Türkiye'deki çocuk hakları aktivistleri, çocuk işçiliğin temelinde yoksulluğun olduğunu belirterek, çalışma alanlarında denetimlerin yapılması gerektiğini söyledi
YENİGÜN HABER - Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2002’de çocukların gelişimini engelleyen, insan ve çocuk hakları ihlallerinden biri olan çocuk işçiliğine dikkati çekmek amacıyla 12 Haziran’ı Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olarak ilan etti. ILO ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonunun (UNICEF) 2021’de yayınladı rapora göre, çocuk işçi olarak çalışan çocukların sayısı son 4 yılda 8,4 milyon artarak dünya genelinde 160 milyona yükseldi.
Yüzde 70'i tarımda çalışıyor
Çocukların çalıştırıldığı sektörlerin başında ise rapora göre tarım geliyor. 112 milyon ile dünyadaki çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 70'i tarımda çalışıyor. Yüzde 20'lik bir kesim hizmet sektöründe yüzde 10 ise endüstride istihdam ediliyor. Rapora göre, tehlikeli iş kollarında çalışan 5 ila 17 yaş arasındaki çocukların sayısı 2016-2020 arasında 6,5 milyon artarak 79 milyona yükseldi. Çocukların güvenlik, beden ve ruh sağlığını tehlikeye sokan işler bu kapsama giriyor.
Türkiye'de çocuk işçi sayısı 2 milyon
Nüfusunun yüzde 27,2'si çocuk olan Türkiye’de, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) resmi verilerine göre, 15-17 yaş grubundaki çocukların çalıştırılma oranı yüzde 16,2. Kayıt dışı çalıştırılan çocukların ve mülteci-göçmen çocuklarının da verilerde yer almaması göz önüne alındığında bu sayı oldukça yüksek. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 2020 sonunda yayımladığı raporlarda Türkiye'de çocuk işçi sayısının 2 milyon civarında olduğu kaydedildi. Konuyla ilgili Mezopotamya Ajans’a konuşan Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Hilal Çelik ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Damla Pınar Uğantaş, çocuk işçiliği ve bununla mücadelenin nasıl olması gerektiğini değerlendirdi.
‘Çocuk işçiliği hiç olmamalıydı'
Avukat Hilal Çelik, insan ve çocuk hakları temelinde çocuk işçiliğin olmaması gerektiğini belirterek, “Tüm dünyada çocuk işçiliğinin örnekleri var ve bugüne kadar çocuk işçiliğini sıfıra indirmek mümkün olmadığı için mevcut şartlarda çocuk işçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi noktasında düzenlemeler var” dedi. ILO sözleşmesindeki düzenlemelerde çocuk işçilerin çalışma yaşları ve çalışma şartlarının yer aldığını söyleyen Çelik, çocukların yapacağı işin yaş ve gelişim durumuna uygun olması; potansiyel zararları minimum düzeyde tutabilmesi ve özellikle yaşamsal alanda çocuk haklarına, güvenliğine aykırı olan durumlar teşkil etmemesi gerektiğine vurgu yaptı.
‘Düzenlemeler çok sınırlı’
Türkiye’de çocuk ve genç işçiliğinin 4857 sayılı İş Kanununda düzenlendiğini ve bu iki ayrımın sadece yaşa bağlı olarak tanımlandığını dile getiren Çelik, İş Kanunun genç işçilerin çalışmasına olanak tanıdığını ancak 14 yaşını doldurmuş çocuklarda da yine kanun kapsamında çalışabilme istisnalarıyla düzenleme yapıldığını söyledi. Çelik, “14 yaşını doldurmuş bir çocuk ilköğretimin eğitimini tamamlamışsa; kendi gelişimine, eğitime engel olmayacak bir şekilde hafif işlerde çalıştırılabiliyor. Tabii hangi işler hafif hangi işler ağır ve tehlikeli bunlar aslında yönetmeliklerle belirlenen durumlar. Reklam sektörü, kültür ve sanat alanında çalışan çocuklara da değinmek lazım. Çünkü burada da çocuk işçiliği anlamında çocuk sömürüsü olduğunu görüyoruz. Çocuklar bebekliklerinden itibaren maalesef bu sektörlerde çalıştırılabiliyorlar. Ona ilişkin 4857 sayılı kanunda çok sınırlı düzenleme var” diye ifade etti.
‘Temel sebep yoksulluk’
Temel alınması gerekilen durumun kayıt dışı çalıştırılan çocuklar olması gerektiğini söyleyen Çelik, “Merdiven altı işletmelerde, sokaklarda zorla dilendirilen, çalıştırılan çocuklar var. Öncelikle yasadışı çalıştırılmayı önlemeye yönelik tedbirler alınması gerekiyor. Çocuk işçiliğindeki temel sorun, yoksulluk. Bu nedenle çocuklar, yetenekleri geliştirilsin diye değil daha çok para kazansınlar diye çalıştırılıyor” diye belirtti. Mevsimlik tarım işçileri olarak çalışan çocukların durumuna da dikkati çeken Çelik, “Bu alan çocukların yaşamlarını sağlıklı geliştirebilecekleri, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddetten kendilerini koruyabilecek ortamlar değil. Kız çocukları erkek çocuklarına oranla daha fazla iş yapıyor. Tarlada çalıştırılan kız çocuklarının ayrıca evde kardeşlerine bakma sorumluluğu yükleniyor” ifadelerini kullandı.
‘Önlemler yeterli değil’
Mevsimlik işçi ailelerinin çocuklarının eğitimden yoksun kaldığını vurgulayan Çelik, çocukların çalışma alanında bulunmasının sebebini “ailelerinin yanında ikamet etme” ve “aile ekonomisine katkıda bulunma” olarak belirtti. Çocukların okul devamsızlık durumlarının denetlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyleyen Çelik, “Ailelerin maddi anlamda desteklenmesi de tek başına yetmiyor. Aynı zamanda çocuk yetiştirme ve çocukları eğitme konusunda da danışmanlık desteği alması gerektiğini düşünüyorum. Şu ana kadar verilen önlemler yeterli değil ki biz çocuk işçiliğini sonlandıramıyoruz maalesef. Çocuğunu sömüren ebeveynlerin cezasız kalması, denetim mekanizmalarının çalışmamasının da buna eklenebilir” şeklinde konuştu.
‘Denetleme sağlanmalı’
Çelik, çocukların “köleleştirilmesinin” temelinde devletin denetim mekanizmalarındaki yetersizlik ve eksikliğin yer aldığını belirterek, “Yasal kapsamda 2 boyutlu düşünmek gerekiyor. İlk olarak, yasaya uygun bir şekilde bildirimi yapılmış, yasal kapsamda çalışan çocukların gerçekten yasaya uygun bir şekilde çalışıp çalışmadığını denetlemek gerekir. Çocukların çalıştıkları iş yerlerinin, gelişimlerine uygun olup olmadığı, yaşamlarını ya da güvenliklerinin tehdit edip etmediği ve işverenin yasal sınırlara uyup uymadığının denetlenmesi önemli bir yer alıyor. İkinci olarak da, kayıt dışı ve en kötü biçimlerde çalıştırılan çocukların tespit edilip bunları çalıştıran kişilerin cezai ve hukukilikten sorumluluğunu temin edilmesi konusu. Devlet işyerlerini denetimsiz bırakırsa çocuk emeğinin sömürülmesindeki artış çok kolay olacaktır. Devletin tüm çocuk işçi istihdam eden tüm işletmeleri tarafsız ve etkin bir şekilde denetlemesi gerekiyor” ifade etti.
‘10 çocuktan biri eğitim hakkına ulaşamıyor’
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Damla Pınar Uğantaş ise, çocuk işçiliğinin mental, fiziksel ve sosyal olarak çocuğa zarar verdiğini söyleyerek, ILO sözleşmesine çocuk işçiliğinin engellenmesi yönünde politikalar geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Uğantaş, kayıt dışı çalıştırılan mülteci çocukların ise resmi verilerde yer almadığını hatırlatarak, “Mülteci çocuklar hiçbir güvencesi olmadan ağır şartlar altında merdiven altı koşullarda istihdam ediliyorlar ve bu onların çok ciddi bir şekilde gelişimlerini, sağlıklarını riske eder bir durumda” diye vurguladı. Çalışan her 10 çocuktan birinin tamamen eğitimden koptuğuna dikkati çeken Uğantaş, “Çocuk işçiliği, çocukların doğrudan eğitim hakkını engelleyen bir konumda duruyor. Elbette bunların sona erdirilmesi için çok ciddi politikalar geliştirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Temel insan ve çocuk hakları olmalı’
Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle mücadele bakımından yaptığı hazırlık planları olduğunu ancak bunlar için somut adımlar atılmadığını ifade eden Uğantaş, “2019 verilerinde çocuk işçi çalıştırdığı için ceza kesilen işletme sayısı 23’tü. Buna yönelik doğru düzgün bir denetim yapılmadığını gösteriyor bize” diye belirtti. Çocuk işçiliği için toplumun da bilinçlendirilmesi ve farkındalık yaratılması gerektiğine değinen Uğantaş, “Bu konuyla mücadele etmenin yolu insan hakları çocuk hakları standartlarını temel almak ve bunun üzerinden programlar oluşturmak olacaktır” dedi.