UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Hevsel Bahçeleri ve Dicle Nehri'ndeinsan eliyle gerçekleştirilen tahribatın önüne geçilemiyor. Bahçenin Dicle Nehriyle birleştiği kıyı şeridiinşaat molozları ve atıklarlaadeta çöp alanına çevrildi.Yaşananlara tepki gösteren vatandaşlar, kentin oksijen kaynağınınbu şekilde kirletilmesini “doğa katliamı” olarak niteliyor. Hevsel Bahçeleri ve Dicle Nehri’ne sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Hevsel Koruma Platformu Sözcüsü Vahap Işıklı ise, “Bugün Hevsel'de kaybedeceğimiz ufak bir oksijen emin olun Afrika’yı bile etkileyebilir. Afrika'da Amazonlar yakıldığı zaman insanlar nasıl büyük tepki gösterdiler. Amed'in de Amazonu Hevsel Bahçeleri’dir” dedi
Şehriban ELEFTOZ-Ufuk ÇİMEN/ YENİGÜN ÖZEL
DİYARBAKIR YENİGÜN –Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Dicle Nehri’nin kıyı şeridi veHevsel Bahçeleri arazisi çöp alanına çevrildi. Kimler tarafından atıldığı belli olmayan inşaat molozları ve atıklar, doğal tahribata neden olurken, 7 bin yıllık tarihe sahip olan Hevsel Bahçeleri’nin bu şekilde kirletilmesine Diyarbakırlılar ve Hevsel Koruma Platformu tepki gösterdi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kuş cenneti olan Hevsel Bahçesi’nin hak ettiği değeri görmediğini belirten vatandaşlar, herkesin kentin değerlerine sahip çıkması gerektiğine vurgu yaptı.
Nehrin kıyısına tonlarca moloz ve çöp döküldü
Kentin oksijen kaynağının bu şekilde kirletilmesini “doğa katliam” olarak nitelendiren Diyarbakırlı vatandaşlar, “Dicle Nehri ve Hevsel Bahçeleri gibi önemli değerlere öncelikle bizlerin sahip çıkması gerekiyor. Ne yazık ki buraya gelen insanlar buraları çöplük alanına çeviriyorlar. Nehrin kıyısına tonlarca moloz dökülmüş. Bu doğa katliamı değil de nedir. Her yeri beton binalarla kuşatıldığı şehrimizde elimizde kalan yeşil alanlardan en kıymetlisi Hevsel Bahçelerini bu şekilde kirletmeye kimsenin hakkı yok. Yazıktır, günahtır... İnsanlar hafta sonları buraya gelerek biraz olsun nefes almaya çalışıyor. Kimsenin nefesimizi kesmeye hakkı yok. Yetkililer bir an önce bu olumsuz duruma el atmalı ve ne gerekiyorsa yapmalıdır. Diyarbakırımız oksijensiz bırakılmamalıdır.” dedi.
‘Nehristatüsüz bırakılarak yıkıma meşrutiyet sağladılar’
Yaşanan ekolojik tahribata bir tepki de Hevsel Koruma Platformu’ndan geldi. Hevsel Bahçeleri ve Diyarbakır Tarihi Surları'nın UNESCO Dünya Kültür Mirasları Listesi’ne alınmasına rağmen sahip çıkılmadığını savunan Hevsel Koruma Platformu Sözcüsü Vahap Işıklı, Hevsel Bahçelerinde yıllardır yaşanan tahribatı Diyarbakır Yenigün’e anlattı.
Tahribatın, Dicle Nehri ve HevselBahçeleri’ndegörünen hafriyatlardan ibaret olmadığını belirten Işıklı, geçmiş yıllardan günümüze yapılan yanlış projelerle birçok kez yeşil alanların yok edildiğini savundu. Dicle Nehri’nin isimsiz bırakılarak her türlü tahribatın meşrulaştırıldığını belirten Işıklı, “Dicle Nehri Projesi ilk yapılmaya başlandığı zaman Dicle Nehri statüsüz bırakıldı. Statüsüz bırakılan bir alan Kıyı Koruma Muhafaza Kanunu’ndan yararlanamıyor. Bu kanunda şu şekilde; dere veya nehir isminde ise bu Kıyı Koruma Muhafaza Kanunu’ndan faydalanabiliyor, değilse yararlanamıyor. Fakat birinci etabın yapıldığı proje boyunca o alan isimsizdir, statüsü yok. Dicle Nehri geçmesine rağmen Birinci Etap Projesi olan yeri kasıtlı olarak isimsiz bıraktılar. Kriterlere uymadığını söyleyerek isim verilmeyen Dicle’nin tahribat ve yıkımına meşrutiyet sağladılar. Mayıs ayında Şehircilik Planlama Odası, Diyarbakır’da Birinci Etap yapılmaya başlamışken bir hukuki başvurusu olmuştu. Bunun sonucunda Bölge Mahkemesi Dicle birinci Etap projesi için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Fakat karar verilene kadar orası bitmişti. Yani On Gözlü'nün karşısında yapılan cami mi dersin, cafeler mi dersin. Aslında şuranın üzerinde durmak gerekiyor. Bu tarz yerleri yapılaşmaya ve ranta açtıkları zaman şunu yapıyorlar; önce statüsüz bırakıp meşrutiyet sağlıyorlar. Ardındanda yapım aşamasında şunu yapmaya çalışıyorlar bir cami dikelim halkın gözünü kapatıp orayı rahat rahat ranta açabiliriz mantığında ilerliyor” dedi.
‘Yaşam alanları yok ediliyor’
Hevsel’den bahsederken Dicle Nehri’nin hepsinden bahsedilmesi gerektiğini söyleyen Işıklı, “Mezopotamya Ekoloji Hareketi önceki sene Hasankeyf için Su Formu meselesiyle Süleymaniye’de bir Su Formu toplantısı düzenledi. Biz de katılımcı olarak oradaydık. O süreçte Dicle Nehri'nin Dicle'den başlayıp Silopi, Şırnak Cizre’ye kadar fotoğraflamasını yaptık. Fotoğraflama boyunca şunu söyleyebiliriz; onlarca petrol rafinerileri ve onlarca petrol rafinesinin yanında kum ocakları, bu kum ocaklarının da hiç bir şekilde arıtması yok, atıklar oraya dökülüyor.
Amed güncelinde baktığımız zaman sadece Hevsel'de bir hafriyatı görüyoruz. Ama diğer taraftan baktığımız zaman bunları görüyoruz. Diyarbakır'ın önemli simalarından bir balıkçıyla görüştüğümüzde artık eski balık türlerine rastlamadıklarını söylüyor. Eskisi gibi balıkçılık da yok. Çünkü havza yapılıyor. Havza yapıldığı zaman suyu tutuyorlar. Suyu tuttuklarında da balıkların hareketleri sağlanamıyor. Ve sağlanamadığı için de balıklar yok oluyor. Kum ocakları ayrı bir dert, petrolü rafineleri ayrı bir dert, son süreçte şirketlerin döktüğü hafriyatlar ayrı bir dert. Bu şekilde ister istemez o kirlilikle beraber hepsi ortadan kalkıyor. Ekolojik düzlemde bakıldığında; baraj Hasankeyf’e yapıldığı zaman oradaki balıklar yaşam alanlarını yitirdiler. Doğaya yayılan her bir saldırı eko sisteme yapılan bir saldırıdır. Bu noktada eko sistemi ortadan kaldırıyorlar. Acı bizim acımız olamadı. Bedenimizde hissedemediğimiz için tam olarak yanında duramadık, durduramadık. Şuan baktığımız zaman köprüye kadar su altında kalmış. Çocuklarımıza bir miras bırakmalıyız. Yarın, öbür gün Hasankeyf'i bir masal gibi anlatacağız. Bir varmış, bir yokmuş Hasankeyf diye bir yer varmış. Baba ben bunu kitapta okudum hala böyle bir yer var mı? Dediğinde biz nereye götüreceğiz, barajın üstüne mi?” ifadelerini kullandı.
Hevsel'e sahip çıkılması gerekiyor
Hevsel Bahçelerine sahip çıkılması gerektiğini vurgulayan Işık, "Son süreçlere baktığımızda 90'lı yıllara kadar da şehir bu kadar betonlaşmamıştı. Şimdi şehir Ergani'ye kadar gitti. Betonlaşma çok fazla. Çocuklar Hevsel’i bilmiyorlar. Çocukların doğayla iletişimini sağlamak amacıyla Hevsel'e gezi turları düzenliyoruz. Biz yaşanan vahşeti şu şekilde anlatıyoruz; Çocuklardan biri ayakkabısını çıkarttı. Ayağını yere koyduğu gibi birden geri çekti. Korktu… Öyle bir nesil yetişiyor” ifadelerini kullandı.
“Amed'in de Amazonu Hevsel Bahçeleridir”
Yeşil alanların sadece parktan ya da evimizde yarattığımız saksılardan, ürettiğimiz çiçeklerden ibaret olmadığını ifade eden Işık, "Hevsel’de sahiplenilmesi gereken bir yer. Sadece Hevsel değil doğamızın olduğu her yer. Mesela Korona Çin'de çıktı. Arada o kadar coğrafya olmasına rağmen buraya kadar geldi. Gündem de bir de çekirge olayları var. Çekirge Irak'ta yarın öbür gün buraya gelinmesinden bahsediliyor. Bugün Hevsel'de kaybedeceğimiz ufak bir oksijen emin olun Afrika’yı etkileyebilir. Afrika'da Amazonlar yakıldığı zaman insanlar büyük tepki gösterdiler. Amed'in de Amazonu Hevsel Bahçeleridir” ifadelerini kullandı.
‘UNESCO'dan sonra rantlaşma’
UNESCO’nun 2015'te Hevsel Bahçeleri ve Tarihi Diyarbakır Surları’nıDünya Miras Listesi’ne aldığını belirten ışıklı, “Aynen Hasankeyf'in akıbeti gibi oldu. UNESCO hangi yeri Dünya Miras Listesi’ne alıyorsa orası hemen rantlaşmaya açılıyor. Aslında tam tersi, korunması gerekirken, bizim ülkemizde bu şekilde bakılıyor. Mesela turizm kitaplarında okuduğunuzda ya da herhangi bir gezi programı izlediğiniz zaman örneğin‘Diyarbakır'da nerelere gidebilirsiniz?’ işte Hevsel miras listesindedir. Orayı mutlaka görmeniz gerekmektedir. Gelen turistler için oraya cafe, bisiklet yolu, oturabilecek alanlar yapılması lazım. Ülkemizdeki bakış açısı bu. Nasıl para kazanabilirim mantığı” dedi.
‘UNESCO'dan ses yok ‘
Sur'da ve Hevsel'de yaşanan tahribatlara karşı UNESCO'nun sessiz kalmasına vurgu yapan Işıklı, "Baktığımız zaman Dünya Miras listesinde olmasına rağmen koruma hiç bir şekilde sağlanmıyor. UNESCO Birleşmiş Milletler adı altında kurulmuş, bu konuda bir anlaşma var sanki bu noktada hiç bir şeye seslerini çıkartmıyorlar. Hasankeyf UNESCO’nun miras listesinde olmasına rağmen korunmadı. Diyarbakır Surları da keza öyle, bu kadar yıkım süreci geçirdi. Çatışmalı süreçlerden sonra bugün yapılan evler Kadıköy Evleri. Bu evlerde kimler oturacak bunları bir tarafa bırakın, Sur taşları çalınıyor, ve hala UNESCO sesini çıkartmamış. Bu taşlar çalınıp pazarlığa sunuluyor. Aslında çivi çakılmaması gereken yerdir. Miras listesine alıyorsan korunması gereken bir yerdir” diye konuştu.
UNESCO ile görüşme talebi
Işıklı, "Nisan ayında gelecek UNESCO heyeti ile diplomatik kanalları kullanarak mektuplaşmalara başladık. Diyarbakır’daki kurumlar olarak heyetle görüşmek istediğimizi bildirdik. Aynı zamanda Diyarbakır’da, mecliste bulunan partilerin bu konuda UNESCO ile görüşmemizin sağlanılmasını istedik. Nisan ayında gelecek olan UNESCO heyetine Hevsel Platformu olarak bir rapor hazırlayıp görüşme talep edeceğiz” diye belirtti. Aynı zamanda Hevsel' için de Ramsar'a başvuru yapacaklarını söyleyen Işıklı, “Hevsel Koruma Platformu olarak Hevsel Bahçeleri'nin sulak alanları korunması sözleşmesi olan Uluslararası RamsarSözleşmesi’ne başvuru yapacağız. Bu kıstaslara baktığımız zaman Hevsel 7 bin hektarlık bir alan ve içinde barındırdığı 51 balık türünün 28 endemik olmasıyla bile o kıstasları sağlıyor” diye kaydetti.