Aram Yayınevi, Esmer Kıyar'ın kaleme aldığı "Gün Işığında Büyürken" romanı ve Şemsettin Özer'in "Devrimci Sanat Felsefesi" kitaplarını okuyucuyla buluşturdu.
Aram Yayınevi iki yeni kitabın basımını yaptı. Kitap basın piyasasındaki ekonomik sorunlara ve artan maliyetlere rağmen kitap basımını sürdüren Aram Yayınevi, Esmer Kıyar'ın "Gün Işığında Büyürken" romanı ve Şemsettin Özer'in "Devrimci Sanat Felsefesi" kitaplarını okuyucuyla buluşturdu.
Gün Işığında Büyürken
Esmer Kıyar'ın 368 sayfalık romanı "Gün Işığında Büyürken"in kapak tasarımı ve mizanpajını Newal Bulut yaptı. Kitabın arka kapak yazısı şöyle: “Korkaktım normalde, hem de çok korkaktım. Korkuyu sadece devrimin ağır yükünü taşıyamamaktan dolayı hissettiğim söylenemezdi. Bir odadan diğer odaya tek başıma geçmeye cesaret edemezdim, üstün korkaklığım sayesinde. 'Kime çekmişim acaba?' dediğim çok oldu ve 'kime çektiğimi bilmiyorum' deyip geçiyordum. Bir yanıtım yoktu çünkü. Muhammed, çok cesaretliydi. Gulê, en az onun kadar cesaretliydi. Azime, cesareti ile savaşmıştı Muhammed'e karşı. Fatma, odaları rahatça dolaşabiliyordu. Ahmet, sessizdi ama korkak değildi. S¸arê, Muhammed'e benziyordu, dolayısıyla korkak değildi. Peki, ben neden korkaktım? Sido ailesinde korkaklık sadece benim payıma düşmüştü anlaşılan ve korkaklığım ailem tarafından biliniyordu. Ailenin sevgili korkağı Emel! Şimdi, gecenin bu vaktinde burada tek başıma beklediğimi görse Besê, muhakkak şaşkınlıktan küçük dilini yutardı. Ben bile şaşıyorum, çünkü hiç mi hiç korkmuyorum artık. Demek ki neymiş! İnsan burada ilk önce korkularını öldürüyormuş…”
Devrimci Sanat Felsefesi
Daha önce Şemsettin Özer'in "Ömrümün Yedi Günü" adlı şiir kitabının basımını da yapan Aram Yayınevi, şimdi de felsefe dalında "Devrimci Sanat Felsefesi" adlı kitabıyla Özer'i okuyucuyla buluşturuyor. Kapak tasarımı ve mizanpajını Newal Bulut'un yaptığı 600 sayfalık kitabın arka kapak yazısı şöyle:
“Karanlık ve her türlü insani ölçülerin aşıldığı ya da aşılmaya çalışıldığı bir zamandan geçiyoruz. Aynı zamanda sorumluluk gerektiren bir zaman çünkü kapitalist modernite yalnız bir baskı ve yalnızca bir ekonomik sömürü sistemi olmadığı; sosyal kültürel ve çok daha derinlikli, sanatsal yoksunlaştırma sistemi olduğunu akılda tutmak gerekir. Çünkü kapitalizm her şeyin sanallaştığı, insanı heyecansız bıraktığı bir renktir. Rengi siyahtır, siyah tüm enerjiyi ve renkleri yutan bir kara deliktir. Bu yüzden kapitalizme karşı heyecanını korumak hiç de azımsanmayacak bir meziyettir. Üstelik kapitalist yaşam biçimine karşı devrimci neşeyi geliştirmek daha da önemlidir. Bu da ancak sanat bilinciyle olasıdır. Tutkuyla devrimci sanattan payını almamış hiçbir sanat başarıya ulaşmaz. Devrimci sanat tüm değerlerin bir yeniden değerlenişi, geliştirilmesi devrim hareketi için bir zorunluluktur. Kapitalizm en çok sanatla sosyal alanda vurmak ister ya da bu alanda başarılı olmak ister. Devrimci sanatı bu anlamda geliştirmek kapitalist sanatını yeneceği gibi, bütün bir evreni sarar. Bu nedenle devrimci sanat yapmak kapitalizme karşı direnmektir, ya da Prometheus gibi yaşama karşı direnmenin yegâne yoludur. Böylece sanatçı ya da deha sahibi olan kişi hiçbir zaman “ben” olma tutsağı altında hissetmeden ruhun özgür olmasını sağlayacaktır. Evet, yaratan insan bir özgür bilince ulaşmış insandır, kültürün de kurucusu bu canlanışların ve yaratmaların ürünüdür, bütünüdür.” (MA)