Diyarbakır Barosu, açlık grevlerinin son bulması için Adalet Bakanlığına Abdullah Öcalan ile görüşmek istediklerini içeren bir mektup yazdı. Mektupta, “Amacımız açlık grevlerini desteklemek ya da ölümü kutsamak değil, aksine yaşam hakkını korumak ve toplumsal barışa kapı aralamaktır” denildi
Nurullah ERGÜN
DİYARBAKIR YENİGÜN - Diyarbakır Barosu, 99 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in ve cezaevindeki bazı tutukluların sağlık durumuna dikkat çekmek amacıyla Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e mektup yazdı. Yaşam hakkını korumak ve toplumsal barışa katkı sunmak adına Abdullah Öcalan ile görüşme talebinin yer aldığı mektupta, “Tüm risklere rağmen, Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu olarak bu ağır sorumluluğu almaya hazırız” denildi.
“Leyla Güven’in sağlık durumu hayati risk taşıyor”
Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın’ın imzası ile Adalet Bakanı Gül’e hitaben yazılan mektubun tam metni şu şekilde;
“HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, 8 Kasım 2018 tarihinde tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevinde açlık grevine başlamıştır. Güven tarafından başlatılan açlık grevi, gittikçe yaygınlaşmış, bugün itibariyle birçok cezaevinde yaklaşık 305 mahpus da açlık grevine başlamıştır. Leyla Güven, açlık grevine başlamasının gerekçesini; “İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması, Öcalan’ın; avukatları, aile bireyleri ve vasisi ile görüşmesi “ şeklinde kamuoyuna duyurmuştur. Leyla Güven, tutuklu yargılandığı mahkeme tarafından 25 Ocak 2019 günü serbest bırakılmıştır. Ancak Güven, açlık grevine devam edeceğini kamuoyuna duyurmuş ve halen de eylemine devam etmektedir. 99 gündür bu eylemi sürdüren Leyla Güven’in sağlık durumu gittikçe ağırlaşmakta ve hayati risk taşımaktadır. Nitekim dün ani olarak fenalaşması ve hastaneye kaldırılması, hayati riske işaret etmektedir.
“Her koşulda yaşam hakkını savunmaktayız”
Türkiye, cezaevleri ve açlık grevleri konusunda maalesef acı deneyimleri olan bir ülkedir. Yakın tarihlerde gerçekleşen açlık grevleri nedeniyle çok sayıda mahpus, yaşamını yitirmiş ve sakat kalmıştır. Bu acı deneyimler toplumsal hafızamızın bir kenarında durmaya devam etmektedir. Diyarbakır Barosu olarak daha önce de belirttiğimiz üzere her koşulda yaşam hakkını savunmaktayız. Bu ve benzeri konularda ilkesel yaklaşımımız; mahpusların, taleplerini dile getirirken kendi yaşamlarına zarar verecek eylemlerden kaçınmasıdır. Baro olarak, mahpusun kendi hayatını ortaya koymak suretiyle gerçekleştirdiği en ağır eylem biçimi olan açlık grevi eylemlerini desteklemediği yönündeki bu yaklaşımını, bir kez daha tüm muhataplarına hatırlatıyoruz. Bununla birlikte Sizin de malumunuz olduğu üzere, 5275 Sayılı Kanunun 59. Maddesinde tutuklu ve hükümlülerin avukatlarıyla; 83. ve 116. maddesi ise aile bireyleriyle görüşmeyi düzenlemektedir. Bu düzenlemeye göre usulüne uygun vekaletnamesini sunan avukatın hükümlü müvekkili ile “tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde” görüşme yapabileceğini düzenlemiştir. Yasanın 83. maddesine dayanılarak hazırlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre ise; “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlü olanlar on beş günde bir kez olmak üzere biri açık, diğeri kapalı görüş olmak üzere, ayda iki kez” aile bireyleriyle görüşme yapabilirler. Yasanın bu açık hükümlerine rağmen, Abdullah Öcalan’ın Temmuz 2011’den beri avukatları ile görüşmesine izin verilmemiştir. Aile görüşü kapsamında ise Ekim 2014’den beri kardeşi Mehmet Öcalan ile sadece iki defa görüştürülmüştür. İmralı hapishanesine Mart 2015 tarihinde götürülen üç mahpus ise avukat ve aileleriyle bugüne kadar hiç görüştürülmemiştir. Dolaysıyla İmralı’da bulunan Öcalan ve üç mahpusun, yasadan kaynaklı aile ve avukat görüşü haklarından yararlandırılmadıkları kamuoyunun malumudur. Yukarıda atıfta bulunduğumuz ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan avukat-müvekkil görüşme hakkı ile mahpusların aile bireyleriyle düzenli bir şekilde görüşme hakkının, Abdullah Öcalan da dahil olmak üzere; her zaman ve her koşulda eşit ve ayrımsız bir şekilde her mahpusa tanınması gerekmektedir. Bu kapsamda bir kez daha açlık grevinde olan başta Leyla Güven olmak üzere diğer tüm mahpusların yaşamlarının daha fazla tehlikeye girmemesi için bu ayrımcı uygulamadan vazgeçilmesini, başta siz Adalet Bakanı olmak üzere, ilgili diğer kurumları ulusal ve uluslararası mevzuatın gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz.
“Amacımız yaşam hakkını korumak”
Sayın Adalet Bakanı,
Bu sürecin herhangi bir can kaybı yaşanmadan sonlandırılması, geçmiş yıllarda da tecrübe ettiğimiz üzere muhtemel daha büyük sosyal krizlerin önlenmesi için koşullarının sağlanması durumunda, Diyarbakır Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu olarak; Abdullah Öcalan ile görüşebileceğimizi belirtmek isteriz. Amacımız açlık grevlerini desteklemek ya da ölümü kutsamak değil, aksine yaşam hakkını korumak ve toplumsal barışa kapı aralamaktır. Bu samimiyete ve birikime sahip olan Diyarbakır Barosu, bir kez daha barışı denemenin, halklarımızın yararına olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle tüm risklere rağmen, Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu olarak bu ağır sorumluluğu almaya adayız ve hazırız. Saygılarımızla.”