Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan Tarım ve Orman Bakanlığı bütçe görüşmelerinde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, çiftçilerin yaşadığı zorluklar ve tarım politikalarındaki yanlış tercihler konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Tanrıkulu'nun konuşmasında öne çıkan başlıklar şu şekilde: "Ülkenin tarım politikaları siyasal iktidarın siyasal tercihlerinden bağımsız değildir. Yani sonuçta oluşturulan tarım politikaları, bir siyasal tercihin sonucudur. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının da bu siyasal tercihlerini çiftçiden ve emekçiden yana kullanmadığını biliyoruz. Yine bu tarım politikalarında üretilen teşvik politikalarının uluslararası tekellerin tercihine göre şekillendiğini de aşağı yukarı tahmin ediyoruz. Ama dünyada gelişen yeni trendler var. Bu trendlere uygun olarak ta politikaların geliştirilmesi lazım. Bundan da uzak bir politika tercihi var maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin izlediği. İşte yapay zeka, buna uygun istihdam olanakları, birçok şey yakında devreye girecek ve daha fazla insanın sanayiden çekilip, istihdama yönelmesi lazim aynı zamanda. Buna dönük olarak ta, yani kendi kendine yeten özellikle tarımla ilgili dünyada gelişen eğilimler, kendi kendine yeten ülke konumunda olması gereken Türkiye Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlış politikaları sonucunda tekellerin siyasal tercihlerine göre ve onların ihtiyaçlarına göre teşvik dağıtan, ürün tercihi yapan bir pozisyona büründü. Bunu siyasal olarak eleştirebiliriz tabi, eleştiriyoruz da, bu tercihin doğru olmadığını da ifade ediyoruz. Bu tercihler yanlış, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasal tercihleri yanlış! Bunu siyaseten eleştiririz, eleştiriyoruz da.
Ama Vekili olduğum Diyarbakır ve Diyarbakır'ın temsil ettiği kimlik, temsil ettiği coğrafya bakımından da öteden beri izlenen bir Devlet Politikası var. O Devlet Politikasının sürdürücüsü maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi oldu. Sonuçta bölge enerji kaynaklarının, su kaynaklarının önemli merkezi. Aynı zamanda büyük tarım alanlarına sahip bölge, Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Şırnak ve bütün o bölge hem ürün çeşitliliği bakımından öyle hem de tercihler bakımından öyle. Fakat izlenen Devlet Politikalarının tercihinin sürdürücüsü Adalet ve Kalkınma Partisi sonuçta bu su kaynaklarının enerjiye dönüşmesi konusunda devraldığı Devlet Politikalarını sürdürdü fakat bunun istihdama dönük, orada yerleşik insana ve refaha dönüşmesi noktasındaki politikalar konusunda ise devraldığı Devlet Politikasını sürdürdü. Neden bunu söylüyorum? Karakaya Barajı var, Atatürk Barajı var, Silvan Barajı var, Hasankeyf Barajı var yani ekolojik bakımdan bir çok eleştiri yapabiliriz, eleştiriyoruz da. Ama aynı zamanda bunların sulamaya ve tarıma ve ürün çeşitliliğine dönük alanları var. Bu tercihlerden devraldığı politikalar bakımından Adalet ve Kalkınma Partisi aynı politikaların sürdürücüsü oldu. Sonuçta enerji ile ilgili olarak bütün yatırımlar tamamlanmaya yakın aşamaya geldi ama istihdama, refaha, kalkınmaya dönük olan ayakları ise tamamen yok sayıldı! Neden bunları söylüyorum? Buraya gelirken Diyarbakır'daki kurumlardan da bilgi alıp geldim: Mesela Kralkızı Dicle Barajı Sulama Kanalı, 2212 km'lik ana sulama kanalları 20 yıl önce yapılmış, tek bir damla su geçmemiş geçen yıla kadar, tek bir damla! Şimdi yeniden onarılıyor ve şu ana kadar sadece 26 bin hektarlık alan sulamaya açılmış bakın 20 yıl önce yapılan ve tamamen çürümeye terk edilen alanlardan bahsediyorum.
Batman Sol Sahil Sulama Projesi, ki bu Batman olmasına rağmen Bismil ile ilgilidir ve büyük bir alanı kapsamaktadır. Bununla ilgili olarak ta sulama kanalları açısından yapılan bir şey yok!
Bunun yani yatırımın planlanması ya da bütçe kaynakları ile alakası yok. Ben bunu bir siyasetçi olarak şöyle okurum: Tercih olarak! Yani bu sonuçta bir siyasal tercihtir, oraya aktarılması gereken kaynaklar, bölgeye aktarılmamıştır başka yerlere aktarılmıştır. Nitekim bu konuda yani böyle gayriresmi bildiğimiz bilgiler de var. Bu bir siyasal tercihtir! Bu tercihin nedeni de, bir kez daha ifade ediyorum, Türkiye'nin çözülmeyen Kürt meselesidir! Burada bilgiler var, ben birazdan sizin bürokratlarınıza bunlara ileteceğim, bana gelen bilgi notlarını. Özellikle fıstık, badem konusunda da gelen önemli bilgi notları var onları söyleyeceğim.
Bölgeden mevsimlik işçi meselesi, Dedaş'ın enerjide su kullanımı meselesinde gerçekten bir işkenceye dönüşen uygulaması, tarımda enerjinin kullanılması meselesinde gerçekten işkenceye dönüşen ve bizzat Adalet ve Kalkınma Partisi politikacıların şikayetçi olduğu ama başka ilişki ağlarıyla, başka rant ağlarıyla çözülemeyen bu ilişki biçimi enerjideki su kullanımı ve bu meseleler...
Ve bu seneki fiyatlar, TMO'nun alım politikası, depolama politikası... İnsanlarla alay edildi! Ben de Diyarbakır Milletvekili olarak bunlara tanıklık ettim ve duyurmaya çalıştım. Bu politikanız sonuçta çiftçiden yana, yoksuldan yana, Türkiye'nin ve dünyanın geldiği yerden yana bir politika değil! Bunun zararlarını ileride hep beraber çekeceğiz. Umarım tercihleriniz daha fazla Türkiye'nin temel toplumsal meselelerini çözmeden yana ve çiftçiden yana olur!" İfadelerine yer verdi.