Yeni bir araştırma, kimyasal süreçlerin Dünya dışı yaşam belirtilerini taklit edebileceğini ortaya koyuyor
Lauren Fuge
Şayet Mars’ın kızıl düzlüklerini yaşam belirtileri açısından araştıran gezegenler arası bir uzaylı avcısıysanız, küçük yeşil adamlardan ziyade mikroplara rastlama olasılığınız daha yüksektir. Milyarlarca yıl önce yaşamış antik yaratıkların fosillerine rastlama ihtimaliniz ise çok daha fazladır.
Bununla birlikte, yeni araştırmalar, kimyasal işlemlerin potansiyel olarak gelecekteki öte gezegen paleontologlarını yanıltabilecek “psödofosiller” [sahte fosiller] meydana getirebileceğine dair uyarıda bulunuyor.
Kimyasal süreçler hayatı taklit edebilir
İskoçya’da bulunan Edinburgh Üniversitesi’nde astrobiyolog olan Sean McMahon, “Bir aşamada, Mars araştırma araçlarından biri neredeyse kesin olarak bir fosile çok benzeyen bir şey bulacak; bu yüzden bunları kimyasal reaksiyonlarla oluşan yapılardan ve maddelerden güvenilir biçimde ayırt edebilmek çok büyük bir önem taşıyor” diyor: “Mars’taki her tür fosil açısından, [Dünya’dakine] fazlasıyla benzer şeyler meydana getiren en az bir biyolojik olmayan süreç mevcut; hâl böyleyken, bunların nasıl meydana geldiğine ilişkin anlayışımızı ilerletmek konusunda gerçek bir ihtiyaç söz konusu.”
McMahon ile Edinburgh ve Oxford Üniversitelerinden meslektaşları, Journal of the Geological Society adlı dergide yayınlanan araştırmalarında, Mars’taki kayalarda yaşam benzeri izler oluşturabileceği bilinen onlarca süreci gözden geçirdiler. Kimyasal süreçlerin pek çoğu, bildiğimiz haliyle yaşamın yapı taşlarını teşkil eden bakteri hücreleri ya da karbon bazlı moleküller gibi mikroskobik ölçekteki yaşam biçimlerinin oluşturduğu yapıları taklit edebilirler.
Stromatolitler, bu türden taklit edilebilecek fosillere bir örnek olabilir. Kayaya benzeyen bu oluşumlar, mavi-yeşil alg toplulukları tarafından biriktirilen katmanlardan oluşur. “Yaşayan fosiller” diye adlandırılan bu fosiller, günümüzde hâlâ sığ düzeydeki sulak ortamlarda bulunur ve 3,5 milyar yıldan daha eski olan geçmişleriyle, Dünya’daki yaşama dair en eski kanıtlardan birini oluştururlar.
Buna karşın, biyolojik olmayan süreçler de stromatolitlerin oluşturduğu kubbeleri ve sütunları taklit eden psödofosiller meydana getirebilirler. Şaşırtıcı bir biçimde, spreyle otomobil boyanan fabrika zeminleri gibi alanlarda ve yakın dönemde Mars’ta keşfedilen sıcak su kaynaklarının bir kısmının çevresinde bulunan silis birikimi gibi daha doğal süreçlerde de benzer birikintiler oluşabiliyor.
Yapay zekâ devreye girecek
Bu muğlak fosillerin bir başka örneği, 550 milyon yıl önce Dünya’da yaşanan Ediacaran döneminden kalma kumtaşı yataklarında da görülebilir. Hayvan ve bitkileri anımsatan benzer kalıntılar, yapının aslında bir zamanlar eski deniz tabanını kaplayan fosilleşmiş mikrobiyal örtüleri temsil eden “dokunmuş/pürüzlü” kayaların içinde gömülüdür.
Avustralya-ABD ortaklığıyla oluşturulan bir araştırma ekibine, bir yapay zekânın biyolojik süreçlerden (bu türden mikrobiyal örtüler gibi) ya da tamamen abiyotik [biyolojik olmayan] kimyasal süreçlerden meydana gelen kayaları ayırt edip edemediğini anlamak amacıyla NASA fonu sağlandı. Araştırma ekibinin nihai amacı, Mars araştırma araçlarının fotoğrafladığı jeolojik görüntülere benzeyen makine öğrenme tekniklerini uygulamak.
İngiliz astrobiyologların yayınladığı yeni makale, buna benzer araştırmaların var olan ve gelecekteki ekzobiyoloji [öte gezegen biyolojisi] araştırmalarının başarıya ulaşmasında kritik bir rol oynayabileceğini ifade ediyor.
Araştırmanın ortak yazarı ve Oxford Üniversitesi’nde görevli bir jeobiyolog olan Julie Cosmidis, “Geçmişte yaşamı taklit eden süreçler tarafından yanıltıldık” diyor: “Pek çok defa, Dünya’daki yaşlı kayalarda ve hatta Mars’tan Dünya’ya gelen göktaşlarında fosil mikropları andıran nesneler tanımlandı; ne var ki, yapılan daha ayrıntılı incelemelerin ardında biyolojik olmayan kökenlere sahip oldukları açığa çıktı.”
“Bu makale, Mars söz konusu olduğunda yaşamı taklit eden süreçlerle ilgili daha fazla araştırma yapılmasını istediğimiz, bu sayede yeniden aynı tuzaklara düşmekten kaçınmamızı sağlayacak, uyarı niteliği taşıyan bir hikaye anlatıyor.”
Yazının orijinali Cosmos Magazine sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)