Kültür ve Turizm Bakanlığı eli ile beş ilde “Kültür Yolu” festivalleri düzenleniyor.
İlk olarak İstanbul’da, “Beyoğlu Kültür Yolu Festivali” adıyla düzenlenmeye başlanan festival, daha sonra “Türkiye Kültür Yolu Festivalleri” adıyla İstanbul’un yanı sıra Ankara, Diyarbakır, Çanakkale ve Konya’da da düzenlendi.
16 Eylül’de başlayan ve 23 Ekim’e kadar sürecek olan festivaller kapsamında 5 ilde 15 bine yakın sanatçının katılımıyla 3 binden fazla etkinlik planlanmış.
Bizi ilgilendiren kısmı Diyarbakır…
8 Ekim’de başlayıp 16 Ekim’e kadar devam edecek olan Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında 2 binden fazla sanatçının katılımıyla 1500 etkinlik düzenlenmesi planlanıyor.
Dengbejlerden, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na, Türkçe, Kürtçe, Ermenice şarkılardan eyvan gecelerine farklı kültürel aktivitelere ev sahipliği yapacak olan Sur Kültür Yolu Festivali kapsamında Kapadokya’nın balonları Diyarbakır’da uçtu, Keçiburnu Terası’ndan gökyüzü gözlem etkinliği düzenlendi.
Festival kapsamında ayrıca sanatçı Maral Ayvaz’ın, geleneksel çalgılar eşliğinde, Diyarbakır ve Anadolu Ermeni müziğinden örnekler seslendireceği bir konser de İm Ankin Surp Giragos Kilisesi’nde Diyarbakırlılar ile buluştu.
Oldukça renkli bir içeriğe sahip festivale, 15 Ekim’de bir dizi açılış için kente gelecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan da katılacak.
Ancak birçok şey de olduğu gibi kendini muhalif olarak niteleyenler bu etkinliği de farklı bir bakış açısıyla eleştiriyor.
Ne diyorlar?
Festivalde ‘iktidarlarının nüvelerini görmek isteyecekleri’ gibi haklı bir eleştiriyle; sanat gibi koşulsuz özgürlüklerin hâkim kılınması gereken bir alanda ‘devletin’ bir olgu olarak tuhaf görünmesinden bahsediyorlar.
Devamında yaz döneminde gerçekleştirilmesi düşünülen Eskişehir’deki AnadoluFest, Dersim’deki Munzur Doğa ve Kültür Festivali, Zonguldak’taki Kozlu Müzik Festivali, Ankara’daki ODTÜ Bahar Şenliği, Balıkesir’deki Kazdağları Festivali, Aynur Doğan, Niyazi Koyuncu, Mikail Aslan, Melek Mosso, Apolas Lermi, Metin Kemal Kahraman, Mohsen Namcu gibi sanatçıların konserlerinin, engellenip yasaklanması olarak gerekçelendiriyorlar.
İktidarın (bunca ekonomik sorun içinde) devlet aygıtlarını kullanarak bir avantaj kazanma eleştirisini de bir kenara yazalım ve genel tabloya bakalım: Konserlere bu kadar üst düzey ve üstelik toplumun birçok kesimini içine alan çeşitlilikte katılıma ne diyeceksiniz?
Festival üzerinden körü körüne eleştirme kadar; kendini muhalif olarak tanımlayanların, sebep-sonuç ikileminde kendilerini sorgulamaları gereken bir geçmişi de ifade etmiyor mu genel manzara?