Diyarbakır’da Dicle Nehri’nin beslediği bereketli topraklardan oluşan Hevsel Bahçeleri, binlerce yıldır hem kentin sebze ve meyve ihtiyacını karşılıyor hem de birçok kadına ekmek kapısı oluyor. Mevsimi geldiğinde bu bahçelerden semizotu, dereotu, tere, maydanoz, roka, marul ve çeşit çeşit otları toplayıp, el arabalarında satan kadınlar, aile ekonomilerine katkı sağlıyor. Çalışmayan hemcinslerine mutlaka kendilerine bir iş bulmaları tavsiyesinde bulunun Hevsel’in emekçi kadınları, çalışmanın kendilerini dinç tuttuğunu söylüyor
Gülbahar Altaş/ Yenigün Özel - Diyarbakır’ın Sur İlçresi’ndeki Dicle Nehri kıyısında, Diyarbakır Kalesi ile nehir vadisi arasında yer alan Hevsel Bahçeleri, bereketli topraklardan oluşuyor. Surların hemen yamacındaki bu bahçeler binlerce yıldır kentin sebze ve meyve ihtiyacını karşılıyor. Bölgedeki birçok kadın, mevsimi geldiğinde bu bahçelerden semizotu, dereotu, tere, maydanoz, roka, marul ve çeşit çeşit otları toplayıp, el arabalarında satarak geçimlerini sağlıyor.
‘Eşim önce karşı çıktı sonra kabul etti’
Bu kadınlardan biri olan 30 yaşındaki H.T. yaklaşık 10 yıldır evinin geçimini Hevsel Bahçelerinde ektiği ürünleri satmakla sağlıyor. Yenigün Haber’e konuşan H.T., “Aslında bekarken yani baba evindeyken tarla ve bahçe işleriyle uğraşıyorduk kendi sebzelerimi ekiyorduk. Fazla olmasa da şehirde satıyorduk. Evlendikten sonra ilçeden Diyarbakır’a geldim. Bir süre ev hanımı olarak yaşamım devam etti. Bir çocuğum olmuştu onunla ilgileniyordum. Zamanla maddi olarak zorlandık. Bazı komşuların Hevsel Bahçesi’ndeki tarlalarda çalışıyordu hem yakındı hem de geçimlerini sağlıyorlardı. Neden bende bu işi yapmayayım? Diye düşündüm. Bu konuyu kocamla konuştum ilk başta karşı çıktı sonra kabul etti” dedi.
‘İyi tarafı her gün iş bulabiliyorum’
“Yorucu bir iş yoruluyoruz ancak en azından kendi kazancım var” diyen H.T., sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kocam yevmiyeli işçi boş olduğu zamanlarda o da bana yardım ediyor. 2 çocuğumuz var daha ufaklar kocam daha çok onlara bakıyor. Tarla, bahçe işleri çok zor sıcak soğuk demeden çalışmak zorundasın tüm yıl bu işi yapıyorum. Ot topladığım için ellerim nasır tutmuş ve haliyle ağrıyor. Bir de biliyorsunuz şehrimizin çok bunaltıcı bir sıcağı olduğu için daha çok etkileniyorum ama dediğim gibi ‘En azından geçimimizi sağlayacak bir işimiz var’ deyip, şükrediyorum.” H.T., “Aslında kendim tarla kiralayıp ekmek istedim sonra baktım bu işi yapan bazı kadın arkadaşlarımıza zorlandıklarını gördüm. Çünkü gübre, ilaçlama, nakliyat gibi maliyetlerinin arttığını gördüm ve daha fazla masraf ve çalışmalarına rağmen gerçekten emeklerinin karşılığını alamadıkları görünce vazgeçtim. Mevsimine göre de bende aylık veya günlük çalışmaya başladım. İyi tarafı her gün çalışacak imkânı buluyorsun” diyor.
“Lüks yaşamıyoruz ancak geçinebiliyoruz”
H.T., “Emeklerimin karşılığını birçok kadın arkadaşım gibi tabii alamıyorum ancak şimdiye kadar idare edip aileme katkıda bulundum. Başkasının eline bakmadık alın terimle kazanıyorum. Lüks yaşamıyoruz bir de ekmeğimizi de kendim yapıyorum. Ekmek olmuş 5-6 lira buna para mı yeter… Birde çarşıya pazarda kazandığım parayı harcıyorum. Minnetsiz bir şekilde kocamın da eline bakmıyorum (Gülerek)…) sözlerini kullandı.
‘İmkânı olan kadınlarımız çalışsın’
Son olarak, çalışmanın kendisini daha mutlu ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Şimdi ben birkaç yıl evde de oturdum ama kendimi daha çok takatsiz hissediyordum. Evin dışında çalışmak insanı yorduğu gibi dinçte tutuyor. Şimdi kocam bazen öyle deyince benimle dalga geçse de o da farkında aslında. Dışarda arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz, konuşuyoruz sorunlarımızı, keyfimizi paylaşıyoruz tabii hepsi insanı rahatlatıyor. Vallahi imkânı olan kadınlarımız çalışsın imkanı olmayanlar da imkan yaratsın araştırsın, soruştursun mutlaka kendilerinin yapacağı işler vardır.”