PAK ve PSK’nin desteklediği Yurtsever Demokrat İttifak’ı adayları seçim çalışmaları kapsamında gazetemizi ziyaret etti. Ziyarette konuşan PSK Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel, “Esasen HDP’ye verilen oylar insanların dağdan inişi için verilen oylardı. Savaşın dağlardan şehirlere taşınması için verilen oylar değildi” dedi. Kendilerini üçüncü alternatifin temsilcileri olarak gördükleri söyleyen Büyükşehir Bağımsız Belediye Başkan adayı Sait Aydoğmuş ise, “Eğer biz bugün veya yarın belediyeleri kazanırsak bu üçüncü yol alternatiflerini hem siyasal hem de yerel yönetimler çerçevesinde gerçekleştireceğiz” dedi
Rıdvan KÖSEN
DİYARBAKIR YENİGÜN - 31 Mart yerel seçim çalışmaları kısa bir zaman kala siyasi partilerin seçim çalışmaları aralıksız devam ediyor. Bu çalışmalar kapsamında Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) ve Kürdistan Sosyalist Partisi’nin (PSK) oluşturduğu Yurtsever Demokrat İttifak’ı adayları gazetemizi ziyaret etti. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mesut Fiğançiçek ile görüşen Büyükşehir Bağımsız Belediye Başkan adayı Sait Aydoğmuş, Bağlar Bağımsız Belediye Başkan adayı Hidayet Fidan, Kayapınar Bağımsız Belediye Başkan adayı Ahmet Zeki Ekinci, Yenişehir Bağımsız Belediye Başkan adayı Ramazan Kahramaner, PSK Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel ve PAK yöneticilerinden Nurullah Timur gündeme ilişkin değerlendirmeler de bulunarak projelerini anlattı.
“Bizim için bir başlangıç oldu”
Yurtsever Demokrat İttifak’ının oluşumu hakkında bilgi veren PSK Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel, “Biz Yurtsever Demokrat İttifak diye bir ittifak kurduk. Kürdistan Sosyalist Partisi ile Kürdistan Özgürlük Partisi öncülüğünde kurulan bir seçim ittifakıdır. Çıkış nedenimiz anlatacak olursak Kürt halkı çok zorlu bir süreçten geçiyor. Hem Türkiye’de hem Irakta hem Suriye de büyük bir kıskaç altında. Kürt meselesi özellikle AKP iktidarının 2015’inden sonra, çözüm sürecinin çöküşünden sonra yeniden fabrika ayarlarına geri döndü. Şiddet inkâr operasyon siyaseti hayata geçirilmiş durumda. Bizim partiler hakkında kapatma davası açıldı. Bunun siyasi sürecin bir parçası olduğunu biliyoruz. Kürdistan terimi üzerinden yürütülen bir Kürt düşmanlığı var. Hâlbuki Erdoğan’ın kendisi 2013’te burada MHP ve CHP’YE meclis tutanaklarına gidip bakılması gerektiğini söylemişti. Kürdistan’ın orada olduğunu söylemişti. Yani baktığımızda gemi ağzıyla alınmış bir Kürt düşmanlığı var. Bize göre şuan AKP, MHP’ye ve Ergenekon’a teslim olmuş durumda. Bunların birde karşı tarafı var yani HDP ve öncüleri Kürt halkının sunduğu büyük olanakları heder ettiler. Bu birikimi bu enerjiyi bu desteği hovardaca kullandılar. Ve son olarak bu birikimi bu desteği hendeklerde boğdular. Hendek politikası büyük bir yıkım politikasıydı. Her ne kadar bunun tek sorumlusu HDP olmasa da HDP buna karşı alması gereken tutumu almadı. Esasen HDP’ye verilen oylar insanların dağdan inişi için verilen oylardı. Savaşın dağlardan şehirlere taşınması için verilen oylar değildi. HDP Kürt halkından aldığı oyun gereğini yerine getirmedi. Bu şekilde Kürt halkının zararına işleyen süreçler oldu. Ama bu böyle devam edemez. 31 Mart seçimleriyle yaşadığımız süreç müdahalemizi kaçınılmaz kıldı. Biz Kürtler için Türkiye için barışın normalleşmesinin sesi olmak istiyoruz. Şiddete, şiddetle karşı çıkıyoruz. Şiddete, operasyonlara, Devletin Kürt düşmanlığına ‘Edi Bese’ diyoruz” dedi.
“Denklemden çıkmanın yolu üçüncü alternatiflerdir”
Yurtsever Demokrat İttifakı’nın sloganının ‘Ne kayyum Ne hendek’ olduğunu belirterek sözlerine başlayan Büyükşehir Bağımsız Belediye Başkan adayı Sait Aydoğmuş ise “Tabi bunlar birer sembol ve şiddetle, emirle yönetilmenin sembolleri. İki tarafta aynı şekilde kayyum, devletin şiddetini sembolize ederken hendek’te HDP’nin şiddetini sembolize ediyor. Öyle bir denklem ki bu devlet şahsında AK Parti, Kürt toplumunu HDP’nin elinde şeytanlaştırmış durumda. Anlaşmalı olup olmadığını bilmiyoruz ama her iki tarafında tutumları birbirini destekler nitelikte. Fakat şiddet yükseltildikçe iki tarafa da bir faydası olmayıp Kürt sorununun çözümlü zorlaştırılıyor. Kayyum ve hendek, yerel yönetimleri anlamlarından uzaklaştırmış durumda. Bu denklemden çıkmanın yolu üçüncü alternatiflerdir. Ve bizde üçüncü alternatiflerin temsilcileri olduğumuza inanıyoruz” diye konuştu.
“Tarih çalışmaları yapacağız”
Şehirlerin kimliğine uygun bir dil kültür çalışması yapmak gerektiğini dile getiren Aydoğmuş, “İnsanlar kendi özgürsel kimlikleriyle beraber hizmet aldıkları zaman daha mutludurlar. Maalesef ne HDP ne de önceki yerel yönetimler Kürt kimliğiyle ilgili herhangi bir çalışma ortaya koymadılar. Yapmaya çalıştıklarını da partizanca yaptılar. Dil, kültür, tarih çalışmaları yerine adam devşirme siyasetini yaptılar. Bu nedenle eğer biz bugün veya yarın belediyeleri kazanırsak bu üçüncü yol alternatiflerini hem siyasal hem de yerel yönetimler çerçevesinde gerçekleştireceğiz. Başta Kürtler olmak üzere Türkiye için çok önemli bir adım olacağına inanıyoruz. Bu nedenle biz öncelikle belediyelerde Kürt kimliğini güçlendirilmesi için tarih çalışmaları yapacağız. Konu ile ilgili belli kurumlar oluşturacağız. Kuracağımız kurumları bu amaca uygun çalıştıracağız. Şehrin kimliğinin güçlendirilmesinin yanı sıra bir takım hizmet projeleriyle; ulaşım, elektrik, ekoloji, doğalgaz vs. hizmetlerle şehrin hizmet kalitesini güçlendireceğiz. İstihdam meselesinde belediyelerin özerklikleri, alanları daraltmış durumda. Bizim bu konuda projemiz ise; Diyarbakır iklimi, coğrafyası ile tarım ve hayvancılığa elverişli bir yer. Kooperatifleşme ile de teşvik ve istihdam sağlanıp şehrin gıda sorunu çözülebilir. Şehrin önemli sorunlarından biri olan gıda sorunu için de büyük bir projedir. Projenin topluma benimsetilmesi gerekir. Bu konuda belediyenin ve devletin kısmen destek olması gerekir” ifadelerini kullandı.
“Neden Diyarbakır bu şehirlerden biri olmasın”
Yurtsever Demokrat İttifak’ının ulaşım konusuna önem verdiklerini belirten PAK yöneticilerinden Nurullah Timur da, “Özellikle büyük kentlerde, kent içi ulaşımda en ilkel yöntem karayoludur. Şu anda da Diyarbakır’da bir tek karayolu taşımacılığı hâkim durumda. Diyarbakır’ın bunu aşıp kent içi ulaşımı çeşitlendirmesi gerekiyor. Bizim deniz yoluyla ulaşım şansımız yok fakat hava ve demir yolu ulaşım şansımız var ve bunu hayata geçirmemiz gerekiyor. Diyarbakır’da 30 kişiye bir otomobil düşerken Avrupa’da 3 kişiye bir otomobil düşmektedir. ABD’de ise 2 kişiye bir otomobil düşmektedir. Ülkelerin ve şehirlerin refah seviyesi arttıkça insanlar ev ve araba sahibi olmak istiyor. Bizim araba sayımız ve refahımız arttıkça ileride farklı sorunlarla karşılaşabiliriz. Bu yüzden şimdiden buna önlem almamız gerekir. Sadece yollarla ilgili sorunlar değil otopark sorunu da hala çözülmemiş durumda. Bunları da mutlaka çözmemiz gerekiyor. Bir Eskişehir olsun bir Konya olsun baktığımızda demir yolu ve raylı sistemde ne kadar geliştiklerini görebiliyoruz. Neden Diyarbakır’da bu şehirlerden biri olmasın. Ulaşım sorunu toplu ulaşım araçlarının çeşitlendirilmesiyle çözülebilir” diye belirtti.
“Yerel yönetimler tarıma destek vermeli”
Diyarbakır’da işsizlik sayısının fazla olduğu dile getiren Timur, “Büyük bir istihdam sorununa yaşanıyor. Devlet her ne kadar 31 Mart’a kadar geçici tedbirlerle bu işsizliği azaltmaya çalışsa da 31 Marttan sonra birçok insan yine işsiz kalacak. Geçici işe almalar ve devletin ödediği sigortalar ile teşvikler bitecek. Bu teşvikler bitince Diyarbakır’da yeni genç işsizler ordusu ortaya çıkacak. Sanayi odasının yaptığı bir istatistiğe göre Diyarbakır’da en çok açılan işletme kahvehaneler. Bu istatistik bile başlı başına işsizliğin boyutunu ortaya çıkarıyor. Diyarbakır bir tarım şehridir. Gayri safi yurt içi hâsılanın yüzde 46’sı tarımdan karşılanıyor. Bu çok önemlidir. Bizim Diyarbakır’ı çevresiyle ele alıp bu tarım sektörünü Diyarbakır’la bütünleştirmemiz gerekiyor. Destek vermemiz gerekiyor. Yerel yönetimler tarıma destek vermeli. Üretimlerin kent içinde tüketilmesi sağlanmalı. Kooperatifler olmalı. Bunların mutlaka yapılması gerekiliyor. Tarım kentiyiz ama tarıma dayalı sanayimiz gelişmemiş. Tarım ürünleri ihraç ediyoruz. Mesela buğday ya da pamuğu işleyip, katma değerini yükseltip yapamıyoruz. Bu büyük bir eksikliktir” diye konuştu.
“Diyarbakır bir mermer cenneti”
Diyarbakır’da şu an öne çıkan sektörün, maden sektörü olduğunu belirten Timur sözlerini şu şekilde tamamladı; “Diyarbakır’ın maden olarak Çin’e baya bir ihracatı var. Diyarbakır için bir mermer cenneti diyebiliriz. Diyarbakır bir tüketim toplumu ve en fazla bireysel konutların tüketimi yani hane halkı tüketimidir. Üretim toplumuna geçmemiz lazım. Bunu yapmazsak hiçbir çözüme ulaşamayız. . Bunun yolu da Kürtlerin yerelde iktidar olmasından geçer. Yerelde iktidar olursak merkezi yönetim üzerinde baskın oluruz. Kentimizi dünyaya açarız. Diyarbakır halkı yoksul bir halk, neden otobüslerde 90 dakika kuralı uygulanmıyor. Mesela İzmir’de belediye akbili ile üç dört biniş aktarma hakkı varken neden Diyarbakır’da bu hak yok? Diyarbakır halkı gelir olarak çok mu üstün? Ayrıca evde oturan yaşlı insanlarımızı sosyal hayata kazandırmamız lazım. Onları kentle barıştırıp kente taşımamız lazım. Bunun yolu da ulaşım araçlarını tamamen ücretsiz yapmamız gerekiyor. Sosyal aktivite alanını genişletip yaşlılarımızı bu alanlara dâhil etmeliyiz.”