Koronavirüs salgını nedeniyle “Evde kal” tedbiri süresince 18 kadının öldürüldüğüne dikkati çeken Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi Hatice Demir, HSK’nin yeni kararıyla kadının yaşam hakkı karşısında şiddet uygulayan erkeğin sağlığını öncelediğini savundu
DİYARBAKIR YENİGÜN - Koronavirüs salgının yayılmasıyla yetkililerin “Evde kal” çağrılarıyla toplum izole edilmeye başlandı. İlk vakanın görüldüğü 11 Mart’tan bu yana alınan tedbirler arasında bulunan “Evde kal” çağrısına ilişkin kadın örgütleri tarafından şiddetin artacağı uyarısı yapıldı. Nitekim geçen iki haftalık izolasyon sürecinde 18 kadın öldürüldü. Diyarbakır’da Tevgera Jinen Azad (TJA), Rosa Kadın Derneği, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi gibi kadın örgütleri sosyal medya üzerinden “Evde yalnız değilsin” kampanyası başlatarak, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için bir dizi önerilerde bulunuyor.
‘Kadının yaşam hakkı öteleniyor’
Kadın örgütleri, “Evde yalnız değilsin” kampanyasıyla sosyal medya hesapları üzerinden şiddet gören kadınlara ulaşmaya çalışıyor. Kampanya kapsamında şiddete maruz kalan kadınların Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, Alo Sosyal Destek Hattı, Rosa Kadın Derneği, polis ve 122 Acil Çağrı Merkezi’ne ulaşmaları isteniyor. Sosyal medya üzerinden çalışmalarını sürdüren kadın örgütleri, Hakim ve Savcılar Kurulu’nun 30 Mart tarihli tedbir kararının kadının yaşam hakkı karşısında şiddet uygulayan erkeğin sağlığının öncelendiğini savunuyor.
‘Koruma mekanizmaları esnetiliyor’
“Evde kal” tedbiriyle kadınlara karşı şiddetin artacağı endişesi ve koronavirüs tedbirleriyle birlikte kadını koruyan tedbirlerin alınmasına dair Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Avukat Hatice Demir, Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, her 3 kadından 1'i yakın ilişki içinde olduğu erkeğin şiddetine maruz kalması ve daha önce yaşanmış salgınlarda kadınlara yönelik şiddetin artığını belirten Demir, Çin’de karantina dönemi ile geçen yıl aynı dönem karşılaştırıldığında ev içi şiddetin yüzde 300 artış göstermesinin endişe verici olduğunu kaydetti. Salgının öncelikli mesele olması nedeniyle şiddet uygulayan erkek ile kadının aynı eve kapatıldığını vurgulayan Demir, bu durumun kadınların ihtiyacı olan koruma mekanizmalarının esnetilmesine, karantina sürecinin kadınlar için büyük bir riske dönüştüğünü dile getirdi.
Acil önlem planı
Karantina sürecinde acil işler dışında hukuki mekanizmaların tamamen askıya aldığını sözlerine ekleyen Demir, yakın veya ciddi tehlike altında olan kadınlara danışmanlık hizmeti vererek, kolluk birimlerine yönlendirdiklerini ifade etti. Polisin 6284 sayılı kanun uyarınca kadının can güvenliğini sağlama ve ihtiyacı olan korumayı sağlama yetkisinin yetersiz olduğuna işaret eden Demir, “İtalya’da Roma Belediye başkanı kadınlar için 7/24 mücadele birimlerinin hazır olduğunu duyurdu. Avusturya bu konuya özel yasa hazırlığı içinde. Bu deneyimler karantina sürecinde sivil toplum örgütleri ve hukuk kurumlarından ziyade devletin kadınlar için acil önlem planı yapması gerektiğini gösteriyor” diye belirtti.
12 kadın ev içinde öldürüldü
Kadın örgütlerinin verilerine göre, karantinada geçen iki haftalık süreçte 18 kadının öldürüldüğünü kaydeden Demir, “Bu kadınların 12’si ev içinde öldürüldü. Diyarbakır’da Dilek Kaya öldürüldü. Yine ev içi şiddete dair başvuruları online veya telefon ile alıp hukuki destek sunuyoruz” dedi.
‘Kendilerini yalnız hissetmesin'
“Karantina sürecinde kadınlar kendini yalnız hissetmesin” diyen Demir, kadınlara şu mesajı verdi:
“Tüm koruma mekanizmaları işletilmek zorunda. Kadınlar 155 Polis, 156 Jandarma, 183 Bakanlık ve baroların destek hatlarını arayıp acil yardım talebinde bulunabilir. Faille aynı ortamda bulunuluyor ve telefon açmak riskli ise İçişleri Bakanlığı’nın KADES uygulamasını telefonlarına indirerek bir butonla polisin konumlarına gitmesini sağlanabilirler. Üçüncü kişilerin ihbarı geçerlidir. Acil durumlar için üçüncü kişiden destek alabilirler. 6284 sayılı yasadan yararlanmak istediklerini söyleyebilirler. Uzaklaştırma kararı alabilirler, sığınma talebinde bulunabilirler, bağlı bulundukları kaymakamlıklardan maddi yardım isteyebilirler. Darp varsa darp raporu almak için polislerden hastaneye götürmelerini isteyebilirler. Bu durumda salgın nedeniyle maske, eldiven, gözlük gibi malzemeleri istesinler. Kendileri de doğrudan hastaneye gidebilirler. Hastane güvenliği kadına uygulanan şiddeti ilgili birime bildirmek zorunluluğu taşır. Yani şiddete maruz kalan veya kalma riski bulunan kadın ihtiyacı olan her talepte bulunabilir ve devlet bunu sağlamak zorundadır.”
‘Erkek sağlığı önceleniyor’
HSK’nin 30 Mart’ta aldığı “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği” şeklindeki ucu açık karara tepki gösteren Demir, şunları söyledi:
“Bu karardan tabi ki şiddet uygulayan erkekler faydalanıyor. Burada bir tarafta kadınların yaşam hakkı diğer tarafta şiddet uygulayan erkeğin sağlık hakkı karşılaştırılıyor. Kadının yaşam hakkı karşısında şiddet uygulayan erkeğin sağlığı önceleniyor. Böylece şiddet uygulayan erkek ile aynı evde yaşayan kadınlar ve çocuklar ciddi can güvenliği tehlikesi ile baş başa bırakılıyor.”
‘HSK hakları ortadan kaldıramaz’
HSK’nin bu kararıyla şiddet uygulayan erkeği cezasız, şiddet gören kadınları ise kaderlerine terk ettiğinin altını çizen Demir, “HSK’nin bu kararı İstanbul Sözleşmesine, temel insan hakları belgelerine ve 6284 sayılı kanuna aykırıdır. HSK kararları uluslararası sözleşmeler ve kanunlar ile güvence altına alınan hakları ortadan kaldıramaz” diye konuştu. (MA)