VİDEO HABER: “Artık çocuklarımızı toprağa vermek istemiyoruz”

HDP Diyarbakır İl Örgütü, 2’nci Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi. Tek listeyle gidilen seçimde YSK’nin mazbatasını vermediği Zeyyat Ceylan...

HDP Diyarbakır İl Örgütü, 2’nci Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi. Tek listeyle gidilen seçimde YSK’nin mazbatasını vermediği Zeyyat Ceylan ile KHK’li olduğu gerekçesiyle mazbatası verilmeyen Hülya Uyanık Alökmen HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanlığı’na seçildi. Kongrede konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, açlık grevlerine dikkat çekti.  Temell, “Normal zamanlarda analar, babalar evlatlarının acısını görmez. Ama bu coğrafyada anneler, babalar evlat acısı ile bir kora dönüştü. Artık biz çocuklarımızı toprağa vermek istemiyoruz. O yüzden de bu savaşa, bu zulme son verin diyoruz” dedi.

VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DİYARBAKIR YENİGÜN - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl Örgütü, 2’nci Olağanüstü Kongresi’ni gerçekleştirdi. Kongreye, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, sivil toplum örgütleri, Barış Anneleri Meclisi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve çeşitli kurum ve kuruluşların temsilcileri katıldı. Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre kongrede konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Çok büyük acılar yaşamış bir coğrafyada, bugün zulüm ve savaşla iktidarda durmaya çalışan bu anlayış hala zulmüne devam ediyor. Hala savaş politikalarını ve ayrımcı politikalarını dayatmaya devam ediyor. Normal zamanlarda analar, babalar evlatlarının acısını görmez. Ama bu coğrafyada anneler, babalar evlat acısı ile bir kora dönüştü. Artık biz çocuklarımızı toprağa vermek istemiyoruz. O yüzden de bu savaşa, bu zulme son verin diyoruz. Selam olsun Leyla Güven'e" diye konuştu.

“Güven 186 gündür bedeniyle haykırıyor”

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 186 gündür açlık grevinde olduğunu hatırlatan Temelli, "Tam 186 gündür Leyla Güven tüm dünyaya haykırıyor, sağır olmuş tüm kulaklara, savaştan ve zulümden başka bir şey bilmeyenlere, bedeniyle haykırıyor. Sadece Leyla Güven mi? Binlerce insan bedenleriyle açlık grevlerine yatarak barışın muhatabını işaret ediyor. 'Tecrit bitsin' diyor, 'Sayın Öcalan üzerindeki tecrit bitsin' diyoruz" ifadesini kullandı.

“Barışın bir muhatabı var, barışın muhatabını yok sayarak Kürt meselesini çözemezsiniz” sözleriyle konuşmasını sürdüren Temelli, "Barışın muhatabını yok sayarak bu ülkeyi içinde bulunduğu cendereden çıkaramazsınız. Bu ülkede barış istiyorsanız, demokratik bir yaşam istiyorsanız Kürt meselesini çözüme kavuşturmalısınız. Bu meselenin muhatabı da Sayın Öcalan'dır, o yüzden de bu tecrit kalkmalıdır. Kalkmazsa tüm ülke tecride mahkum olur. Nitekim öyle de olmuştur. Artık tecrit her yerdedir. Her geçen gün hukuksuzluğa hukuksuzluk, adaletsizliğe adaletsizlik eklenmiştir. Bu tecrit sonlansın diye dile getirilmedik söz, çalınmadık kapı kalmamıştır. En sonunda Leyla Güven ve binlerce insan direnerek bu hukuksuzluğa işaret etmiştir. Şimdi bunu görme zamanıdır. Artık bu hukuksuzluğa son verme zamanıdır. Avukatları ve ailesi düzenli olarak Sayın Öcalan’la görüşmelidir. Bu yasal bir taleptir" şeklinde konuştu.

“Görüşmenin bir hukuku var”

Temelli, avukatlarıyla görüştürülmeyen Abdullah Öcalan için "avukatlarıyla görüşsün" diyen Devlet Bahçeli'ye isim vermeden şöyle yanıt verdi:

“Artık herkes dile geliyor. Bu direniş o denli etkili olmuştur ki herkes dile geliyor. 'Avukatlarıyla görüşülsün' deniyor. Evet, görüşülsün. Ama bu görüşmenin bir hukuku var. Öyle lalettayin, 'görüşülsün' demekle olacak bir iş olmadığını herkes bilmeli. Bakın 2 Mayıs'ta avukatlar görüştü. Öğrendik ki tecrit çok daha ağırmış. İletişim hakkının gasp edildiği, mektup bile yazamadığı ortaya çıktı."   “Biz cezaevlerinde ölüm orucunda olan 30 tutsağın, açlık grevindeki çocuklarımızın yaşamını yitirmesini istemiyoruz" diyen Temelli, şunları söyledi:

"Bakın 2 Mayıs’ta görüşüldü ve bir metin geldi. O metin bu ülkenin barışına, demokrasisine katkı yapıyor mu, yapmıyor mu? O zaman ne engel oluyor? Bu tecridi sonlandırmak için size ne engel oluyor? Toplumsal uzlaşma ve demokratik mücadele gücümüzle bu gidişata son verebiliriz. Bizim meselemiz barıştır, bizim meselemiz demokrasidir. İşte o yüzden diyoruz ki; bu 4 yıl boyunca yaşanan bunca zulüm, bunca ölüm bunca savaş olmayabilirdi. Türkiye başka bir yolda yürüyebilirdi. Ama siz bu yolu kapattınız. Buna şimdi son verebiliriz. Demokratik mücadele gücümüzle, toplumsal uzlaşma ile, toplumsal barışla, onurlu bir barış mücadelesini yükselterek Türkiye’deki tüm demokrasi güçleri yan yana gelerek bu tecride karşı çıkarak bu gidişata son verebiliriz. Eğer bir demokratik müzakere yolunun açılmasını istiyorsak, bu ülkeye barış ve demokrasinin gelmesini istiyorsak  şimdi hep beraber annelerin sesine ses katma, Leyla Güven’in sesine ses katma, açlık grevinde, ölüm orucunda olanların mücadelesine güç katma zamanıdır." Temelli'nin konuşmasında öne çıkan satırbaşları şöyle: "Hukuksuzluğa 4 yıl boyunca hukuksuzluk ve adaletsizlik eklendi. Bu ülke KHK’lerle yönetilmeye çalışıldı. Bu ülkenin tarihine, kültürüne, geleneğine, halkların bir arada yaşama iradesine uymayan bir rejim uyduruldu; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Darbe mekaniği çalışmaya devam etti. Darbe mekaniğinden beslenilmeye çalışıldı. Ortaya bir OHAL düzeni çıktı. OHAL düzeni 10 binlerce insanı işsiz bıraktı. OHAL düzeninden dolayı binlerce arkadaşımız, belediye eşbaşkanlarımız, partimizin geçen dönem eşbaşkanları, milletvekilleri yoldaşlarımız cezaevinde. Bir suçları olduğu için değil, bir sevdaları olduğu için cezaevindeler. Biz o sevdadan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.

“Belediyelerimizi abluka altına alamazsınız”

Bu OHAL düzenini kabul etmiyoruz. Faşizmi kurumsallaştırmak için, bir ara dönem rejimi olarak dayatılan bu düzeni kabul etmiyoruz. Hala KHK'lerle haklarından yoksun bırakılmış insanlar üzerinde düşmanca bir tutum sergileyen bu iktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Biz faşizme geçit vermeyeceğiz. Demokratik bir düzen için mücadele ediyoruz. O yüzden de ne KHK'leri ne de o KHK’leri esas alan YSK’nin kararlarını tanımıyoruz.  Bu OHAL düzeni, bu faşizmi kurumsallaştırma düzeni, bu KHK’lerle yol almaya çalışanlar bu ülkeye kayyımı dayattılar. Rezillik, kepazelik tüm çıplaklığı ile ortada. İnsan aklı almıyor. Soygun, talan ne ararsanız var. Şimdi bunların hesabını sorma zamanı. Bu OHAL düzenini dayatanlar, hala belediyelerimizi kayyım anlayışına mahkum etme çabasındalar. Bu halk o kayyımları süpürdü attı. Bu halkı da belediyelerimizi de abluka atına alamazsınız.

“O x-ray cihazlarını halı hırsızları için koyacaktınız”

Gelmişler belediyeler önüne x-ray cihazları koyuyorlar. Neymiş? Suçu önleyeceklermiş. Siz o x-ray cihazlarını kayyımlara koyacaktınız, hırsızlara koyacaktınız, o halı hırsızlarına koyacaktınız. Bizden hırsız çıkmaz, bizden onurlu bir mücadelenin evlatları çıkar.  Bu zihniyet tümüyle süpürülmelidir. YSK marifetiyle, devletin tüm imkanlarıyla adeta Türkiye halklarına savaş açmış bir iktidar var. Seçim sonuçlarını kabul etmeyen, seçim sonuçlarını değiştirmeye çalışan bir iktidar var. 31 Mart’ta sandığa gittik, her şeye rağmen mücadelemizi büyüttük. Sandıkta belediyelerimizi gasp etmeye çalıştılar, itirazlarımızı kabul etmediler. Tüm Türkiye’ye seslendik; ‘Muş’ta, Malazgirt’te, Viranşehir’de, Şırnak'ta olana bakın’ dedik. ‘Sesinizi yükseltin, herhangi bir yerde adaletsizlik varsa o orada kalmaz’ dedik. ‘Her yere sirayet eder’ dedik. Etti de. Şimdi İstanbul seçimleri yenilenecek.

“Stratejimiz sayesinde Türkiye 1 Nisan sabahı umuda uyandı”

Tecride karşı, savaşa karşı, zulme karşı biz bir seçenek yarattık. Demokrasi ve barış seçeneği yarattık. 'Gelin bu seçenekte yan yana duralım, bu AKP-MHP blokundan hep beraber kurtulalım' dedik. 31 Mart’ta bunu başardık. HDP olarak tüm saldırılara, tüm düşmanlığa rağmen bu stratejiyi Türkiye'nin her yerinde başarıya ulaştırdık. Bu sayede Türkiye 1 Nisan sabahı umuda uyandı. Bir şeylerin değişebileceğine inandı. Ama bunun önüne geçmek için Muş’u, Malazgirt’i, Şırnak’ı, Viranşehir'i çaldılar, mazbatalarımızı, belediyelerimizi gasp ettiler, yetmedi cezaevlerinde zulmü artırdılar, o da yetmedi İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdiler.  Şimdi yeniden tüm Türkiye halklarına, emekçilerine, kadınlarına sesleniyoruz; faşizme karşı omuz omuza mücadele etmek, bu ceberut iktidarı geriletmek istiyor musunuz, AKP-MHP blokunu bir kez daha yenmek istiyor musunuz? Onun yeri bu annelerin yanıdır. Onun yeri tecride karşı çıkmaktır, savaşa karşı çıkmaktır. İşte o zaman demokrasi mücadelesinde buluşulur. İşte o zaman demokrasi ittifakı gerçek bir ittifak olur bu cumhur ittifakının karşısına dikilir. Biz Türkiye’ye bir kez daha bir seçenek yaratıyoruz. Demokrasi ittifakı seçeneğini yaratıyoruz. Bu seçenek  kadınların, gençlerin, emekçilerin buluşacağı bir seçenektir. Bu seçenek çoğulcu, laik, demokratik bir cumhuriyetin seçeneğidir. Bu seçenek hep birlikte var edeceğiniz onurlu barışın seçeneğidir. Şimdi bu seçenekte buluşma zamanı.

“23 Haziran bir demokrasi referandumudur”

23 Haziran sadece bir belediye başkanlığı seçimi değil, bir demokrasi referandumudur. O demokrasi referandumunda Türkiye halkları, toplumsal muhalefet tüm samimiyetiyle, mutlaka ama mutlaka buluşmalıdır. Bu buluşma gerçekleşirse belediye başkanlığı da, meclis üyeliği de kazanılır. Ama bunlardan öte Türkiye'nin demokrasi yolu açılır, barış yolu açılır, İmralı'nın yolu açılır. Gelin cesur olun, faşizm korkudan beslenir. Gelin bu korkuyu hep birlikte yıkalım. Gelin hep birlikte tecride ve savaşa son verelim.   Bakın bu halkın kaynaklarını her gün çalıyorlar. Yetmiyor, savaş tamtamları çalıyorlar. Bu halkın kaynaklarıyla mermi üretiyorlar, silah üretiyorlar. Halk ekmek isteyince, iş isteyince de "mermi kaç para" diyorlar. Biz mermi istemiyoruz, barış istiyoruz. Sınırlara yığınak istemiyoruz. Sınırlarımızda barış istiyoruz. Ülkelerin bütünlüğü çerçevesinde, halkların kendi iradesini gözeten demokratik çözümler istiyoruz. Suriye’de de, Irak’ta da, Türkiye'de de demokratik çözüm istiyoruz. Bu yüzden de diyoruz ki “savaşa hayır barış hemen şimdi”.

“Parlamento inisiyatif alsın, adım atsın”

O yüzden gelin demokrasi ittifakı ile bir seçenek yaratalım. Toplumsal uzlaşma temelinde, toplumsal barış için adım atalım. Parlamento inisiyatif alsın, bu adımı atsın. TMK denen Türkiye'nin paralel anayasasından Türkiye kurtulsun. Yargı reformu diyorsunuz. Bunu sadece sözde bırakıyorsunuz. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için bu Parlamento inisiyatif almalı. Bu ülkede siyasetçilerin, gazetecilerin, öğretmenlerin yeri cezaevi değildir. Bir an önce basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü konusunda Parlamento adım atsın. Toplumsal barış ancak böyle var edilebilir. Parlamento kapılarını topluma açsın, barışı savunsun. Toplumun barış içinde bir arada yaşayacağı bir anayasa var etsin. Eşit yurttaşlık temelinde, tüm halkları gören, özgür eşit bir ülke için bir anayasa yapsın. Halklarla beraber yapsın. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen uydurma sistemden bu ülkeyi kurtarsın.

“Şimdi radikal demokrasiyi zamanıdır”

Amed Kongresi çok önemli. Önümüzdeki dönem örgütsel yapımızı, içinde bulunduğumuz konjonktüre göre yapılandıracağız. Kongreler sürecinin ilk kongresi olan Amed Kongresine başarılar diliyorum. Çok güçlü bir fikriyatımız, çok güçlü bir halkımız var. Şimdi çok güçlü bir örgütü var etme zamanı. HDP fikriyatında bir araya geldik. Tüm kesimler buluştu. Türkiye’de çoğulculuğun fotoğrafı HDP'dir. Barış ve demokrasi mücadelesinin fotoğrafı HDP'dir. HDP, bütün bu gücünü halkımızdan aldı. HDP, bütün bu gücünü paradigmadan, o güçlü fikriyattan aldı. Şimdi bu fikriyatı örgütleme zamanıdır. Şimdi radikal demokrasiyi örgütleme zamanıdır." Ardından tutuklu annesi Nazime Yürek söz alarak kısa bir konuşma yaptı. 6 aydır açlık grevlerinin devam ettiğini ve Kürt halkının sessiz olduğunu söyleyen Yürek, sessizliğe tepki gösterdi.  Yürek,  “Biz ilk günden ses çıkarsaydık bugün bu grevler bu kadar uzamış olmazdı. İzin vermiyorlar çocuklarımız için sokakta slogan bile atalım. Çocuklarımızın kabul etmediği bu zulmü biz de kabul etmeyeceğiz” dedi.

Alökmen ve Ceylan eşbaşkanlığa seçildi

Yapılan konuşmaların ardından faaliyet raporu okundu. Daha sonra tek listeyle gidilen seçimde Bağlar Belediyesi’ni yüzde 71 oy oranıyla kazanmasına rağmen YSK’nin mazbatasını vermediği Zeyyat Ceylan ile KHK’li olduğu gerekçesiyle mazbatası verilmeyen Hülya Uyanık Alökmen HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanlığı’na seçildi.

Yürüyüşe izin verilmedi

Kongreye katılan Barış Anneleri Meclisi üyeleri HDP Eş Genel Başkanı Temelli ve HDP milletvekilleri annelerin her gün merkez Bağlar ilçesi Koşuyolu Parkı'nda yapmak istediği oturma eylemi için kongre çıkışında yürüyüş düzenlemek istedi. Kongrenin yapıldığı tesisisin önünü bariyerlerle kapatan polis buna izin vermedi. Polis, yapılan müzakereler sonucu, erkeklerin gruptan ayrılması ve belli bir yürümenin ardından araca binilerek parka gitmeye izin verdi. İstasyon Meydan'ı yakınlarına kadar yürüyen Temelli, HDP milletvekilleri ve anneler yürüdü. Bundan sonra yürüyüşe izin verilmemesi nedeniyle anneler, grup grup araçlara bindirilerek parka gönderildi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri