“Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla bir araya gelen kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, “Son kaybımızın kemiklerini bulana dek bu mücadeleyi sürdüreceğiz” diye seslendi.
YENİGÜN HABER – Diyarbakır'da 670 haftadır faili meçhul cinayetlerle katledilenler ile gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerini ve faillerini sormayı sürdüren kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Şube üyeleri, İnsan Hakları Haftası'nda bir kez daha Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla yapılan eyleme Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Diyarbakır Barosu ve Amed Tabip Odası yöneticileri ve üyeleri destek verdi.
'Failleri belliydi'
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, kayıp yakınlarının 90'lı yıllardan bu yana yakınlarını bulmak için mücadele ettiğini beliterek kayıpların bulunması için onlarla mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdi.
Ardından konuşan Eğitim Sen Diyarbakır 1 No'lu Şube Başkanı Emine Akşahin ise, kaçırmaların, katletmelerin, işkencelerin iktidarın 90'lı yıllarda uyguladığı olağan politikaları olduğuna vurgu yaptı. Konuşmasını açıklama alanında bulunan kolluğa bakarak yapan Akşahin, kaçırılmaların yaşandığı o dönemde 170 eğitim emekçisinin kaydedildiğini hatırlatarak "Failleri belliydi" dedi.
Açıklama metnini İHD Şube Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilişinin 73’üncü yılında olduklarını hatırlatarak, bildirgenin insanlık için büyük bir kazanım olduğunu belirtti.
‘Kayıplarımız için mezar istiyoruz’
Fakat kayıp yakınları ve insan hakları savunucularının beyannamenin 73’üncü yıldönümünü buruk karşıladıklarını dile getiren Akdeniz, “Geçen yıllara rağmen kayıplarımız için ‘bir mezar’ talebimiz, kaybedildikleri günden bu yana halen devam etmektedir. Üzerinde yaşadığımız bu topraklarda çoğunluğu 90’lı yıllarda olmak üzere, devletin resmi ve yarı resmi paramiliter güçleri tarafından sayısız faili meçhul cinayet, yargısız infaz, gözaltında kayıp ve zorla kaybetme yaşandı. Kaybedilen binlerce insanın akıbeti tam olarak bilinmediği gibi, yaşamını yitirdiği düşünülenlerin de mezar yerleri dahi bilinmiyor.”
‘Koca bir utanç’
Annelerin çeyrek asıdır evlatlarının akıbetini öğrenmek için mücadele ettiklerini söyleyen Akdeniz, devamında “Cumartesi Anneleri’nin ‘Evlatlarımızı sağ aldınız, onları sağ istiyoruz’ sloganı ile başlatmış olduğu oturma eylemi bugün İstanbul Galatasaray Meydanı’nda 872. hafta, Koşuyolu Parkı’nda ise 670. haftasına girmiş bulunmakta. Birçok kez kolluk kuvvetlerinin gaz bombalarına maruz kalan, yerlerde sürüklenen, gözaltına alınan ve her seferinde haklarında yargılama yapılan kayıp yakınları, her türlü baskı ve saldırılara rağmen mücadelelerini kararlılıkla bugünlere taşımayı sürdürmüştür. İnsanlığın ilk erdemlerinden biri olan mezar hakkı şüphesiz insanlığın en büyük kazanımlarından biri olmuştur. Ama maalesef 21’inci yüzyılın 2022 arifesinde kayıp yakınlarının halen kendi evlatlarının kemiklerinin arayışı içerisinde olmaları insanlık için koca bir utanç olarak ortada duruyor” ifadelerini kullandı.
Berfo Ana
Akdeniz, 30 yıldan fazla evladı için mücadele eden ve Cumartesi Anneleri’nin simge yüzlerinden olan Berfo anayı hatırlattı. Akdeniz, Berfo ananın ‘Oğlumu gömmeden ölmeyeceğim’ dese de, Cemil’ine kavuşmadan gözü açık bir şekilde bu dünyadan sessizce göçüp gittiğini, ona verilen sözlerin ise hiçbirinin tutulmadığını ifade etti.
‘Vefa borcumuzdur’
Eylül ayında yaşamını yitiren Barış Annesi Hayriye Doğan’ı anan Akdeniz, “Bugün yaşam hakkı anıtı önünde onun yokluğunda adalet ve hakikat mücadelesini veren insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak onun mücadelesini bıraktığı yerden sürdürüyoruz. İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak, bizler değil çeyrek asır; asırlar geçse de kendi kayıp arama mücadelemizi sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Son kaybımızın kemiklerini bulana dek bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Çünkü bu mücadeleyi bugünlere taşıyan ve bugün aramızda olmayan Berfo ana, Hayriye ana, Elmas ana ve diğer tüm kayıplarımıza olan vefa borcumuzdur” dedi.
‘Hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun’
Akdeniz, devamında şunları ifade etti: “Biz insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası’nda buradan bir kez daha sesleniyoruz; her şeyden önce toplumsal bir barışın hayata geçirilmesi için derhal bir çatışmasızlık sürecine girilmesi gerektiğinin çağrısını bir kez daha yineliyoruz. Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması, tüm yetkili kişi ve kurumların hakikatle yüzleşme sürecini başlatması gerekmektedir. Hükümeti, ‘BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme’yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.”
Ramazan Yüce’nin failleri soruldu
Okunan metnin ardından, 29 Haziran 1992 yılında katledilen ve faili meçhul bırakılan Ramazan Yüce’nin failleri soruldu.
Yüce’nin katlediliş öyküsünü İHD Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu üyesi Derya Yıldırım paylaştı. 1991-1997 yılları arasında Silvan ilçesinde faili meçhul cinayetlerin yoğun yaşandığını dile getiren Yıldırım, Hizbullah’ın o dönemde devletin sınırsız desteğini arkasına alarak özellikle ilçe merkezinde sivil halka yönelik yüzlerce faili meçhul cinayete karıştığını söyledi. Yıldırım, bu cinayetler sonucu katledilenlerden birinin de Silvan Yatılı Bölge Okulu’nda hizmetli kadrosunda görev yapan evli ve 7 çocuk babası Ramazan Yüce olduğunu ifade etti. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra gözaltına alınıp, yoğun işkencelerden geçirilen Yüce’nin sonraki yıllarda da defalarca gözaltına alınıp serbest bırakıldığını belirten Yıldırım, Yüce’nin büyük kızının da o dönem Hizbullah saldırısından ağır yaralı olarak kurtulduğunu paylaştı.
Kayıtlara ‘faili meçhul’ olarak geçti
Yüce’nin ailenin sürekli baskı ve tehdit altında olduğunu anlatan Yıldırım, “29 Haziran 1992 tarihinde Ramazan Yüce dışardan liseyi bitirme sınavı için Diyarbakır’a gider. O sabah eşine ‘Ben gidiyorum ama kötü rüyalar gördüm. Bana bir şey olursa nişanlı olan kızımı evlendirin’ der ve evden çıkar. Diyarbakır’dan Silvan’a gelmek üzereyken Lalebey Sokak’ta silahlı saldırıya uğrar. Ramazan Yüce orada hayatını kaybeder. Cenazesi Silvan ilçe merkezine kaldırılarak orada defin edilir. Taziyenin yoğun kalabalık geçmesinden dolayı yine o dönemin karanlık güçleri tarafından cenaze törenine saldırı gerçekleşir. Yüce’nin cinayeti faili meçhul olarak kayıtlara geçer” dedi. Sorumluların tespit edilip yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını istediklerini söyleyen Yıldırım, “Bundan tam 29 yıl önce bu kentin dar sokaklarından birinde katledilen Ramazan Yüce için adalet istiyoruz” diye konuştu.
Kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları Ramazan Yüce ile diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için oturma eyleminde bulundu. Oturma eyleminin ardından açıklama sona erdi.