"4 yıl önceki fezleke 6 yıl sonra açılan davaya konuldu"

Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yargılandığı davanın 4'üncü duruşması Ankara'da görülüyor. Açlık...

Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yargılandığı davanın 4'üncü duruşması Ankara'da görülüyor. Açlık grevi eylemlerine devam edenleri selamlayarak sözlerine başlayan Demirtaş, 2011 yılında Diyarbakır'da katıldığı bir yürüyüşle ilgili 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından Meclis'e gönderilen fezlekeye dair savunmasını yapıyor.

DİYARBAKIR YENİGÜN - HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında 142 yıl hapis cezası istenen ana davanın 4’üncü mahkemesi Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülüyor. Demirtaş duruşmaya tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlandı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP Meclis İdare Amiri Mahmut Toğrul, HDP Milletvekilleri Abdullah Koç, Hasan Özgüneş, Mensur Işık, Meral Danış Beştaş ve Serpil Kemalbay duruşmayı mahkeme salonundan takip etti.

‘BEDENLERİNİ ÖLÜME YATIRIYORLAR’

Duruşmada savunma yapan Demirtaş, açlık grevi eylemlerine devam edenlere selamlarını ileterek sözlerine başladı. Demirtaş’ın mahkemedeki ilk sözleri,”Leyla Güven, Selma Irmak, Sebahat Tuncel, Tayip Temel, Dersim Dağ ve Murat Sarısaç milletvekillerimiz, kimi cezaevinde kimi cezaevi dışında Türkiye’nin barışı ve demokrasisinin güçlenmesi, sağduyunun diyaloğun hakim olabilmesi için duyarlılık eylemi yapıyorlar, bedenlerini ölüme yatırıyorlar. Bir gün önce, bir saat önce bu eylemleri bitirebilirsek bundan mutluluk duyacağız, ancak bunun yolunun da taleplerin başta hükümet olmak üzere Parlamento tarafından duyulması ile mümkün olabileceğini biliyoruz” oldu.

‘HER ANNE HEPİMİZİN ORTAK DEĞERİ’

Gebze Cezaevi önünde  açlık grevi yapan çocuklarını destekleyen tutsak ailelerine polisin müdahalesine de değinen Demirtaş,”Gebze Cezaevi önünde eylem yapan annelerimize yönelik onur kırıcı işkence ve hakarete varan muameleleri asla kabul etmeyeceğimi, annelerin gözyaşının renginin olmadığını hatırlatarak, Türkiye’de evladını yitirmiş ya da yitirme tehlikesi olan her annenin hepimizin ortak değeri olduğunu, annelere bu şekilde davranılması zaten kutuplaşmış toplumu daha fazla kutuplaştırmaktan başka bir işe yaramayacağını belirterek kınıyorum. Aralarında bizatihi dosyamı takip eden avukat arkadaşlarımıza Kızılay’da sert bir müdahale yapılmış ve işkenceye varan uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Hem avukat arkadaşlarımı selamlıyor hem de bu muameleyi kınayarak devam etmek istiyorum” diye konuştu.

‘SAVUNMA YAPACAĞIM FEZLEKE 15 NO’LU FEZLEKE’

“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek ve toplantı gösteri yasasına muhalefet etmek” suçlamasıyla 2011 yılında katıldığı bir yürüyüşe ilişkin 7 Haziran seçimlerinin ardından 2015 yılında hakkında fezleke hazırlandığını belirten Demirtaş’ın savunması şu şekilde:

SUÇLAMA KONUSU YAPILAN YÜRÜYÜŞÜN FEZLEKESİ 4.5 YIL SONRA HAZIRLANMIŞ

Sıradaki savunmasını yapacağım fezleke 15 No’lu fezleke. Öncelikle hem mahkeme heyetinin hem de kamuoyuna açık olan bu yargılamada kamuoyunun hakkımdaki suçlamaları daha iyi anlayabilmesi için fezlekeyi okuyarak fezlekeye ilişkin heyetinizin talep ettiği bilirkişi raporlarına değinerek ve önceki celselerdeki usulü devam ettireceğim. 15 No’lu fezlekeyi TBMM’ye gönderildiği haliyle okuyarak başlamak istiyorum.

15 No’lu fezlekenin suç konusu, “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek ve toplantı gösteri yasasına muhalefet etmek.” İddia olunan suçu 2011, 8 Nisan’ında işlediğim belirtiliyor. Mahkemenin, avukatlarım ve kamuoyunun dikkatini çekmek istiyorum. 2011’in 8 Nisanı’nda yapılan bir yürüyüş ile ilgili hazırlanmış bir fezleke. Peki bu fezleke söz konusu yürüyüşten sonra mı düzenlenmiş bir fezlekedir? Hayır. 2015, 7 Haziran seçimlerinden 3 ay sonra hazırlanmış. Yani suçlama konusu yapılan yürüyüş tarihinden tam 4 yıl, 4.5 yıl sonra hazırlanmış bir fezlekedir.

7 HAZİRAN SEÇİMLERİYLE DOĞRUDAN BAĞLANTILI

Fezlekenin hazırlanma tarihi 6.10.2015 tarihidir. Dolayısıyla Diyarbakır Cumhuriyet Savcı Vekili’nin bu fezlekeyi Parlamento’ya gönderme saiki başlı başına 7 Haziran seçimleriyle doğrudan bağlantılıdır. AKP’nin 7 Haziran’da tek başına Parlamento’daki çoğunluğu ve hükümet olma kudretini yitirmesinden sonra bir grup savcının harekete geçmesi sonrasında hazırlanan fezlekelerden biridir. Çünkü AİHM’in çok sayıda kararında ve içtihatında özellikle kamusal düzenin bozulduğu ya da bozulacağı iddiası ile yapılan soruşturmaların etkili ve adil olabilmesi açısından yürütülen soruşturmanın ne kadar hızlı yürütüldüğünü de esas almıştır AİHM.

AYM İÇTİHATLARINDA VAR

AYM’nin bazı kararlarında da bu söz konusudur. Her ne kadar AYM bu kararların arkasında durmasa da bu kararlar AYM içtihatlarında vardır. Yani savcı bir yurttaşın herhangi bir eylemi, konuşması nedeniyle kamu düzenin bozulduğu, gösteri yasasının ihlal edildiği ve örgüt propagandası yürütüldüğü iddiasında ise bu soruşturmayı etkili ve hızlı yapmak zorundadır. Bu hem kamu açısından hem de söz konusu şüpheli ve zanlı açısından adil yargılamanın gereğidir. Ama ne hikmetse bu savcı tam 4.5 yıl beklemiş 4.5 sonra bu fezlekeyi 7 haziran seçimleri biter bitmez parlamentoya göndermiş.

PEKİ NEDİR BU FEZLEKE?

“8 Nisan 2011 tarihinde PKK, Kongre Gel terör örgütü güdümünde internet üzerinden yayın yapan ANF isimli sitenin yayınında yer alan ‘KCK inanç komitesi müslümanları direnişe çağırdı’ başlıklı haber üzerine HDP Diyarbakır İl Teşkilatı organizesinde Dağkapı meydanında demokratik çözüm çadırı kurulacağı ve sivil itaatsizlik eylemleri kapsamında cuma namazı kılınacağı haberleri alınması üzerine Dağkapı meydanında emniyet birimlerince gerekli tedbirlerin alındığı ve yaklaşık 2 bin 600 kişinin cuma namaza katıldığı… Alana sokulmak istenen demir parçalarının güvenlik kuvvetlerince alınmak istenmesi üzerine demir parçalarını bırakmayan gruptan bazı şahısların yere düştüğü, akabinde şüpheli Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu grubun Valilik istikametine doğru yürüyüşe geçtiği esnada Özel Veni Vidi Hastanesi önünde güvenlik güçleri tarafından barikat kurulması üzerine durdurulduğu, bunun üzerine Dağkapı Meydanı’na geri dönüldüğü, oradan da Kıbrıs Caddesi üzerinden Valilik binası istikametine doğru tekrar yürüyüşe geçtikleri ve şüphelinin de bu yürüyüşe katıldığı tespit edilmiştir. Yukarıda izah edildiği üzere, dosya içerisindeki olay tutanağından anlaşılacağı üzere HDP Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın da izin alınmadan ve örgüt çağrısı ile düzenlenen ve dağılma ihtarı yapılmasına rağmen dağılmayan ve bu şekilde yasadışı bölücü terör örgütünün propagandasına dönüşen mitinge katıldığı ve bu süre zarfında suçu işlediği değerlendirilmekle dokunulmazlığının kaldırılmasına…”

4.5 YIL ÖNCEKİ FEZLEKE 6 YIL SONRA AÇILAN İDDİANAMEYE KONDU

Bu fezleke Parlamento’da tartışılmadan, Parlamentoda bu fezlekeye dair görüşlerimiz alınmadan Anayasa’ya aykırı bir şekilde ve AYM’ye götürme fırsatı tanınmadan dokunulmazlıklarımız kaldırıldı. Fezleke de olduğu gibi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kelimesi kelimesine iddianameye dönüştürüldü. Fezleke savcısı aradan geçen 4.5 yıla rağmen yeni tek bir araştırma yapmadan inceleme ve soruşturma yapmadan fezlekeyi iddianameye dönüştüren savcı gibi bu konuda lehe, aleyhe ne delil vardır toplama gereği duymadan 4.5 yıl önce hazırlanmış olan fezlekeyi maalesef ki 6 yıl sonra açılan davada olduğu gibi iddianameye koymuştur.

BÜYÜK BİR SİYASİ KOMPLO

Biz bu fezlekeler, iddianamelerin genelinde olduğu gibi benim ve 4 Kasım akşamı evlerimize baskın yapılarak adeta kaçırılır gibi evlerinden alınan milletvekili arkadaşlarıma yapılan gibi, büyük bir siyasi komplo, hukuk alet edilerek, yargı alet edilerek gerçekleştirilen çirkince, ahlaksızca bir komplodan başka bir şey olmadığı bu fezleke ile de anlaşılmaktadır. Burada Cumhuriyet Savcısı’nın derdi, işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle bozulduğu iddia edilen kamu güvenliğinin yeniden tesisi ya da incinen kamu vicdanının gereğinin yerine getirilmesi değildir. Ya da herhangi bir suçun failinin cezalandırılması konusunda hukuksal bir beklentiyi karşılama gibi bir derdi yok.

SAVCILAR SİYASİ BASKINDAN ETKİLENEREK HAREKET ETTİ

Dönemin Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönemin başbakanı Davutoğlu tarafından kamuoyuna açık bir şekilde savcıların göreve davet edilmesi, bugün olduğu gibi yargının baskı altına alınması ve hükümete yakın medya organları tarafından 24 saat bunun propagandasının yapılması neticesinde savcılar harekete geçti. Savcıları tanımam bilmem, doğrudan siyasi bir ağlantıları var mı bilmem, bilsem bunu söylerim. Ama oluşan siyasi baskıdan etkilenerek en azından hareket ettikleri net bir şekilde ortadadır. (Kaynak:DUVAR)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Genel Haberleri