Mesut FİĞANÇİÇEK
Suriye’de 2011’de başlayan iç savaşın gidişatı, Putin’in 2015 Eylül ayında New York’ta BM Genel Kurulu’nda Suriye konusunda şok etkisi yaratan şu sözleriyle değişti: “Suriye bataklığa çevrildi. Kürtler ve Esad yönetimi dışında kimse IŞİD ile savaşmıyor. Gidip dağı taşı bombalıyorsunuz. Biz Rusya olarak IŞİD ile savaşacağız, Suriye’nin toprak bütünlüğü için Suriye yönetiminin davetiyle oradayız”
…
Rusya’nın daha önce sahada olan (Şii) İran ile birlikte savaşa müdahil olması(sunni)Türkiye’nin de başat aktör olduğu körfez ve batı destekli tüm aktörler adına beklenmedik bir yöne evirildi.
Yaşanan manzara, kazanan ve kaybedenlerin dahil olduğu öngörüden öteye taşındı.
Rusya ve İran’ın müdahilliğiyle Suriye’de başta amaçlananın çok ötesinde bir manzara var ortada.
Türkiye’nin olaya farklı sebeplerle müdahil olduğu bu savaşın bugün gelip de tıkandığı durum, tercihleriyle alakalı bir mecraya sürüklenmiş durumda.
…
Rusya’nın müdahilliğindeki amaç, tamamen ekonomik ve siyasi sebeplerken, İran’ın durumu ise inançsal/ideolojik amaçlar ile beraber ABD ve Batıya karşı ekonomik ve siyasi anlamda bir karşı duruştu.
Türkiye’nin Suriye’deki amacı tarihsel arka planla çok farklı değildi.
İki başat ortağın (İran ve Rusya) müşterek düşmanının ABD, batı, körfez ülkeleri ve desteklediği cihatçı/radikal örgütler olduğunu biliyoruz.
Rusya bu yola çıkarken, bir yandan zıt kutuplarda olan bölgenin iki önemli ülkesi Türkiye ve İran ile Astana sürecinde (Türkiye’nin taleplerini İdlib yükü ve Kürt kozu ile erteleyip) koordineli çalışırken, Esad ile de yönetimin gücünü, kontrol alanını genişletti ve aynı anda ABD ve Batı ile girdiği savaşın da kazananı oldu.
Rusya, Suriye üzerinde pekiştirdiği ispatın verdiği özgüvenle körfezin ana aktörü Suudiler ve destekçisi ülkeler üzerinde etki alanını genişletme çabasında şimdi.
Bir yandan Türkiye üzerinden NATO’yu devre dışı bırakma çabaları başarıyla işlerken, Ortadoğu’daki ABD etkisini de (onca müttefike rağmen);Suriye’de sağladığı istikrarla azaltarak Körfez ülkelerini de ABD’yi bir kenara bırakıp kendileriyle harekete ikna etmeye çalışıyor.
…
Bizim için önemli olan Türkiye’nin durumu.
Bir yandan Suriye’ye girmesi için Türkiye’ye yeşil ışık yakan ABD’nin harekattan kısa bir süre sonra takındığı tavır oldukça karmaşık bir duruma işaret ediyor.
ABD tarafından uygulanan ve genişletilmesi muhtemel yaptırımlarla beraber Halk Bankası dosyasının yeniden açılması…
Körfez ülkelerinin Türkiye aleyhine tavrı, Finlandiya, Fransa, Hollanda, Norveç, Almanya, İngiltere ve Çekya gibi AB ülkelerinin silah satışını durdurmaları.
Öte yandan İran’ın bir adım geride durup Rusya üzerinden yapılan dayatmalara sessiz kalması; Türkiye’ye karşı geniş bir cephenin oluşturulduğuna işaret ediyor.
…
Türkiye’ye karşı oluşturulan bu tabloyu bir kenara yazdıktan sonra bir hafıza tazelemeyle Rusya’nın durumuna bakalım.
ABD ve Batı’nın Rusya’ya dayatımları karşısında Ukrayna’da başlayan savaş, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesiyle noktalandı ve ABD ile Avrupa’nın yaptırımları Obama döneminde Rusya’ya uygulandı. Bu dönemde 100 dolar civarında satılan petrolün bir varilinin 2016’da 30 doların altına kadar düşmesine neden olan petrol şoku, Rusya ekonomisini neredeyse alt üst etti. Tüm bu yaptırımlar Rusya ekonomisindeki sarsıntıyı krize çevirdi.
Rusya, bu krizi aşacak bir politikayı beş yıllık bir süreçte, hayata geçirdi.
Sovyetler Birliğinden Rusya Federasyonuna bugün geldiği nokta, güçlü devlet yapısı/geleneği ve imkanları akıllıca kullanmasıyla ilgili.
…
Arka plandaki hesapları çok iyi bilmemekle beraber mevcut tabloda gözüken; dokuzuncu yılına giren bu savaşın hem siyasi hem stratejik kazananı Rusya ve İran iken; kaybeden ABD, Avrupa, körfez ülkeleri ve onlarla hareket eden diğer başat aktörler.