İHD, TİHV, Baro ve sivil toplum örgütleri, 10 – 17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla açıklama yaptı. “İnsan, haklarıyla insandır!” başlıklı açıklamayı İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, “Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının ağır tehditlere maruz bırakıldığını, toplumsal hayatın temel ve vazgeçilmez haklarından olan ifade ve örgütlenme özgürlüğünün, iktidarın otoriter politikaları ve yargının kararlarıyla adeta yok edilmeye çalışıldığını” ileri sürdü
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır’da İHD, TİHV, Tabip Odası ve HAK İnisiyatifi, Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde ortak basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Hülya Alökmen Uyanık’ın yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri katıldı. Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre “İnsan, haklarıyla insandır!” başlıklı açıklamayı İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun okudu. Zeytun, 28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen insan hakları savunucusu Tahir Elçi’yi anarak, 4 yıl geçmesine rağmen dosyada tek bir failin bulunmamasının cezasızlık kültürünün en çarpıcı tezahürü olduğunu vurguladı.
‘Haksız gözaltı ve tutuklamalar artarak devam ediyor’
“Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının ağır tehditlere maruz bırakıldığını, toplumsal hayatın temel ve vazgeçilmez haklarından olan ifade ve örgütlenme özgürlüğünün, iktidarın otoriter politikaları ve yargının kararlarıyla adeta yok edilmeye çalışıldığını” savunan Zeytun, “Türkiye’de yargı organlarının siyasi söylemlerin etkisinde altında kaldığı ve tarafsızlığını yitirdiğini” iddia etti. Zeytun, “haksız gözaltı ve tutuklamaların artarak devam ettiği, özellikle sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “örgüt üyeliği”, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “örgüt propagandası yapmak” gibi keyfi ve muğlak suçlamalarla gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamaların, kişi güvenliği ve özgürlüğünün açık bir ihlali olduğunu” belirtti.
‘Mahpusların hakları ihlal edilmektedir’
Türkiye’de yaşam hakkı ihlalleri ve işkencenin devam ettiğini iddia eden Zeytun, “2019 yılının ilk 11 ayında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 840’nin başvuru yaptığını, başvuranların 422‘sinin aynı yıl içinde kötü muamele tekrar maruz kaldığını” ileri sürdü. Toplanma, gösteri ve yürüyüş hakkının, Valilikler ve Kaymakamlıklar tarafından yasaklama kararlarıyla kısıtlandığını, demokratik gösteri, yürüyüş ve etkinliklerin, “güvenlik” gerekçe gösterilerek süresiz veya her ay yenilenerek uzatıldığını kaydeden Zeytun, Cezaevlerinde kötü muamele ve işkencenin yoğun olarak yaşandığını ileri sürerek, “Sürgünler, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim hakları gibi konularda, mahpusların hakları ihlal edilmektedir. Cezaevlerinde tecrit temel bir insan hakları ihlalidir” dedi.
‘Çözüme yönelik siyasi irade yok’
Türkiye’de insan hakları ve demokratik değerlerin ihlal edilmesinin en önemli nedenlerinden birinin Kürt sorunu olduğunu ifade eden Zeytun, Kürt meselesinin çözümünün şiddetle değil, haklar bakımından eşitliği içeren bir sivil demokratikleşme yaklaşımı ile mümkün olduğunu ifade etti. Türkiye’de yaşanan ihlallerin basın açıklamasına sığdırılamayacak kadar geniş bir yelpazede cereyan edildiği, ihlallerin yaygın ve sistematik bir hal aldığı ve önlemeye yönelik siyasi bir iradenin görülmediği vurguladı.