Türkiye, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan uluslararası sözleşmeden resmi olarak ayrıldı. Sözleşmenin resmen iptal edilmesine dair Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi basın açıklaması yaptı. Av. Çiğdem Sevimli, kadınları şiddetten koruyan yasalar ve mekanizmalar risk altında olacağını söyledi. Siyasi partilerin Kadın Kolları Başkanları ise “Yılgınlık yapmadan İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden ulaşmak için çalışacağız” dedi
Yağmur Ensari / YENİGÜN ÖZEL- Türkiye'nin 2011 yılında imzaladığı ve 10 Şubat 2012'de Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Mart ayında Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile feshedilmişti. Sözleşmeyi feshetmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) iptal kararının gözden geçirilmesi için Türkiye’ye çağrıda bulundu. Yapılan çağrılara rağmen Türkiye tarafından geri adıl atılamazken, 1 Temmuz itibariyle Türkiye’nin geri çekilmesi resmiyet kazandı. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi konuya ilişkin açıklama yaptı. Baro adına konuşan Av. Çiğdem Sevimli, şöyle konuştu: “Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tek taraflı olarak 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğini duyurmuştur. Haksız çekilme kararı 23 Mart 2021 tarihinde Avrupa Konseyi'ne bildirilmiştir. Nihayetinde haksız çekilme kararı 1 Temmuz’da yani bugün resmiyet kazanmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çekilme, hukuken yok hükmündedir. Zira Sözleşme temel hak ve özgürlüklere ilişkin olup; Anayasal güvence ile teminat altına alındığından bu hakların Cumhurbaşkanı kararı ile ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu karar Kadınların İnsan hakları alanındaki kazanımlarını geriye doğru ortadan kaldırmak ve tüm insan hakları belgelerini tartışmaya açmak demektir. Sözleşme mevcut siyasal iktidar tarafından çekincesiz olarak imzalanmış, yine aynı iktidar tarafından çekilme kararı verilmiştir. Mevcut İktidar, bu çekilme kararına dayanak gerekçeleri somut olarak ortaya koyamamış, sunulan sözde gerekçeler ise ne kamuoyunu, ne kadınları ne de bu alanda mücadele edenleri ikna edememiştir.”
‘Yasama yetkisine müdahalenin kabulüdür’
Sevimli, “Bu bağlamda hukuksal süreç içerisinde Türkiye Barolar Birliği, Barolar, Dernekler ve Siyasi Partiler tarafından Danıştay’da mezkur kararın iptaline ilişkin davalar açılmıştır. Açılan davalarda Danıştay bu tarih itibariyle yürütmenin durdurulması istemlerinin bir kısmını reddetmiş, diğerlerine ilişkin ise henüz bir karar vermemiştir. Davalar Danıştay önünde Esas yönünden ise derdest durumdadır. Cumhurbaşkanının fonksiyon gaspının Danıştay kararı ile Anayasaya uygun bulunması, yasama yetkisine müdahalenin kabulüdür. Sözleşmeden çekilmek Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadele alanındaki yükümlülüklerinden vazgeçmesi anlamına gelmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukukta uygulaması olan 6284 Sayılı Kanun’un temelini yıkmaktadır. Bu koşullar altında kadınları şiddetten koruyan yasalar ve mekanizmalar risk altında olacaktır.
İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve kadın örgütlerinin ortak mücadelesi sonucu elde ettikleri çok önemli bir kazanımdır. Toplumun yarısına etki eden bu sözleşmeden tek bir kişinin kararı ile çekilmeyi kabul etmiyoruz. Sözleşmeden çekilme işleminin iptali için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz” diye konuştu.
‘Tüm partiler el ele vermeli’
CHP Diyarbakır Kadın Kolları Başkanı Behiye Küden, parti ayrımı yapmadan herkesin birleşmesi gerektiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Haklarımızdan hayatlarımızdan asla vazgeçmiyoruz. Kadın mücadelemizde yılgınlık yapmadan haklarımızı aramaya devam edeceğiz. Tüm partilerin el birliğiyle kadına, çocuğa, hayvana sahip çıkması gerekmektedir. Acının dili, dinin, rengi, yoktur. Bu mesele siyasi bir mesele değil. İstanbul Sözleşmesi kadın, insan, çocuk meselesidir.”
[caption id="attachment_85689" align="alignnone" width="250"]
‘İktidar sürekli yanlışlara imza atıyor’
Gelecek Partisi Diyarbakır Kadın Kolları Başkanı Ayşegül Delidolu ise sözleşmenin iptaline şu cümlelerle tepki gösterdi: “ İktidar sürekli yanlışlara imza atıyor. Sözleşmenin iptali iktidarın istediği bir sonuçtu ve gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra ne yazık ki kadın cinayetleri, kadına şiddet ve çocuk istismarı ciddi artış yaşadı. Sözleşmenin iptali konusunda muhakkak geri adım atılmalıdır.”
[caption id="attachment_85690" align="alignnone" width="160"]
‘Sözleşme bu haliyle koruyamazdı’
Saadet Partisi Diyarbakır Kadın Kolları Başkanı Ayşe Dağ ise sözleşmenin eşitsiz olduğunu söyleyerek “Partimizin sözleşmeye dair görüşü nettir. Aile yapımıza ve sosyal dokumuza uygun bulmuyoruz. Biz buradaki cinsiyet eşitliğine karşıyız. Toplumsal hakların eşit olması gerektiğine inanıyoruz. 6284 sayılı kanun aileyi, çocuğu, kadını ve erkeği koruyacak şekilde oluşturulmalıydı. İstanbul Sözleşmesi bu haliyle koruyamazdı. Kanunun genişletilip hak ve adil hukuktan yana yapılandırılması gerekmekteydi” diye kaydetti. (Haber Merkezi)
[caption id="attachment_85687" align="alignnone" width="219"]