Van'ın Erciş ilçesine bağlı Zilan Deresi'nde on binlerce Kürt, 13 Temmuz 1930 yılında savaş uçakları ile hunharca katledildi. Katliam, aradan geçen 91 yıla rağmen unutulmuyor
YENİGÜN HABER - Tarihte yaşanmış en büyük katliamlardan biri olan Zilan Katliamında, hamile kadınların karınları deşildi, bir halk adeta kıyımdan geçirildi. Resmi rakamlar 15 bin insanın katledildiğini açıklarken, resmi olmayan bilgiler ise bu rakamlardan çok daha fazlasının kıyımdan geçirildiğini gösteriyor. İnsanlığın en ağır suçlarından birinin işlendiği o süreçte köyler yakıldı, insanlar evlerini terk etti, zorla topraklarından sürüldü. Geliye Zilan katliamı ile ilgili uzun süren araştırmalar yapan ve dönemin tanıkları ile görüşen Araştırmacı-Yazar Mehmet Baran, gerçekleştirilen katliamın korkunç boyutlarda olduğunu söyledi. Geliye Zilan ile ilgili uzun süre çalışmalar yaptığını belirten Baran, buradaki katliamı araştırmak için 10 sene önce bölgeye geldiğini ve katliamı görmüş ve yaşamış kişilerin ağzından bizzat dinlediğini ve kayıt altına aldığını kaydetti. Geliye Zilan katliamı ile ilgili Türkçe ve Kürtçe olmak üzere 2 kitap kaleme aldığını söyleyen Baran, katliamın yıldönümünde kitabın çıkacağını dile getirdi.
‘Bölgeyi mesken edinen mahkumlar bahane edilerek bir nesil katledildi’
Geliye Zilan katliamının 1930 yılında gerçekleştiğini hatırlatan Baran, "Geliye Zilan bölgesinin dışındaki insanların bu bölgelere mahkûm olarak gelip yerleşmesiyle birlikte bölge genelinde sıkıntılar oluşturuyorlar. Çete kurup gruplaşıyorlar, mahkûm oldukları için evlerine gidemiyorlar ve buralara yerleşiyorlar. Zamanla buradaki insanlara yük olmaya başlıyorlar. Bölge insanı istemese bile ellerinde silah oldukları için bu mahkumlara ekmek, su vermek zorunda kalıyorlar. Böylece yıllarca buralarda kalıyorlar” dedi. Bölge insanı tarafından kaçaklar olarak isimlendirilen mahkumların bir süre sonra Çağan Bey ile Hacı Evdal karakollarına amaçsızca saldırılar düzenleyip askerleri öldürdüğünü dile getiren Baran, "Hükümet bu karakol basan ve adeta serseri mayın gibi dolaşıp halka zarar veren kaçakların peşine düşeceği yerde, (Kaçaklar atlarına binip İran'a kaçıyorlar.) Hükümet de o kaçakları yakalayamayınca acziyetinin bedelini bu insanlara ödetiyor” diye konuştu.
‘Geliye Zilan bölgesinde bulunan köylerin tamamını yakıyorlar’
Katliamda sadece erkeklerin değil kadın ve çocukların da evlere doldurup yakıldığını ifade eden Baran, bir katliam sürecinin yaşandığını ve yapılan katliamlardan sonra da tam 20 sene boyunca buralara girişlerin yasaklandığını aktardı. Baran, "Geliye Zilan bölgesine 3 büyük aşiret yerleşmiş. Bu aşiretlerin her biri bir vadiye yerleşmiş. Bekiran Aşireti, Hemoyan Aşireti, Hacı Deryan Aşireti. Bu aşiretlerin her birinin de onlarca köyü var. Bu köylerin tamamını yakıp yıkıyorlar. Köylerin tamamını boşaltıyorlar. Yakıp yıktıkları ve insanlarını katlettikleri köylerin dışında bir de erken davranıp kaçan insanların köylerini de yakıyorlar. Geliye Zilan bölgesinin tamamını yasak bölge ilan ediyorlar. 1930'dan 1950'ye kadar bu yasak devam ediyor” şeklinde konuştu.
‘Katliamdan sonra da bölge insanına yapılan zulüm devam etti’
Katliamdan sonra da Geliye Zilan bölgesinden olan insanların devlet nezdinde bir suçlu konumuna sokulduğunu söyleyen Baran, katliama yakın bir zamanda yaşamış insanların yol kenarlarında öldürüldüklerini, katliamdan sonra yaşamış olanların da Erciş, Van ve Adana cezaevlerine gönderildiklerini kaydetti. 20 sene sonra bazı köylülerin arazilerinin geri verildiğini kaydeden Baran, "Ancak Hacı Deryan Aşiretine ait Altınova bölgesinde bulunan 9 köyün arazileri verilmiyor. Günümüzde de halen verilmemiş ve arazilerinin üzerinde yapılar ve at çiftlikleri kurulmuş. Altınova bölgesinde sadece karakol ve at çiftlikleri var. Ancak at çiftlikleri boştur, at yetiştiriciliği yapılmıyor. Oradaki arazilerin tamamı köylülere ait olmasına rağmen şimdiye kadar teslim edilmemiş” dedi. Baran, Altınova bölgesinin hemen ilerisinde bulunan ve insanları ile beraber yakılan Burhan köyüne de 1980 yılında yeni yapılar kurularak Kırgızların yerleştirildiğini belirtti.
‘Geliye Zilan katliamında yapılan vahşetten bir tablo’
Katliamda yapılan zulüm tablolarından bir tanesini anlatan Baran, şunları söyledi:
“O dönemde bir şekilde cesetlerin altında kalan veya öncesinden davranıp kaçan insanlar ölümden kurtuluyor. Bunların dışında kimse kurtulamadı. Bunların içinde bir tane yeni gelin olan bir kadın ve çocuğu var. Katliam esnasında bu kadın ve bebeği canlı kurtuluyor. Taranan insan cesetlerinin altında kalarak yara almıyorlar. Askerler oradan uzaklaştıktan sonra bebeğini alıp o ölüm tarlasından, cesetlerin arasından çıkıp uzaklaşmaya çalışıyor. Dağlara sığınmaya çalışıyor. Dağlara doğru giderken bebeği ağlamasın ve askerler kendilerini fark etmesin diye göğsünü bebeğinin ağızına yapıştırıyor ve bebeğini sıkıyor. Bu şekilde dağlara kadar ilerliyor. Dağlara ulaştığında onun gibi kaçıp dağlara sığınan insanlarla karşılaşıyor. Bebeğin hareketsiz olduğunu gören başka bir kadın yanına yaklaşıyor ve bebeğin öldüğünü fark ediyor. Kadına 'Sen bu bebeğe ne yaptın? Bebeğin ölmüş' diyor ama kadın, 'hayır benim bebeğim memesini emiyor, uyumuş' diye cevap veriyor. Meğerse bebeğini emzirirken ses çıkarmasın diye göğsüne bastırıyor ve o şekilde ölümüne sebep oluyor. Bunun gibi birçok dramatik olay yaşanıyor. Bu olaylar herkesi etkilediği gibi beni de ciddi anlamda etkiledi." (İLKHA)