Her hangi bir iş karşısında bir kişinin aklı ile yetinmemişlerdir, birlikte karar verip birlikte davranmışlardır.
Aslında danışma en eski demokrasi mantığıdır ve temelini oradan alır, danışma bir yetki paylaşımıdır, danışma bir zımni seçim ile kara belirlemedir.
Hal böyle olunca hep birlikte olmanın vazgeçilmezliği hayati önem taşır ve bu birlikteliğe çok değişik deyimler ile destek sunulmuştur.
Bazen insanlar atasözlerine gülerler diye hep üzülmüşümdür; neden? Çünkü günümüze denk gelmiyordur ama o deyim ve atasözleri bin yıllar insana ve insanlığa hizmet ettiğini unutuyorlar, denk düşmediğinde toplum yaşantısından çıkarmak gerekir amenna ama alayı ve saygısızlığı hak etmiyordur.
Bizim burada işlemek istediğimiz konu herhangi bir yanlış karşısında sessizliği yırtan ilk ses, yığın içerisinde yanlışa dur diyen ilk elin havaya kaldırılışı ve o ses ile elin havaya kalkışın çıkardığı ses veya yarattığı etki.
O havaya kalkan elin çıkardığı ses insanların duymayıp hayvanların duyduğu (deprem öncesi etki veya ses) etki kadar; yanlış mantığın beynini o kadar etkiler.
Yanlış bilir ki artık her şey süt liman değil ve bir kişi duyduysa, karşı çıktıysa; bütün yığının da duyması ve karşı çıkması an meselesi olduğunu bilir.
Bir el ses çıkarmıştır.
Karşı çıkmıştır.
Etki yaratmıştır.
Ve artık havaya kalkan bir elin sesi vardır.
Bir el, bir el daha ve bir el daha insanı sürü olmaktan çıkarmıştır ve yanlış akıntıya dur demeye başlamıştır.
Bütün dinlerin oluşumunda ve toplumda yaratığı güzelliklerin yaşama geçirilişinde; ilkin bir kişi yani peygamber tek başınadır.
Daha sonra en yakınındaki kişi kendisine inanır biyat eder, insanlık değerli olmanın tadına varır ve din öylece yayılır.
En inanılmaz devrimlerin başlangıç öyküsünde bir kişinin dönüşüm olması gerekliliğine inanmasıyla başlar,
Amansız bir çalışmadan sonra etki mekanizması o kadar etkili olur ve yayılır ki devrim oluşur.
Rönesans mantığında da; baktığımızda filozoflar teorem sunmuşlar, bireyler ortaçağ karanlığına karşı durmuşlar,
Birikim
Birikim
Ve olan oluyor, insanlar olan biteni sorgulamaya başlıyor.
Büyüklüklerin insan eliyle büyütülen korku panelleri gibi yine insan eliyle ayakta tutulan şeyler olduğu anlaşılıyor.
Karşı duranların, muhaliflerin de kendiliğinden ortadan kalkmadıkları yine insan eliyle ortadan kaldırıldıkları ve kaldırılırken mistik bir yorum yapılarak insanların korkutuldukları sırrı ortadan kalkınca;
Aydınlanma toplum içine bir etki olarak yayılıyor.
Mistitizm bir balon gibi sönüyor ve sır olmaktan çıkıyor.
Onun için bir elin sesi yok demeyin, yeri zamanı uygun olan bütün gerekliliklerde o kadar büyük etki ve devinime sahiptir ki;
Yarattığı etki ve oluşan sonuca; bazen el sahibi bile inanmakta güçlük çeker.
Ben derim “yanlış!” bir elin sesinden kork, hatta iki elin sesinden daha fazla kork ve dikkate al.
Gerisi mi gerisi sonucu bekleyip bir daha yorum yapalım. Bitti