Diyarbakır’daki hastanelerde yaşanan hekim ve personel eksikliği vatandaşların mağduriyetine neden oluyor. Yaşanan sıkıntılar yüzünden 20 gün veya bir ay sonraya verilen randevular ise hastaneleri niteliksiz kılıyor. Gazetemize konuşan SES Diyarbakır Eş Başkanı Gönül Adıbelli, “Ne yazık ki sağlık sektöründe hep bu açıklar vardı. Sadece bu yıla mahsus değil uzun yıllardır bu sıkıntıları yaşıyoruz. Son dönemde yaşanan olağanüstü hal ve KHK’lar ile bu durum biraz daha arttı” dedi. SAĞLIK- SEN Diyarbakır Şube Başkanı Nurhak Ensarioğlu ise, “Diyarbakır’daki hastanelerde doktor açığı çok fazla. Gerek il ve gerekse de ilçelerdeki devlet hastanelerinde sadece ultrason değil, birçok bölümde doktor yetersizliği yaşıyoruz” diye konuştu
Remziye ÇELİK-Ebru TAŞKIN / Yenigün Özel
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır ve ilçelerinde yaşanan uzman ve pratisyen hekim açıkları vatandaşları mağdur ediyor. Muayene olabilmek için hastanelere başvurmak isteyen vatandaşlar, günlerce sıra bekliyor. Merkezi Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu almak isteyen vatandaşlara, birçok bölüm için 7 ile 15 gün sonrasına gün veriliyor. Vatandaşların kaliteli sağlık hizmeti almasına engel olan bu durumun hastanelerdeki hekim ve personel açığında kaynaklandığı belirtiliyor. Yaşanan bu açıklara merkez ve ilçelerdeki vatandaşlar tepki gösteriyor. Peki, bu hekim açığı neden giderilmiyor? Biz de bunu ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Eş Başkanı Gönül Adıbelli ve Diyarbakır Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları (SAĞLIK-SEN) Şube Başkanı Nurhak Ensarioğlu’na sorduk. Sağlık meslek örgütleri temsilcilerinin ortak düşüncesi ise, ‘personel eksikliği, hastanelerin fiziki yetersizliği ve mobing’ den kaynaklandığı yönünde.
“Hekim açığının nedeni KHK’lar”
Diyarbakır’daki hastanelerde yaşanan hekim ve personel eksikliğinin OHAL VE KHK’lar yüzünden yaşandığını söyleyen SES Diyarbakır EŞ başkanı Gönül Adıbelli mülakat sisteminin de buna etki ettiğini belirtti; “Ne yazık ki sağlık sektöründe hep bu açıklar vardı. Sadece bu yıla mahsus değil uzun yıllardır bu sıkıntıları yaşıyoruz. Son dönemde yaşanan olağanüstü hal ve KHK’lar ile bu durum biraz daha arttı. Bize gelen şikayetlerde de net sayı verilmemekle birlikte sıkıntıların olduğu söyleniyor. Bazı ilçelerde var olan sıkıntılardan dolayı bazı birimlerin kapatıldığı, hekimlerin olmadığı yönünde bilgilerimiz var. Biz de bu sorunları dillendirdik. Gerek sağlık müdürlüğü gerekse de kamu ile paylaşımlarımız oldu. Sadece ilçelerde değil merkezde de bu sıkıntılar var. OHAL ve son dönemlerde yaşadığımız mülakat sistemi yüzünden mezun olmuş on binlerce insanın ataması yapılmıyor. Güvenlik soruşturmaları yüzünden birçok insan aylar ve yıllarca atama bekliyor. Ya da yapılan güvenlik soruşturması ve mülakat sonucu gerekçesi bizim açımızdan kabul edilecek bir gerekçe olmamasına rağmen ne yazık ki insanlar görevlerine başlatılamıyor. Bunlardan da kaynaklı eleman eksikliği yaşanıyor. Biz sağlıkta torpilin çok da doğru olmadığını ve daha çok liyakate dayalı olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu eksiklikler yaşanıyor ve ilerde de yaşanacak. Bizim temennimiz bir çözümün olması. Aylar sonrasına verilen randevunun nedeni de bu bahsettiğim nedenlerden kaynaklı. Binlerce insan ihraç edildi. Dolayısıyla eleman sayısı azaldı, iş yükü arttı. Randevu sistemine bağlı olarak çalışılmaya başlandı. Çünkü yetiştirilemiyor. Ve dediğim gibi alımlardaki mülakat ve güvenlik soruşturmaları yüzünden yeni personel alınmadığı, gidenlerin yerine yenileri getirilmediği için sorun bir iken iki oldu. Ve randevular ileriki tarihleri veriliyor. Bunun akabinde bu sorunlar yaşanıyor. Bu sadece emar vs. alanlarda değil birçok konuda da var. Normal bir polikliniğe bile birkaç gün önceden randevu alınmak zorunda kalınıyor.”
“Personel eksikliği ve şehir hastaneleri en büyük sorun”
Sağlık sektöründe yaşanan sorunların personel yetersizliği yüzünden kaynaklandığını vurgulayan Adıbelli; “Sağlık sektörü şu anda baktığımızda her şey yolundaymış gibi gözüküyor. Bunun bir örneği de şehir hastaneleri. Reklamları yapılıyor, sağlıkta sorunlar çözüldü dense de sağlık alanında hiçbir zaman sorunlar çözülmedi. Bu sorunlar şehir hastaneleri ile daha da arttı.Fiziki olarak güzel gözükse de içi boş. Personel sayısı azaltılıyor. Buraları bir kurum olarak değil ticarethane olarak düşünüyoruz. İnsanların hasta ve doluluk sayısına göre prim ödeniyor. Bunlar da sağlıkta kabul edilecek şeyler değil. Yakın çevremizle görüştüğümüzde ise en büyük sıkıntı eleman eksikliği diyorlar. İzinlerini bile rahatlıkla kullanamıyorlar. Kentte birkaç kurum hastanesi var ve bunlar fiziki olarak yetersiz. Ekonomik sıkıntılardan kaynaklı da birçok hastanede malzeme alınmadığına dair sıkıntıları da biliyoruz. Son dönemlerde şirketlerin ilgili olarak yapılan ihaleler yüzünden yemeklerde de çok sıkıntı var. Bu ihalelerde de liyakat yok. Önceden yapılması gereken ihalelerin üç aydır sorun oluşturduğu ve insanların komik menülerle insanları geçiştirdiklerini duyduk” diye ifade etti.
“Liyakat ile personel alımı yok”
Personel alımlarının liyakate dayalı olması gerekitğinin altını çizen Adıbelli sözlerini şöyle tamamladı; “Türkiye ve Orta Doğuda ciddi bir savaş var. Bu savaş sağlık dahil birçok alanda sorun ortaya çıkarıyor. Bizim temennimiz OHAL ve KHK’ların kaldırılması ve liyakat ile insanların işe alınması. Torpilin tüm kurumlardan olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Yeterli personel ile sağlık alanındaki sorunların çözüleceğini de düşünüyoruz. Kadrolaşmanın önüne geçildiği takdirde sağlık sektöründe yüzde yüz olmasa da ciddi oranda sorunlar çözüler. Sendikal çalışmaların da önüne geçilmediği ve mobingin olmadığı bir yerde sorunun çözüleceğine inanıyoruz.”
“Kentte doktor açığı çok”
Diyarbakır ve ilçelerdeki hastanelerde doktor açığının çok olduğunu söyleyen SAĞLIK-SEN Şube Başkanı Nurhak Ensarioğlu; “Diyarbakır’daki hastaneler sadece kent insanına değil bölgeye hizmet ediyor. Doktor açığı ise çok fazla. Gerek il ve gerekse de ilçelerdeki devlet hastanelerinde sadece ultrason değil, birçok bölümde doktor yetersizliği yaşıyoruz. Sahanın içinde olduğumuz için sahanın sorunlarının yarısının muhatabı da olduğumuz için biz de sıkıntılarını yaşıyoruz. Çünkü biz sivil toplum örgütüyüz. STK’ların amacı sadece çalışanların hak ve menfaatini aramak değil, bir o kadar da halkın sıkıntılarını dile getirmektir. Bu noktada ilçelerimizin doktor ve bina yetersizliğinde ise geçmiş yılları nazaran iyi. Ancak sıkıntıların olma nedeni de sözleşmeli ve sözleşmeli olmayan hekimlerin alanda aynı olduğu için bu. Ücret farkı da ortaya çıkıyor. Bu da doktor yetersizliğine, hastanenin hizmet noktasındaki eksikliğine, oradaki döner sermaye düşüşüne bu düşüş de hastanenin giderlerinin karşılanmaması ve bunun neticesinde performans düşüklüğüne sebep olur. Bu olaylar zinciri de ortaya çıkıyor”ifadelerini kullandı.
“Diyarbakır sağlık sektöründe öne çıkmalı”
Kentin sağlık alanında öne çıkması gerektiğine vurgu yapan Ensarioğlu; “İsteğimiz, Diyarbakır’ın sağlık sektöründe daha görünür olması. Sadece bölge illerine değil, sınır ülkelerine de hizmet edecek bir konumda olduğu için doktor sayısı eksik. Bu sayının eksik olması halkın mağduriyetine de neden oluyor. 2002 öncesi ve sonrası bir sağlık sistemi var. Biz 2002 yılından önceki yıllarda sağlık sektöründeki sağlık sıkıntılarını çektik. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerdeki sıkıntılar yüzde 20 oranında ise kentte bu sıkıntılar yüzde altmış, yetmiş oranındaydı. 2002 yılından sonra ise sağlık alanında devrim niteliğindeki çalışmaların başında sağlık geliyor. Bu devrim niteliğindeki çalışmaların mimarı da cumhurbaşkanımızdır. İlimize pozitif bir bakış açısı var. Tabi yaşanan bu değişimlerden ilimiz payını alsa da istediğimiz noktaya da gelinmedi. Buradaki bir hastanın başka bir ile gitmesi bir şube başkanı olarak beni de üzüyor. Bir mağduriyet var ve biz de elimizden geleni yapıyoruz. Genel merkezimizde dosyalar oluşturup sıkıntıları dile getiriyoruz. Bu sıkıntıların büyümemesi için çeşitli platformlarda ve basın yoluyla dile getiriyoruz” diye belirtti.
“Hasta sayısı arttı ancak personel sayısı yetersiz”
Devlet hastanelerinin fiziki olarak da yetersiz kaldığını ve bunların da sorun oluşturduğunu söyleyen Ensarioğlu; “Emar gibi uzun süreli işlemler için bize de şikayetler geliyor. Ultrasonların uzun süreye verilmesi ve doktor eksikliği kentimiz için ciddi bir sorun. Sebebi de doktor yetersizliğinden. Cihazların tam olması sorunu karşılamaz. Çünkü personel eksikliği var. Binaların fiziki şartlarından da kaynaklı bu sorunlar. Örneğin, çocuk hastanesini 60, 70 yıllık bir bina ve onun neresine yama yaparsanız yapın dikiş tutmaz. Yeni ve tam donanımlı bir hastane ve 60 yıllık bir hastaneyi karşılaştırdığınızda fiziki şartlarda aynı olamaz ve aynı verimi veremez. Kenttepsikiyatri hastanesinin, göğüs hastalıkları hastanesinin olmaması ciddi bir sıkıntı. Bunların yanı sıra birçok bölümün binasının olmaması ciddi bir problem. Bunu dile getirip, girişimlerde bulunuyoruz. Bölgeye hitap eden metropol bir kent ve bu eksiklikleri bizi de üzüyor. Halkın şikayetlerini de dinliyoruz. Çözüm noktası değiliz, aracıyız. Yetkimiz yok. Bizim görevimiz kentteki birçok sıkıntıyı STK olarak üst mercilere aktarmak. Bu sıkıntılar çözülürse halkımız daha iyi hizmet alır. Çalışanların da mutlu olması için binanın ve çalışma ortamının iyi olması gerekir. Bu sorunların ortaya çıkması sadece hekim eksikliği değil diğer personel eksikliği yüzünden de ortaya çıkıyor. Birçok servisin açılması yünden personel yetersizliği diğer çalışanların fazla iş yükü altında ezilmesine neden oluyor. Beş yıl önceki bir hizmet koluna bakıldığında bugünkü iş yükünün arttığı görülüyor. Bunun nedeni de hasta sayısının artması ve personel alımının ise artmamış olmaması. Birçok alanda bu görülüyor” dedi.
“Bazı idareciler çalışanlara mobing uyguluyor”
Bazı idarecilerin uyguladığı mobingin çalışan üzerinde olumsuzluk oluşturduğunu söyleyen Ensarioğlu sözlerini şöyle devam ettirdi; “Öncelikle kentteki siyasilerin, STK’ların ve bu konuya duyarlı olan her kesimin bu konuyu çözme noktasında istişarede bulunması gerekiyor. Bu istişare sonucunda bunun muhatabı da hükümettir. Ve çözüm noktasında çözüldüğü gibi burada çözülmesini istiyoruz. Bu sorun bir STK ya da kurum ile çözülmez. Cumhurbaşkanının bölge ve Diyarbakır’a olan hassasiyetini biliyoruz ve hizmet noktasında geri adım atmayacağını da biliyoruz. Önceki sıkıntıları biliyoruz ve bu sorunların üstü kapalı kalmaması için kent olarak bir araya gelip çözüm üretmemiz gerekir bizim için öncelik insan. Hastanelerdeki sıkıntılar çok ancak Diyarbakır’da İdarecilerin kendilerinin çalışanlara uyguladığı mobinge tepkiliyiz. Çalışanlar sıkıntı içerisindeyken idarecilerinyaptığı mobing de çalışanı bezdiriyor. İş yükü ile boğuşan personel kurumda karşılaştığı mobing meslek grubunu değiştirecek duruma dahi getiriyor. Nedeni ise bazı idarecilerin kendi beceriksizliğini ve egosunu çalışanların üzerine yıkıyorlar. Bu da çalışanları hapsetmek demektir. Bir nevi çalışanı küçümsemedir.”