İHD Diyarbakır Şubesi, 31 Mart 2019 Yerel seçimlerinden itibaren HDP’li belediyelere atanan kayyımlara ilişkin raporunu açıkladı. Raporda, 31 Mart 2019 tarihinden bugüne yaşanan süreç, seçildiği halde KHK’li oldukları gerekçesiyle 6 belediyenin eş başkanlarına mazbataları verilmedi, göreve başlayan 3’ü büyükşehir, 1’i il ve 11’i ilçe olmak üzere 15 belediyenin belediye eş başkanları çeşitli suçlamalarla görevinden alındığı ifade edildi
DİYARBAKIR YENİGÜN - İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) belediyelerine yönelik kayyum atamaları ve hak ihlallerine ilişkin hazırladığı “Seçme ve Seçilme Hakkına Yönelik İhlaller Araştırma Raporu”nu, dernek binasında düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre rapor, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun tarafından okundu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildiği hatırlatılan raporda, OHAL’in siyasal iktidarın keyfi uygulamalarının aracı haline geldiği savunuldu. Raporda, "OHAL yasal olarak kaldırılmış olsa da özellikle bölgede fiilen uygulanmaya devam etmektedir. OHAL koşullarını aşan yasaklamalar ve müdahaleler yaşanmaya devam etmektedir" denildi. OHAL uygulamalarında en ağır ihlallerin yaşandığı alanlardan biri de seçme ve seçilme hakkına yönelik uygulamalar ve alınan kararlar olduğu iddia edilen raporda, seçme-seçilme hakkının yaygın bir şekilde ihlal edilmesine yol açan sürecin, Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) belediyelerine yönelik kayyum atamalarıyla başlatıldığı belirtildi.
‘Aday oldu, mazbata verilmedi’
Yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) 102 DBP’li belediyeden 93’üne kayyum atandığını, 65’i aşkın belediye eşbaşkanının ise tutuklandığını ve birçok belediye eşbaşkanının halen tutukluluk durumlarının devam ettiği hatırlatılan raporda, şunlar kaydedildi:
“31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen yerel seçim süreci ve sonrasında da OHAL dönemindeki uygulamalar devam etmiştir. Belediye eşbaşkanı, meclis üyesi ve muhtar seçilenler, KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbatalarını alamamışlardır. Çoğunluğu HDP adayı olan belediye eşbaşkanları ve belediye meclis üyelerinin, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından adaylıklarının kabul edilmesiyle seçilme yeterliliğine sahip oldukları kesinleşmişti. Buna rağmen seçimlerin sona ermesinden sonra seçilen belediye eş başkanları ve meclis üyelerinin KHK ile ihraç olmaları gerekçe gösterilerek, onların yerine başka adaylara mazbata verilmiş ve fiili olarak kayyım uygulamaları başlamıştır. 31 Mart’tan bugüne değin, seçildiği halde KHK’lı oldukları gerekçesiyle 6 belediyenin eş başkanlarına mazbataları verilmemiş ve kendisini takip eden adaylara belediye başkanı seçilmiştir. Yine KHK’lı oldukları gerekçesiyle 43’ü Belediye Meclis üyesi ve 4’ü İl Genel Meclis Üyesi olmak üzere seçilmiş 47 kişiye mazbataları verilmedi.”
15 belediyeye kayyum atandı
Mazbatalarını alarak göreve başlayan 3’ü büyükşehir 1’i il ve 11’i ilçe olmak üzere 15 belediyenin belediye eş başkanlarının çeşitli suçlamalarla görevden alınıp yerlerine kayyum atandığı kaydedilen raporda, “Bu süreçte 18’i resmi seçilen toplam 26 belediye eşbaşkanı gözaltına alınmış ve 9’u resmi seçilen toplam 13 belediye eşbaşkanı ise tutuklanmıştır. Ayrıca, tüm bu bilançonun içerinde kategorize edildiğinde 4 kadın eşbaşkanıyla 9 kadın Belediye Meclis üyesi seçildiği halde mazbatası verilmemiş, seçildikten sonra ise 9 kadın belediye eş başkanı görevden alınarak tutuklanmış ve yerlerine kayyım atanmıştır. Bu durumun aynı zamanda, siyasette ve yerel yönetimlerde kadın kimliğinin açık bir şekilde hedef alındığını göstermektedir" diye belirtildi.
‘Belediye merkezi idareye bağlandı’
Belediye eş başkanlarına dönük başlatılan soruşturmaların ve düzenlenmiş işlemlerin hukuki olmadığı, esasen siyasi saiklerle yapıldığı ileri sürülen raporda, "Kayyım atama işlemiyle belediyelerin idari özerkliği, merkezi idare tarafından hukuka aykırı olarak kısıtlanarak yerine mülki idare amirinin kayyum olarak atanmasıyla tümüyle ortadan kaldırılıp belediye idaresi merkezi idareye bağlanmıştır" ifadeleri yer aldı. Türkiye’nin en önemli sorununun Kürt sorunu olduğu belirtilen raporda şu ifadelere yer verildi;
“Sorunun çözülmemesinin yarattığı tahribatlarını ve sonuçlarını maalesef ağır bir şekilde yaşamaktayız. İktidarın savaşa ve şiddete dayalı sorun çözme anlayışı ve yöntemleri ülkenin yaşadığı her türlü krizi derinleştirmektedir. Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu ağır ihlaller demokratik hukuk devleti anlayışında ağır tahribatlar yaratmış, toplumdaki kutuplaşmayı arttırmıştır. Seçilmişlere yönelik bu hukuk dışı uygulamalar, halkın seçime olan güvenini bitirme noktasına getirmiştir. Seçimlerin anlamsız hale getirilmesi, demokrasi anlayışı için büyük bir tehlikedir. Hukuki denetimden yoksun böylesi kararların keyfi bir biçimde ve fütursuzca icra ediliyor olması, yani demokrasinin güvencesi ve temeli olan seçme ve seçilme özgürlüğünün yok sayılması telafisi mümkün olamayacak sonuçlara yol açmaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve insan hakları sorunlarını en aza indirebilmesinin yolu, seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda güvence altına alınması, devam eden çatışmalı sürecin sonlandırılması, Kürt sorunun barışçıl yöntemler ve diyalog yolu ile çözümünden geçtiğini bir kez daha hatırlatmak isteriz.”