Yerel Yönetimler Ekoloji Buluşması Sonuç Bildirgesi’ni yayımlayan Ekoloji hareketleri, belediye kaynaklarının dar bir kesime değil halka ve doğaya aktarılmasının şart olduğunun altı çizdi. Yapılan açıklamada “Mevcut kentleşme anlayışı kırsalı yutmakta; suyu, toprağı ve tüm diğer doğa varlıklarını asfalta ve betona dönüştürmektedir” denildi
Mehmet Uğur ÇAKIL
DİYARBAKIR- Mezopotamya Ekoloji Hareketi, DTK Ekoloji Komisyonu, HDP Ekoloji Komisyonu, Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi ve Hevsel Bahçelerini Koruma Platformu’nun çağrısıyla; Ekoloji Birliği, Yeşil Sol Parti, HDK Ekoloji Meclisi, EGEÇEP, İstanbul Kent Savunması’ndan temsilcilerin ve akademisyen Beyza Üstün, Çiftçi-Sen’den Abdullah Aysu’nun katılımıyla, 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel yönetim seçimleri öncesinde, 15 Aralık 2018’de Diyarbakır’da gerçekleştirilen “Yerel Yönetimler için Ekoloji Buluşması”nın sonuç bildirgesi yayımlandı. Sonuç bildirgesinde merkeziyetçi politikalara karşı yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekildi. Toplantı Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’ adandı.
“Demokrasiye inanan belediyeler dayanışma içinde olmalı”
İklim krizi gerçeği, yerel yönetimlerin rolü ve politika önerileri, Alternatif üretim politikaları ve yerel yönetimlerin rolü, Ekosistemin ve sucul havzalarının korunmasında yerel yönetimlerin rolü ve önemi, Kent ve Kentleşmede yerel yönetimlerin rolü, başlıkları altında yürütülen çalışmada toplantının sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı; “Başlıklarında kapsamlı tartışmalar ve öneriler geliştirilmiştir. Bu başlıklarda kararlaşmalar yaşanmış, demokratik ekolojik yerel yönetimlerin önemi vurgulanmıştır. Toplantımız Küçükdikili’de örnek bir belediyecilik ortaya koyan ve Viranşehir belediye başkanı seçildikten sonra hapse atılan ve şimdi ise halkın oyları ile milletvekili seçilmesine rağmen tutsak edilen, açlık grevi direnişinde olan Leyla Güven’e adanmıştır. Buluşmada, AKP-MHP faşist iktidarının, kapitalist ve otoriter yöntemlerle, toplumun demokratik kazanımlarına ve doğaya karşı savaş açmış olduğu vurgulanmış, kayyum sistemiyle halk iradesine karşı darbe yaptığı tespitini dile getirilmiştir. 31 Mart yerel seçimlerinde, demokrasi güçlerinin belediyeleri kazanarak iktidarı geriletmesinin kritik önemde olduğu tespitinde ortaklaşılmıştır. Seçimlerden sonraki dönemde, ülkenin dört bir yanında, demokrasiye inanan belediyelerin dayanışma içinde olması gerekliliği vurgulanmıştır.
-Ülkedeki hak ve özgürlüklerin gelişmesi, doğa üzerindeki baskının azaltılması ve merkeziyetçi politikalara karşı yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu doğrultuda mücadele eden partiler ve adaylarla birlikte çalışacağımızı deklare ediyoruz. Bu kapsamda özgürlükçü, ekolojik toplumun hayat bulduğu, özyönetimi esas alan, yurttaşların aktif katılımının sağlandığı yerel yönetimlerin oluşturulmasını zorunlu görüyoruz.
-Yerel seçimlerde ekolojik bir belediyecilik siyaseti ortaya koyan adayları görmek istediğimizi, böylesi adaylarla gerekli dayanışmayı göstereceğimizi taahhüt ederken; doğaya ve kente karşı işlenecek suçlar karşısında her zaman mücadele içinde olacağımızı ilan ediyoruz.
Ekoloji örgütlerinin yerel yönetimlerden talepleri şu şekilde sıralandı; Mevcut durumda belediyecilik politikaları ile doğa ve topluma ihanet edilmiş, kentler inşaata doymuştur. Mevcut kentleşme anlayışı kırsalı yutmakta; suyu, toprağı ve tüm diğer doğa varlıklarını asfalta ve betona dönüştürmektedir. Bu durum sosyal, ekonomik, kültürel hayatı olumsuz etkilemekte, iklimsel ve toplumsal krizlere yol açmaktadır. Sistem belediyeciliğinin dayandığı, yandaşlara sermaye aktarımının motorize gücü olan asfalt-beton-imar artışı belediyeciliğine karşı, kentlerdeki inşaat faaliyetleri sınırlandırılmalı hatta durdurulmalı, imar tadilatlarına kesinlikle son verilmelidir. Zaman kaybedilmeden kentlerin ekolojik sınırlarını (göl, nehir, dere, mera, su havzaları vb.) dikkate alan düzenlemeler geliştirilmelidir. İnsan haklarından olan kent hakkının tanındığı, cinsiyetçi, mülkiyet merkezli kentleşme yerine, ucuz, sağlıklı, iklimi, doğayı ve barınma hakkını gözeten kentleşmeyi talep ediyoruz. Mevcut durumu iyileştirmek için mülkiyet transferi değil, doğa ve toplumu gözeten, kaynakları doğa ve toplum için harcayan ekolojik bir belediyeciliğe geçilmesini istiyoruz. Endüstriyel ve kanserli tarım uygulamalarına karşı, yerel üreticiyi/köylüyü desteklemeli, kendi dinamiklerine dayanan kooperatiflerin kurulması ve geliştirilmesi için gerekli destek sağlanarak, kırdaki üreticiler ile kentteki üreticiler arasındaki ilişkileri geliştirebilecek üretim ve tüketim kooperatiflerinin (gıda, tarım, enerji, vb. kooperatifler) desteklenmesi, yaygınlaştırılması için yerel yönetimlerin sorumluluk ve rol üstlenmesini talep ediyoruz.
Ekolojik belediyecilik çözümü için;
1. Belediye kaynakları artık dar bir kesime değil, halka ve doğaya aktarılması temel şarttır.
- Kaynakların halka aktarılması ile temel ihtiyaç kadar su ücretsiz verilmeli, ücretsiz toplu taşıma, ücretsiz belediyecilik hizmetlerine geçilerek sosyal adalet için adım atılmalıdır.
- Tarımın ana vatanı Anadolu ve Mezopotamya için gıda artık temel bir sorundur. Belediyeler üretici ve kentlinin ortak olacağı kooperatiflerin kurulmasını örgütlemeli, kaynak ayırmalı, yerel tohumlarla gıdada kendine yetebilen bir kent modeline geçerek tarım şirketlerine boyun eğmeden, halkına ucuz, sağlıklı gıda sunabilmelidir.
- Küçük çiftçiliği desteklemek için, tarımda kullanılan makineler için halkla beraber çalışmalar yapılmalı, belediyeler, araç ekipmanları için tarım araçları hangarları kurmalıdır. Bu alandaki kooperatiflerle birlikte hareket edilmelidir.
- Kentler enerjiye, çöpe ve binaya doymuştur. Şirketlerin ve tekelci sermayenin ihtiyaçlarına göre değil, yurttaşların ihtiyaçları önceleyen ve enerji tasarrufunu önemseyen enerji politikaları geliştirilmelidir. Enerji ihtiyacı kamu ve/ya enerji kooperatifleri eliyle sağlanmalıdır. Atık üretmeyen bir politika ekolojik belediyecilik ile mümkündür.
- Yerel yönetimler, kapitalist üretimin ortaya çıkardığı iklim değişikliğine karşı mücadeleyi sosyal adaleti temel alarak başarmalı, kömür, petrol, gaz, asfalt ve betona bağımlılıktan kurtaran politikalar uygulanmalıdır.
- Suyun ticari bir meta ve stratejik bir silaha dönüştürülmesine karşı suyun tüm canlılar için erişilebilir kılınıp, su kaynaklarının kullanım süreçlerinin ekoloji öncelikli ve demokratik katılımcı yöntemlerle yapılması gerekir. Suyu hapseden ve gasp eden şirket faaliyetleri, barajlar, maden ocaklarına karşı mücadele yürütülmelidir.
- Dere, nehir ve göl yataklarındaki yapılaşmaya karşı mücadele edilmelidir. Zarar veren uygulamalar sökülüp atılmalıdır. Su havzalarının korunmasında, halkla beraber politikalar ve pratik uygulamalar geliştirmelidir.
- Özelleştirme ve taşeronlaştırmaya son verilerek, daha önce özelleştirilen bütün hizmetlerin geri alındığı, halkçı ve sosyal belediyecilik anlayışına uygun olarak tüm hizmetlerin, belediye kurumları ve personeli tarafından yürütüldüğü, hizmetlerin piyasalaştırılmasına ve kâr aracı haline getirilmesine son verildiği, hizmetlerin halka ucuz, kaliteli ve sürekli bir şekilde ulaştırıldığı bir yerel yönetimden yanayız.
Bütün bunların başarılması eksiksiz temsiliyet, demokratik katılım ve demokratik uygulama ile mümkündür. Kadınların yerel yönetimlerde etkin olması için, eşit temsilin esas alınması gereklidir. Sosyal, ekonomi ve belediye yönetim alanlarında kadın emeğinin korunup desteklenmesini talep ediyoruz.
Sonuç
31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşecek seçimlerin, yaşama ekolojik bakış açısının hayat bulduğu, özyönetimci, özgürlükçü, yurttaşların aktif katılımının sağlandığı, kamusal önceliklerin ve ekolojik çıkarların temel alındığı ekolojik dönüşümün başlangıcı olması için herkesi göreve çağırıyoruz. Ekolojik yaşam için her zaman her yerde mücadele edecek olan bizler, belediye seçimlerinin demokrasi güçleri tarafından kazanmasını; doğayı, toplumu gözeten ekolojik belediyeciliğin hayata geçirilmesinin asıl hedef olması gerektiğini görüyor, halkımızın ve adayların şimdiden ekolojik belediyeciğin kazanması için çalışmaya başlaması çağrısını yapıyoruz. Aksi takdirde; tek adam, tek merkez iktidarında ekosistem ve toplumsal yapı ciddi risklerle karşı karşıya kalacaktır.”