için güneşin ve suyun önemini ortaya koyması bakımından önemlidir.
Sabiîler ve Harran
Gökbilim, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınan Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî'ye göre Harranilik, Yunanlıların Hıristiyanlığa geçtikten sonra eski dinlerine ait olan puta tapma özelliklerini devam ettirmelerine verilen bir
isimdir. Harranlı olan İbn–i Teymiyye'nin (1261–1327), er–Redd ale'l–Mantıkiyyîn adlı eserinde, Harran ve Harranlı Sabiîler hakkında önemli bilgilere yer verilmektedir. İbn–i Teymiyye’ye göre Sabiîlik, Hrisyanlık gelmeden önce Harran civarında yaşayanların diniydi. Bunlar Kuzey tarafa dönerek ibadet (dua) etmekteydiler.
İslamiyetle etkileri azalmaya başladı
Teymiyye, Harraniler’in Hıristiyanlıktan önce bunlara ibadet etmekte olduklarını ve dinlerinin merkezinin bunlar üzerinde olduğunu vurgular. Daha sonra, bu civarda Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte, yeni dinin Harranlılar arasında da yayıldığını, ancak Sabiîliğin bir inanç olarak İslam'ın gelişine kadar varlığını devam ettirdiğini belirtir.
17.yüzyıl gezginlerinden Polonyalı gezgin Simeon, İtalyan misyonerGuiseppe Campanile ve Niebuhr Carsten, Mardin'de Şemsilerle karşılaştıklarınıkaydetmişlerdir. Bunlardan Niebuhr, Şemsilerin bir çoğunun Hıristiyanlığageçtiğini, geri kalanlarının da Êzidi ve Alevilerle karışmış olduğunu belirtmektedir.
Yakubi Hristiyan olarak tanıttılar
18. yüzyılda yaşamış Seyyah Niebuhr ise Şemşiler’i, Mardin'de bulunan mezheplerden biri olarak ele alır ve 1766 yılında Mardin’de 100 kadar Şemsi dinine mensup ailenin olduğunu, bunların mahalli paganizmin son bakiyelerini oluşturduğunu söyler. Şemsilerin 18. yüzyılın ortalarına doğru kendilerini Yakubi Hristiyan olarak göstermiş olsalar da, bunun doğru olmadığını kaydeder.
İzleri halen duruyor
Diyarbakır ve çevresinde, İslamiyet'ten önce yaygın olarak üç dinin bulunduğu bilinmektedir. Bunlar Şemsilik, Musevilik ve Hıristiyanlıktır. Şemsilik, bölgenin en eski inançlarından biridir ve bu inancın merkezinde "güneş" yer almaktadır. Hakim olan Hristiyanlık ve İslamiyetten sonra mabetlerinin ismi ve inanç sistemleri değişse de, halen Diyarbakır ve Mardin'de Şemsilerin izlerini görüyoruz. (Sürecek)