Ekonomideki belirsizliğin, insanlarda kaygı oluşturduğunu ve uzun vadeli planlar yapmasına engel olduğunu vurgulayan SES Diyarbakır Şube Eş Başkanı ve Mezopotamya psikologlar inisiyatifi üyesi Şiyar Güldiken, hastaneye başvuru sayılarının artmasının nedenlerinden birinin de kaygı olduğunu söyledi
Yılmaz Yiğitler / YENİGÜN ÖZEL - Ekonomik daralmayla birlikte gelen zamlarla baş etmeye çalışan vatandaşların üzerinde psikolojik baskı artıyor. “Yarın ne olacak, zamlar nereye varacak, sonumuz ne olacak?” gibi soruların cevabını her gün kendine sorarak gelecek kaygısı yaşayan vatandaşlar, günlük planlar yapmaya başladı. Peki, ekonomideki kötü gidişat, insanlar üzerinde nasıl bir tahribat oluşturuyor? SES Diyarbakır Şube Eş Başkanı ve Mezopotamya psikologlar inisiyatifi üyesi Şiyar Güldiken’e göre ekonomideki belirsizlik insanların, uzun vadeli planlar yapmasına engel olurken, vatandaşları günlük planlara yönlendiriyor. Günlük plan yapmak zorunda kalan insanlarda ise stres oluştuğuna dikkat çeken Güldiken, kaygı taşıyan vatandaşlarda uyku bozukluğu, iştahsızlık ve kendi içine kapanmaya dönük gibi davranışlara neden olabileceğini söylüyor.
“Fiziksel rahatsızlıklarla baş etmek zorlaşıyor”
Kaygıyla birlikte fiziksel acılarla baş etmenin zorlaşmaya başladığını söyleyen Güldiken, şunları söyledi;
“İnsan gelecek planı yapa bilen bir varlık. Gelecek planları yapılırken bir belirsizliğin olmaması gerekir. Hayati bir durum. Gelecek planı yapılırken; yarın planlanılır, orta vade planı yapılır bir de uzun vade planı yapılıyor. Örneğin; aracınız var, yakıt alamaya gidiyorsunuz; “Yakıtın litresi 10 liradır ben 200 liralık yakıt alacağım” diyorsunuz ama bu gece yakıta zam gelmiş, 200 liraya alacağınız yakıtın litresi önceki günden çok daha az oluyor. Bu durum sizde artık bir plan yapamama halini getiriyor. Günlük yaşamaya başlıyorsunuz. İnsan günlük plan yaptığında gelecek planı yapamadığı zaman hem kendi içerisinde hem de çevrede bir strese neden oluyor artık olaylarla baş edemeyecek bir duruma geliyor. Sürekli bir kaygı uyanma durumu gözüküyor; “Ne yapacağım, ne edeceğim, acaba sonumuz ne olacak? Gibi sorular sorulmaya başlanılıyor. Bütün bunlar kişide, uyku bozukluğuna, iştahsızlığa, kendi içine kapanmaya dönük bir davranışa neden olabilir. Bu ruhsal etkiler görüldüğünde kişinin daha önce bedenin baş etmiş olduğu fiziksel rahatsızlıkları daha fazla olur ve şikâyetler artar. Hastaneye bu kadar insanın gitmesinin nedenlerinden biri de bu belirttiğimiz şeylerdir. Kışkırtılmış bir sağlık durumu var, insanlar en ufak bir baş ağrısında bile hemen hastaneye gidip; “Acaba bende ne var, Kötü bir şeyin belirtisi mi?” diye bir ruh hali var. Birde insanların ruhsal olarak zorlanmasıyla birlikte fiziksel acıya artık dayanamama durumları da var. Biran önce gidip bu acıdan kurtulmaya çalışıyor.”
“Düşmanca tavırlar oluşuyor”
Ekonominin kötüye gitmesiyle birlikte insanların, birbirlerini suçlamaya yöneldiğine dikkat çeken Güldiken; “Ekonomik belirsizlik, insanların birbirine yaklaşımını, trafik içindeki davranışlarını ve her şeyi doğal olarak etkiliyor. Artık bireyler birbirini suçlamaya başladı; “ Bunlara oy verdiniz, sizin yüzünüzden bu haldeyiz” diyerek yapılanların gerekçelerini birbirlerinde arama başladılar. İnsanlar birbirlerini artık ötekileştirmekten ziyade düşmanlaştırmaya başlıyor. Ayrıca bir kutuplaşmada oluştu; “Benden olan, benden olmayan” öteki gibi durumlar var. Dolayısıyla artık düşmanca tavırlar oluşuyor. Zamlar bunların hepsini tetikliyor” diye konuştu.
Rol model alınan bireylerin birbirine hakaret etmesi halinde toplumda hakaret sözcüklerinin meşrulaştırdığının altını çizen Güldiken; “Medya ve siyasette ötekileştirilen bir dilin çokça kullanılması, insanların birbirini suçlamasında çok etkili. Siyasetçiler birbirlerine sık sık hakaretlerde bulunuyor. Kavgada bile söylenmeyecek sözleri sarf ediyorlar. Sürekli hakaret söylemleri kullanılıyor bunlar hem siyasettin içinde hem de günlük yaşamın içinde var. İnsanların rol model olarak aldığı ve sürekli göz önünde olan insanların, birbirlerine söyledikleri hakaretler artık meşrulaştırılıyor. Bu durum sokaktaki vatandaşa da yansıyor, artık söylemler sokakta meşrulaştırmış olunuyor” dedi.
“Kimse tek başına kendini kurtaramaz”
İnsanların, bu süreçte yalnızlaştığı söyleyen Güldiken, dayanışmayla sorunların üstesinde gelineceğini belirterek; “Dayanışma büyütülmeli. Biz şuanda bir sonucu yaşıyoruz. Sonucun, nedenlerini ortadan kaldırmak gerekiyor. Biz toplumsal dayanışmayı güçlendirebildiğimiz sürece olay ve olgularla daha kolay baş edebiliriz. Aksi durumda zaten yalnızlaşmaya başlamışız, mekanizmalarımız daha az çalışıyor bundan dolayı dayanışmalıyız. Kimse tek başına kendini kurtaramaz, bizi yarına daha umutlu bir şekilde götürecek olan şey dayanışmadır” ifadelerini kullandı.