İnsanların bugün muhtaç olduğu en önemli konulardan biri de büyük sanatkâr, şair ve romancıların hayatlarında yaşadıklarından dersler çıkarmalarıdır. Kişilikli, bilinçli ve özverili vatandaşlar topluluğu için bu şarttır.
Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, Çukurova'da Hemite (Gökçedam) köyünde doğar. Annesi Nigar Hanım ile babası Sadık Bey, Van'ın Muradiye ilçesine bağlı şimdiki adı Günseli kasabası olan Ernis köyündendirler. Sadık Bey, 1915 Van savaşlarını yaşamış, Erciş yöresinin tanınmış Luvan aşiretine mensuptur.
1915 yılında Rus ordusunun Van civarına gelmesi üzerine ailenin Çukurova'ya kadar sürecek bir buçuk senelik göç yolculuğu başlar. İlk olarak Diyarbakır'a gelen aile, Urfa'ya, daha sonra da İslahiye'ye gider. Buraya gidene kadar yaşadıkları zorluklardan sonra, Yaşar Kemal'in annesine burası adeta bir cennet gibi gelmiştir.
Aile bir süre burada ikamet ettikten sonra Çukurova'ya doğru yola koyulur. Bu yolculuk esnasında çocukları çok seven babası, yolda Yusuf adlı yaralı bir çocukla karşılaşır. Bu çocuk ileride Yaşar Kemal ve ailesine büyük acılar yaşatacaktır…
Kadirli'ye giden aile, İskân Komisyonu başkanı Arif Bey tarafından Hemite (Gökçedam) isimli bir Türkmen köyüne yerleştirilir. Doğumuyla ilgili olarak Yaşar Kemal, şu bilgileri verir: "Ben Hemite köyünde 1923'te doğduğumu sanıyorum. Bana nüfus kâğıdım ilkokulu bitirdikten sonra verildi. Nüfus kâğıdımda 1926'da doğduğum yazılı. Yanlış olduğunu biliyorum, Sonradan uğraşarak doğum tarihimin 1923 olduğunu saptadım. Belki de tam olarak doğru değil ama ne yapayım, yaşımı doğru saptayacak elimde hiçbir belge yok. Bir de köylüler yayladan geldiklerinde doğmuşum. Bizim Çukurovalılar o zamanlar yayladan ekim sonlarında dönerlerdi bu kesin."
Üç buçuk yaşlarında iken, bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözü kör olur.
Dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada Van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü Yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürülür.
Bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutulur Yaşar Kemal "Ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. Ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. Yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. Hiç kekelemiyordum. Kitap okurken de, okuryazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti."
Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile evlenir. Babası, varlıklı biriyken ölümü sonrası ailesinin maddi durumu değişir ve köyün en fakir ailelerinden biri olurlar.
Neyzen Tevfik’in yaşadığı bir olay
Bu tür olaylar, büyük sanatkârların hayatında sarsıntılara yol açar daima. Bir örneği de Neyzen Tevfik’in hayatında meydana gelen ve travmaya neden olan olaydır. Neyzen Tevfik bütün varlığını büyük bir depremle sarsacak, ruhen ve bedenen kalıcı etkiler bırakacak olan bu olayı, çocukken yaşamasıdır.
Bir okul çıkışı Bodrum sokaklarından babasıyla eve dönerlerken Köşk İçi Meydanı’na geldiklerinde davul, zurna ve Akdeniz lavtaları (mızrapla çalınan, gövdesi uttan küçük bir çalgı) eşliğinde bir kalabalıkla karşılaşırlar.
Kalabalıktaki bazı kişilerin ellerindeki sırıklara geçirilmiş kesik insan başlarını görür çocuk yaştaki Neyzen… Sırıkların üzerindeki başlar, öldürülen eşkıyalara aittir. Devam Edecek