Sentetik uyuşturucu, alkol, teknoloji, kumar bağımlılığı ve tütün kullanımının dünyanın gündemini işgal ettiğini ve esir aldığını belirten Diyarbakır Yeşil Yıldız Bağımlılıklarla Mücadele Derneği Genel Başkanı Yahya Öner, alkol kullanmanın bir hayat tarzı ve modernite olmadığını vurguladı
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır Yeşil Yıldız Bağımlılıklarla Mücadele Derneği Genel Başkanı Yahya Öner, alkol kullanmanın bir hayat tarzı ve modernite olmadığını belirtti. Sentetik uyuşturucu, alkol, teknoloji, kumar bağımlılığı ve tütün kullanımının dünyanın gündemini işgal ettiğini ve esir aldığını ifade eden Öner, dünyanın hızlı bir şekilde uçuruma doğru gittiğini söyledi. Öner, “Türkiye geneline baktığımızda üzülerek söyleyelim ki mesafeler küçüldükçe insanların bu tür şeylere daha fazla tenezzül ettiklerine şahit olabiliyoruz. Türkiye’de yapılan çalışmalar son 10 yıldır AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı'yla beraber bazı alanların hızlanmasıyla birlikte yetersiz kalıyor. Bu anlamda ciddi manada halen bağımlı bireylerin sayısının artışta olduğunu görebiliyoruz” dedi.
“Alkol kullanımı ciddi rakamlara ulaştı”
Alkolün Türkiye’de kullanımının ciddi rakamlara ulaştığını belirten Öner, "Emniyet müdürlüğü, narkoz biriminin 2018’de yaptığı araştırma var. Alkol kullanımının Türkiye’de yüzde 22,1 olduğunu söylüyor. Kadınlarda yüzde 10,7 civarında alkol kullanıldığını, erkekler de ise yüzde 34,3 civarında alkol kullanımının olduğuna şahit olabiliyoruz. Alkol kullanımıyla ilgili hükümetin ve muhalefetin alkolle ilgili politikalar yürütmesi gerekmektedir. Türkiye’de 18 yaşından küçüklere alkolün satılmaması diye bir kanunumuz var. Okul, cami, toplum alanlarında alkol ve alkol satıcılarının olmaması gereken kanunlarımız var. Bakıyoruz ki bu sadece yazıda kalabilmektedir. Bu anlamda herkesin işini biraz daha ciddiye alarak önlem alması gerektiğine inanıyoruz” şeklinde konuştu. Madde bağımlılığının sadece Diyarbakır’da değil, Türkiye’nin en ücra köşelerinde de hızla yayıldığına değinen Öner, "Bölgede madde kullanımı oranına baktığımızda sanki Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgesi ve Diyarbakır'ın problemiymiş gibi algılansa dahi Diyarbakır’da değil, bütün Türkiye’nin en küçük ilçesinde de madde bağımlılığının hızlı bir şekilde gençler arasında yayıldığını görebiliyoruz. Bağımlılıkla ilgili elimizde net bir veri ve araştırma yok. Sanki toplum bir sıkıntı yaşıyor imajının oluşmasına gidiliyor. Oysa var olan problemleri görüp, problemleri istatistiki bilgiler şeklinde alıp oranın üzerine gitmek, onu bertaraf etmek çok mantıklıdır." ifadelerini kullandı.
“İş imkanı bulamayan bölge halkı bu alana yöneldi”
Öner, "Diyarbakır’da Hint keneviri üretimi artışının başlıca sebeplerinden bir tanesi; bu bölge yıllardır terör mağduriyeti yaşayan bölge, bu terör mağduriyetinden kaynaklı insanlar iş alanlarını bulamadılar. İnsanlar üretmekten ya vazgeçtiler ya da vazgeçirildiler. Bu anlamda Hint keneviri ve esrar üretiminin bölgemizde hızlı bir şekilde artışına şahit olabilmekteyiz. Üretimin hızlı bir şekilde artışıyla beraber, satımının ve kullanımının artması, arz talep meselesini beraberinde getiriyor. Emniyet güçlerinin özellikle büyük üreticilere karşı yaptığı çalışmalar takdire şayandır. Piyasada halk arasında satıcıların var olduğuna inanıyoruz. Bunlarla ilgili bir çalışmanın olması lazım. Okulların ve üniversitelerin açılmasıyla beraber, gençlerimizi bu tür tuzaklardan muhafaza etmek için torbacıların bir an önce emniyet tarafından derdest edilip adli mercilere intikal ettirilmesinde fayda var. Problem sadece Diyarbakır problemi değil. Uyuşturucu, alkol ve tütün kullanımını Diyarbakır’a endekslemek vicdansızlıktır. Dünyanın, Türkiye’nin, çağdaş ülkelerin, demokraside ileri giden ülkelerin en büyük problemlerindendir. Bu belanın toplumu yok etmeye çalıştığına şahit olabiliyoruz. Türkiye genelinde tütün kullanımı hızlı bir şekilde bazı mücadeleler noktasında aşağı indirgense dahi tütün kullanımının halen çok yoğun olduğuna şahit olabiliyoruz. Türkiye’de nüfusun tütün kullanımının yüzde 41 olduğuna şahit olabiliyoruz. Toplumun huzuru, refahı, gelecek neslimize ve gelecekteki insanlarımıza mutluluğu, iyi bir dünya bırakabilmek için topyekûn bir şekilde bunlarla mücadele etmemiz lazım. Bunlar görmemezlikten gelinebilecek olaylar, vakalar değil çünkü faturasını gerçekten ağır ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Bağımlı bireyin iradesi kullandığı maddeye endekslidir”
"Bağımlı bireyin yapamayacağı bir şey yoktur. Bağımlı birey devletine, bayrağına, milletine ve dinine düşman çünkü bağımlı bireyin kendi iradesi yoktur." diyen Öner, "Dolayısıyla bağımlılıkla özgürlük arasındaki o kıstası iyi bilmek lazım. Çocuklarımızın gelecekte özgür, mutlu, huzurlu ve refah içerisinde olabilmesi için bu tür şeylerin önüne geçmek lazım. Son zamanlarda şiddete baktığımızda, alt kaynağının madde, uyuşturucu ya da alkol kullanımının olduğunu görebilmekteyiz. Cinayetlerin yüzde 85’i, tecavüzlerin yüzde 50’si, kadına şiddet olayının yüzde 70’inin, trafik kazalarının yüzde 60’ının alkol kaynaklı olduğunu bize istatistikler söylüyor. Olayı kökten çözmek istiyorsak gençlerimizi yetiştirme noktasında, çocuklarımıza iyi bir gelecek vermek noktasında, şiddetin ve her türlü haksızlığın önüne geçme noktasında bizlerin bu tür şeylere karşı ciddi bir mücadele vermemiz lazım” dedi.
“İnsani, vicdani ve dini görev olarak sahada bulunmakta fayda var”
Öner, "Bağımlılıkla mücadele, sadece devlet ve devlet kurumunun yapması gereken bir olay değil. Bağımlılıkla mücadele noktasında birkaç alan vardır. Yasal düzenlemelerin getirilmesi, denetleme mekanizmasının ciddi olması, ailelerin bilinçlendirilmesi, okul eğitim programlarında bağımlılıkla ilgili ciddi eğitimin olması, rehabilitasyon, tedavi ve topluma kazandırma noktasında, yıllarını bu işe veren sivil toplum kuruluşlarının, vakıfların bu işin içine girmesi gerekmektedir. Türkiye’de birkaç dernek üzerinden yürütülen bu olayın kısır döngüye sebep olabileceğine inanıyoruz. Üniversiteler, okul, aile ve sivil toplum kuruluşları bu işe dâhil edilebilir. Bu iş zorlu ve meşakkatli bir iştir” diye konuştu. (İLKHA)