Hastanelere giden hastanın, yoğunluk nedeniyle tam olarak bir tedavi göremediğini ileri süren SES Diyarbakır Şubesi yöneticisi Mahfuz Karaaslan, “Vatandaşlar çoğu zaman parayla bile sağlık hizmetine ulaşamıyor. Yürütülen politikalarla hastaneler artık çözümden çok bir sorun haline geldi” dedi
DİYARBAKIR – Türkiye'de ve bölgede sağlık sektöründe yaşanan sorunlar giderek artıyor. Vatandaş, mevcut sağlık sisteminde ya muayene olamıyor ya da yoğunluk nedeniyle randevu aldığı halde günü hastanede geçiriyor. Hastane ve sağlık personelinin yetersizliği bölgede kendini daha da belirgin bir şekilde gösterirken, aciliyeti söz konusu olan durumlarda randevuların günler sonrasına verilmesiyle vatandaşlar özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının düzeltilmemesi ve yine hastanelerde baş gösteren şiddet vakaları zaman zaman ölümle sonuçlanıyor. Sağlık alanındaki gelişmeleri Mezopotamya Ajans’a değerlendiren Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi Eğitim ve Örgütleme Sekreteri Mahfuz Karaaslan, sağlık hizmetlerindeki politikaların yanlış olması sonucu aksaklıkların meydana geldiğini savunarak, televizyon ve reklamlarda sağlık hizmetinin çok iyi yürüyormuş gibi gören vatandaşın, hastaneye gidip gerçek tabloyu gördüğü zaman agresifleştiğini, bu durumun da çoğu zaman şiddeti doğurduğuna dikkat çekti.
“Hasta değil müşteri”
Gerçek bir sağlık hizmeti sunulmak isteniliyorsa toplumun sağlığını, ekolojiyi ve doğayı gözetecek bir şekilde politikanın üretilmesi gerektiğinin altını çizen Karaaslan, koruyucu sağlık hizmetinin ön planda tutulmadığını belirtti. Son 20-30 yıldır sağlıkta dönüşüm adı altında yürütülen neoliberal politikalarla insanların sağlık hizmetine bağımlı hale getirildiğinin altını çizen Karaaslan, “Sağlık hizmeti daha çok hastalık temelli bir politikadır. Ödediğimiz kadar sağlık hizmeti alıyoruz. Kişiyi hasta olmaktan çıkarıp bir müşteri yerine koyuyor” dedi.
“Sistem, insanları özel hastanelere yönlendiriyor”
Normalde ücretsiz bir şekilde verilmesi gereken ve kamu hizmeti olan sağlık hizmetinde oluşturulan sistemle çoğu zaman parayla bile sağlık hizmetine ulaşılamadığına dikkat çeken Karaaslan, “Genel olarak vatandaşı parayla satın alması gereken sağlık hizmetine yönlendiren bir sağlık politikası izleniyor. Mesela randevulu sisteme geçildi. Acil çözüm gereken hastalıklarımızda şöyle bir durumla karşılaşıyoruz. Bir hafta sonrasına randevu alabiliyoruz. Bu da bizi paralı özel hastanelere yönlendiriyor. Bunların hepsi birlikte hareket eden politikaların ürünü” diye konuştu.
Merkezi hastane bağımlılığı
Türkiye’nin yürüttüğü sağlık hizmetinin kapitalist bir zihniyetle yürütüldüğünü iddia eden Karaaslan, “Yerelde verilmeyen sağlık hizmetleri, insanları şehirlere, merkezi hastanelere bağımlı hale getiriyor. Vatandaş derdine çare bulmak için bir fabrika gibi, bir AVM gibi, bir bağımlılık merkezi gibi büyük hastanelere gelmek zorunda kalıyor. Yerelde verilmeyen koruyucu sağlık hizmetlerinden dolayı vatandaş, bir şekilde büyük hastanelere mahkum olmuş durumda. Bu bir çarpıklığın çürümüşlüğün sonucudur. Sağlık hizmetinin iktidarcı bir zihniyetle yürütüldüğünü belirten Karaaslan, sağlık hizmetinin hekim, uzman hekim veya başarılı cerrahların çevresinde şekillendiği bir sağlık hizmeti olduğunu söyledi. Sağlık hizmetinin bir ekip işi olduğuna değinen Karadağ, bütün sağlık çalışanlarının ortak bir hizmet üretmesini sağlayacak zeminin yaratılması gerektiğini belirtti” ifadelerini kullandı.
“Sağlıkta anadil erişimle ilgilidir”
Sağlık hizmetlerinde özellikle eşit, parasız ve anadilde bir hizmet talep ettiklerini vurgulayan Karaaslan, şunları kaydetti: “Sağlıkta anadil, sağlığa ulaşım ve erişimle ilgilidir. Mesela Kürt coğrafyasında kişi, hekimle, sağlık çalışanıyla iletişim kurarken kendini en iyi şekilde ifade etmesi gerekiyor. Ama genel olarak iletişim kuramadığı için sıkıntı yaşanıyor. Kişiler hastalıklarına bir çare bulamıyor. Çünkü derdini tam anlamıyla farklı bir dilde ifade edemiyorlar.” Engellilerin de sağlığa ulaşım noktasında sorunlar yaşadığını söyleyen Karaaslan, bu konuda hastanelerin uzakta olması ve sağlık çalışanlarının yetersizliğine işaret etti.
“En büyük sorunlardan biri performans sistemi”
Sağlıktaki performans sistemine dikkat çeken Karaaslan, “Sağlık hizmetindeki en büyük sorunlardan biri de performans sistemidir. Bu sağlıktaki şirketleşmeye bağlı bir sorun. Daha çok hasta bakmaya kanalize edilmiş bir politika yürütülüyor. Performans sisteminde döner sermaye veriliyor. Çok hasta bakarsan, çok döner sermaye alırsın. Bu sağlıkta kışkırtılma sürecini beraberinde getiriyor. Az personelle daha çok hasta bakmaya çalışılıyor. Bu da denetimsiz bir süreç. Bir kişinin günde 25 hasta bakması gerekirken 200 ila 300 kişi arasında hasta bakıyor. Acil servislerde bu sayı bine ulaşıyor. Sağlık kuruluşuna giden hastanın 15 veya 20 dakika hekimle zaman geçirmesi lazım ama o kadar yoğunluk var ki hastalar tam olarak bir tedavi göremiyor. Sağlık çalışanı başına düşen hasta sayısı çok fazladır” şeklinde konuştu.
“Hastaneler sorun haline geldi”
Televizyonlarda, reklamlarda sağlık hizmetini çok iyi yürüyormuş gibi gören vatandaşın, hastaneye gidip gerçek tabloyu görünce agresif hale geldiğini belirten Karaaslan, “Bu da çoğu zamanda şiddeti doğuruyor. Bu durum ne hastanın ne de sağlık çalışanın bir sorunu. Bu sağlık politikalarının geldiği noktanın bir yansımasıdır. Tedavi için hastaneye giden kişi bakıyor ki 100 kişilik bir sıra var. Bu da gerilimlere yol açıyor. Sağlıklı bir insan bile hasta bir şekilde hastaneden çıkıyor. Hastaneler artık çözümden çok bir sorun haline geldi” dedi.