Sur ilçesinde çocuklara ilişkin araştırma yapan Rengarenk Umutlar Derneği, “Suriçi’nde Çocukların Oyun Hakkı” başlıklı rapor hazırladı. Bu raporu kamuoyuna açıklayan dernek, 38 bin nüfuslu bölgede 3 oyun parkının bulunduğunu kaydetti. Yerel yönetimlerin konuyla ilgili yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmediği gerekçesiyle eleştirildiği raporda, her mahallede, çocuk nüfusuna göre doğru orantılı olarak oyuncak kütüphanelerinin kurulması gerektiğine dikkat çekildi
YENİGÜN HABER - Diyarbakır Sur ilçesinde çocuklara yönelik çalışmalar yürüten Rengarenk Umutlar Derneği, “Suriçi’nde Çocukların Oyun Hakkı” başlıklı raporunu yayınladı. Sur ilçesinin Suriçi bölgesini kapsayan araştırmada, 2010-2020 yılları arasında, kentsel dönüşüm ve silahlı çatışmaların ardından gerçekleşen müdahalelerden sonra çocukların oyun hakkına erişimi, oyun alanlarının niteliği ve yeterliliği incelendi. Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre bu bağlamda Suriçi’nde yer alan mahalleler, çocuk oyun alanlarının, sosyal ve mekânsal/fiziki boyutlarının kapsamlı değerlendirmesi yapıldı. Araştırma kapsamında, silahlı çatışmalardan etkilenen 7 mahallede (Ali Paşa, Lalebey, Cevat Paşa, İskender Paşa, Dabanoğlu, Ziya Gökalp, Cami Kebir) yaşayan 115 çocuk, 25 ebeveyn, 4 mahalle muhtarı, 1 seçilmiş ancak görevden alınmış mahalle muhtarı ve 1 muhtar azasıyla görüşüldü.
‘38 bin nüfus 3 oyun alanı’
Raporda, Suriçi’nde bulunan 15 mahallenin 2019 verilerine göre toplam nüfusunun 38 bin olduğu, sadece 6 çocuk oyun alanın bulunduğu, ancak var olan çocuk oyun alanlarından sadece üçünün kullanılabilecek durumda olduğu belirlendi. 2016 çatışmaları sonrasında, çocuklar için oyun alanı olarak değerlendirilebilecek 1 adet sosyal tesis alanı ile 2 adet oyun parkının, polis karakoluna çevrildiği kaydedildi. Suriçi’nde yer alan oyun parklarının, çocuklar açısından pek çok risk taşıdığı ve parkların yarısının kullanılamayacak ölçüde hasarlı olduğu tespitine yer verilen raporda, oyun parklarının niteliksiz ve hasarlı olması nedeniyle çocukların, oyun alanı olarak ev ve sokakları kullanmaya başladığı ifade edildi.
‘Kendini çocuk olarak görmüyor’
Yapılan anket çalışmasının sonuçlarına yer verilen raporda, evde oyun oynayamadığını belirten katılımcıların yüzde 41’i, evin fiziki koşullarının oyun oynamak için uygun olmadığını söyledi. Raporda, “Anketlere katılan 115 çocuktan 57’sinin 6-8 kişilik hane halkı içerisinde yaşadığı akılda tutulduğunda bu sonuç ne yazık ki şaşırtıcı değildir” denildi. Ankette çoğu kız çocuğu, evde oyun oynayamama nedenini, “Anneye ev işlerinde yardım etmek, küçük kardeşlerine bakmak” şeklinde sıraladı. Oğlan çocukları ise cep telefonunda oyun oynayarak ve televizyon izleyerek zaman geçirdiklerini belirtti. Katılımcıların yüzde 24’ü hiç oyuncağı olmadığını, yüzde 22’si ise kendisini artık “çocuk olarak görmediği” için evde oyun oynamadığını söyledi. Katılımcıların yüzde 11’i ise ebeveynlerinin evde oyun oynamalarına izin vermediğini ifade etti.
Mahallede oyun parkı yok
Katılımcıların yüzde 53’ü yaşadıkları mahallede park olmadığını cevabını verdi. Yaşadığı mahallede park olduğunu belirten katılımcıların yüzde 57,7’si var olan oyun parkını kullanmadığını, yüzde 42,3’ü ise kullandığını belirtti. Mahallesinde park olmasına rağmen çocukların parkı kullanmama nedenlerine bakıldığında; katılımcıların yüzde 46’sı oyun alanlarının kırık/dökük olması nedeniyle kullanmadığını, yüzde 27’si parkları güvenli bulmadıkları için oyun alanlarını kullanmadıklarını, yüzde 18’i ailesinin izin vermediğini, yüzde 9’u ise pandemi nedeniyle parktaki oyun alanlarını kullanmadığını ifade etti.
Kız çocuklarının yüzde 87’si dışarıda
Dışarıda zaman geçirdiğini belirten 94 katılımcının yüzde 62,8’ini oğlan çocukları, yüzde 37,2’si ise kız çocukları oluşturdu. Dışarıda zaman geçirmediklerini belirten 21 katılımcının yüzde 87,7’sini kız çocukları, yüzde 14,3’ünün ise oğlan çocuklarından oluştu. Dışarıda zaman geçirmediklerini belirten katılımcıların yüzde 57,1’i dışarıyı güvenli bulmadığını, yüzde 42,9’u pandemi nedeniyle dışarı çıkmadığını, yüzde 23,8’i kız çocuklarının oyun oynayabileceği alanların olmadığını, yüzde 19’u annesine ev işlerinde yardım ettiğini, yüzde 14,3’ü ailesine destek olmak için bir işyerinde çalıştığını ve yüzde 14,3’ü de farklı nedenlerden dolayı dışarıda zaman geçirmediğini dile getirdi.
Oyun alanı sokak
Oyun alanlarının değiştiğini belirten katılımcıların yüzde 53’ü mahalle değiştirdiğini, yüzde 18’i oyun oynadıkları yerlerin yıkıldığını, yüzde 6’sı ise güvenli olmaması nedeniyle kullanmadıklarını belirtti.. Katılımcıların yüzde 84’ü oyun alanı olarak sokağı, yüzde 18’i okul ve evin bahçesini, yüzde 16’sı cami avlusunu, yüzde 12’si ise harabe yapıları oyun alanı olarak kullandığını kaydetti. Katılımcılar diğer seçenekte ise, oyun alanı olarak evin damını kullandığını ifade etti. Katılımcıların yüzde 63,5’i dışarıda oyun oynarken kaza geçirdiğini, yüzde 36,5’ ise kaza geçirmediğini belirtti. Dışarıda kaza geçirdiğini belirten katılımcıların yüzde 63’ü yere düşme, yüzde 15’i bisiklet kazası, yüzde 7’si motosiklet kazası ve araba kazası geçirdiğini söyledi. Katılımcılar diğer seçeneğinde ise oyun oynadıkları alanlarda cam ve çivi batması, torpil patlaması nedeniyle, salıncağın kafaya çarpması gibi kazalar geçirdiğini belirtti. Katılımcıların yüzde 74,8’i mahallelerinde gidebilecekleri kurs/atölyelerin olduğunu, yüzde 25,2’si ise mahallelerinde gidebilecekleri kurs/atölyelerin olmadığını ifade etti. Yaşadığı mahallede herhangi bir kurs/atölye olduğunu belirten katılımcılar bu kursların; yüzde 69’unun Kur’an kursu, yüzde 10’unun Müzik, yüzde 8’inin Satranç kursu, yüzde 5’inin ise Tiyatro kursu olduğunu ifade etti. Katılımcılara, başına herhangi bir olumsuzluk geldiğinde bunu paylaşabileceğin kişi ya da kurumun olup olmadığı sorusu da soruldu. Katılımcıların yüzde 76,6’sı başvuracakları bir kişinin ya da kurumun olmadığını, yüzde 23,4’ü ise başvurabilecekleri kişi ve kurumların olduğu cevabını verdi.
Öneriler
Raporda, kent yoksulluğunun sadece gelir eksikliğiyle ilgili olmayıp, birçok sosyal soruna da kaynaklık ettiği belirtildi. Yoksul kent mahallelerinde yaşayan çocukların, yaş, cinsiyet, etnik kimlik gibi değişkenlere bağlı olarak risklere en açık kesimi oluşturdukları ifade edilen raporda, “Tanımlanmış haklara rağmen, bugün dünyanın birçok yerinde çocuklara yönelik istismar devam etmekte, çocuklar savaşlarda ölmekte, göç etmeye zorlanmakta ve çocuk işçiliğinin önüne geçilememektedir. Elverişsiz konutlarda oturma, sosyal dışlanmışlık, sağlıksız/yetersiz beslenme, oyun hakkına ve eğitime erişmede eşit fırsatlardan yararlanamamak gibi pek çok eşitsizlik sıralanabilmektedir. Oyun hakkı kapsamında yaptığımız saha çalışmasında elde edilen bulgular, çok açık bir şekilde yerel yönetimlerin yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmediğini göstermektedir” değerlendirmesi yapıldı.
Kent hakkında alınacak tüm kararlara yetişkin ve çocuk vatandaşların katılımlarının sağlanması gerektiğine vurgu yapılan raporda, şu öneriler sıralandı:
* Yerel yönetimlerin çocuk haklarını hayata geçirebilmesi için;
* Yerel yönetimlerde çocuk haklarına yönelik çalışmalar yapan, yeterli kaynağın ayrıldığı bir “Çocuk Hakları Müdürlüğü” biriminin oluşturulması;
* Yerel yönetimler bünyesinde çocuk meclislerinin kurulması ve çocuk meclisinin kararlarının bağlayıcılığı ile ilgili yönetmeliklerin oluşturulması;
* Her ilçede çocuk haklarına yönelik çalışmalar yürüten sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi, bu örgütler ile iş birliği geliştirilmesi ve yerel yönetimlerin öncülük ettiği çocuk hakları komisyonlarının
* Her mahallede, çocuk nüfusuna göre doğru orantılı olarak oyuncak kütüphanelerinin kurulması;
* Çocukların yaş gruplarına göre gelişimlerini destekleyecek, yeteneklerini keşfedecek ve becerilerini geliştirecek sosyal-kültürel ve sanatsal kursların sayısının arttırılması;
* Alınan Acele Kamulaştırma kararı iptal edilerek, yurttaşlarla tartışmaya yeniden açılması;
* Düşünülen ve planlanan Kentsel dönüşüm projeleri iptal edilmeli, riskli yapıların iyileştirilmesi için alternatif dönüşüm modellerinin uygulanması;
* 3194 sayılı İmar Kanunu’nda ve plan yapımına ait esaslara dair yönetmelikte, çocuğun oyun hakkının açık bir biçimde tanımlanması ve mahallelerde yaşayan çocuk nüfus yoğunluğuyla doğru orantılı olarak oyun mekânlarının yapımına dair standartların oluşturulması;
* KAİP’te belirlenen yeşil alanların kullanılabilir hale getirilmesi ve bu yeşil alanların içerisinde çocuk oyun gruplarının kurulması gerekmektedir. Çocuklar, oyun alanlarının yetersiz sayıda olması, güvenlikli olmaması ve bakımsız olması gibi nedenlerle oyun parklarında çok fazla zaman geçirmemektedirler. Parklarda vakit geçiren çocuklar ise pek çok risk ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Suriçi bölgesinin 7 mahallesinde yaptığımız izleme çalışmasında çocukların oyun alanlarının niteliklerine dair acil olarak geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir. Tespit edilen bulgular ışığında Belediyeler oyun parklarını planlarken;
* Öncelikle Türk Standartları Enstitüsü’nün belirlediği standartlara uygun olarak düzenlenmesi;
* Çocukların bakım verenleri ile birlikte gidebilecekleri güvenli, yeşil alan içinde oyun parklarının oluşturulması;
* Oluşturulan mekânların, tüm çocukların; sokakta yaşayan, göçmen, farklı etnik kökenden, engelli gibi farklı ihtiyaçları olacak çocukları da kapsayacak şekilde planlanması;
* Parklardaki oyun gruplarının her yaştan çocuğa hitap edebilmesi için yaş gruplarına göre ayrıştırılmış planlamaların yapılması;
* Oyun parklarının, çocukların ebeveynleri ya da bakım verenleri ile birlikte gidebileceği şekilde tasarlanması;
* Çocukların yaşayabilecekleri herhangi bir hak ihlaline karşı bunu bildirebileceği mercilere dair bilgilendirme ve ihbar mekanizmalarının oluşturulması;
* Metruk/harabe yapılarla ilgili çocukların sunduğu önerilerin bir an önce hayata geçirilmesi; • Metruk/harabe yapılara girişi engelleyecek düzenlemeler yapılması,
* Yıkılma tehlikesi bulunan metruk/harabe yapıların çevresine uyarıcı çitlerin çekilmesi veyahut uyarıcı levhaların konulması;
* Çocuklara yönelik cinsel şiddet iddialarının araştırılması gerekmektedir. Bölgede yaşanan silahlı çatışmaların olumsuz etkileri, çocuklar açısından hala varlığını sürdürmektedir. Çatışma dönemlerinde yaşanan tanıklıklar ve sonrasında zırhlı araçların neden olduğu, pek çok çocuğun yaşamını kaybetmesiyle sonuçlanan ihlaller yaşanmıştır. Aynı zamanda güvenlik güçlerinden kaynaklı yaşanan çocuk hak ihlallerinin cezasızlıkla sonuçlanması da mahalle sakinlerini tedirgin etmektedir. Suriçi’de kamusal alanda çok fazla bulunan silahlı ve zırhlı araçların varlığı güvenlik duygusundan ziyade bir tehlike algısına dönüşmektedir. Bu nedenle silahlı ve zırhlı araçların alandan çekilmesi gerekmektedir. Çocukların, yaşadıkları ayrımcılıklar nedeniyle oyun alanlarını kullanamamaları gibi durumlarda söz konusu olmuştur. Bu ayrımcılıklar, cinsiyete, engelliliğe ve etnik kökene göre çeşitlenmektedir. Kız çocukları, aileleri tarafından sokağın güvenli olmadığı öne sürülerek oğlan çocuklarına kıyasla daha az sokağı kullandıkları görülmektedir. Engelli çocuklar ise, sokağın erişilebilir olmaması ve kendilerine hitap edecek oyun alanlarının olmaması nedeniyle bir yetişkinin refakati olmaksızın sokağa çıkamamaktadır. Suriye’den gelen göçmen çocuklar ise, parklarda diğer çocuklar tarafından ayrımcılığa maruz kalabilmektedir. Bu ayrımcılık türlerine dair birincil sorumluluk devlete aittir ve devletin eksik politikalarının birer sonucudur. Bu nedenle;
* Sokağın daha güvenli hale gelmesi için çalışmaların yapılması ile birlikte, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik de Suriçi bölgesinde çeşitli çalışmaların yapılması, kamunun öncelikli sorumluluğudur.
* Engelli çocuklara hitap edecek oyun alanlarının inşa edilmesi, ayrıca kentin her bölgesinin engellilerin erişimine göre yeniden düzenlenmesi, devletin ayrımcılık yasağı çerçevesinde bir an önce adım atması gereken bir sorumluluktur.”