Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahman Ergin, Diyarbakır'daki göçmen sorunu konusunda yerel yöneticileri göreve davet etti. SP İl Başkan Yardımcısı Av. Enes Akdemir ise “Çoğu vatandaş göçmenlerin varlığından habersiz, çoğu yöneticiler ise göçmenlere karşı sağır sultanı oynuyor. Yönetimler bir şey yapmadığı için değerlendiremiyoruz. Çok önemli bir konu ve yerel yönetimler çok şey yapabilir. Bugün valilik makamında oturulması bile çok şey yapılması gerektiğini gösterir” dedi
YENİGÜN ÖZEL- Saadet Partisi (SP) İl Kongresi sonrası Abdurrahman Ergin, Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Av. Enes Akdemir, Kadın Kolları Başkanı Ayşe Dağ, gazetemize ziyarette bulundu. Afgan göçmen sorunu, işsizlik, kuraklık, aşılama süreci ve Bağlar’da yapılacak olan kentsel dönüşüme dair açıklamalarda bulunan Ergin, “Afgan sorunu ciddi bir sorundur. Göçmenlere dair yerel yönetimler çalışma yapmalıdır. Biz parti olarak elimizden geldiğince yemek dağıtımı yaparak kendilerine destek olmaya çalışıyoruz. Gerek sağlık gerekse de toplumsal açıdan göçmenlerle ilgili yeni bir politika izlenmelidir” dedi. Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Av. Enes Akdemir ise Afgan göçmenler konusunda yerel yönetimlerin çalışma yapmadığını söyleyerek olası bir salgın hastalık riskiyle karşılaşabilineceğini vurguladı. Akdemir, “Sağlıksal olarak da ele alınması gerekiyor. Kovid tehlikesinin yaşandığı bir zamanda bu konuya dikkat edilmesi lazım. Salgın hastalıklarla karşı karşıya kalma riski çok yüksek. Yerel yönetimin yönlendirmesiyle sağlık müdürlüğünün en azından kovid testi yapacak bir sistem kurması gerekiyor” diye konuştu. .
‘Yerel yönetimler göçmenler için bir şey yapmıyor’
Saadet Partisi ise göçmen sorunu için şu ifadeleri kullandı: “Afganlar dünyada Suriyelilerden sonra sığınmacı olarak en fazla göç eden bir millettir. Türkiye’ye sığınmış tespit edilen yüz binlerce Afgan var. Geçen yıldan bu yana 70 bin Afgan ülkeye gelmiş. Bu Afganların çoğu Avrupa’ya gitme hayaliyle geliyor ama gidemiyor. Türkiye, 2016 yılında yaptığı Geri Kabul Anlaşması'na göre kimi yakaladıysa geri gönderiyor ama şuanda tamamen serbest bırakma yönünde uygulama yapılıyor. Bunlara düzensiz göçmen deniliyor yani herhangi bir yasal statüleri yok. Yasal statülerinin olması için ülkeye sığınmaları gerekir. Türkiye transit geçiş güzergahı olsa bile bunun için tekrar kayıt altına alınıp buna göre uygulama yapılmalıydı. Şuanda başta Afganlar omak üzere göçmenler Türkiye’den bir yere gidene kadar kalıcı olarak kalıyorlar. Yerel yönetimler bir şey yapmadığı için değerlendiremiyoruz.
Göçmenler için tuvaletler, duş alanları, duş yerleri ve geçici aşevlerinin kurulması lazım
Kentin Valisi aynı amanda kayyum; çok şey yapabilir. Bugün valilik makamında oturulması bile çok şey yapılması gerektiğini gösterir. Diyarbakır’ın farklı bölgelerinde hiçbir şey yapılmazsa dair en azından geçici tuvaletler, duş alanları, duş yerleri ve geçici aşevlerinin kurulması lazım. Temel vazife olarak hem canlıya sahip çıkmamız lazım ama bunun sağlıksal olarak da ele alınması gerekiyor. Covid tehlikesinin yaşandığı bir zamanda bu konuya dikkat edilmesi lazım. Salgın hastalıklarla karşı karşıya kalma riski çok yüksek. Yerel yönetimin yönlendirmesiyle sağlık müdürlüğünün en azından Covid testi yapacak bir sistem kurması gerekiyor. Beslenmelerine yönelik insani yardımlar yapılmalı. Çoğu vatandaş göçmenlerin varlığından habersiz, çoğu yönetici ise göçmenlere karşı sağır sultanı oynuyor.”
‘İşsizliği düşük göstermek için üniversiteler açılıyor’
Ülkede yaşanan işsizlik sorununa değinen Ergin, “Birçok yeni üniversite açıldı ama mezun olan öğrenciler iş alanı bulamıyorlarsa o üniversitelerin açılmasının bir anlamı kalmıyor. Gençler, üniversite mezunu olduğu halde işsiz kaldığı zaman kötü bir bunalım sürecine girmekteler. son süreçte gördüğümüz intihar vakalarının da işsizlikle ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerin açılmasının işsizlik rakamlarının düşük gösterilmesine yönelik bir durumda olabileceğini de düşünüyorum. Ne kadar alım varsa o kadar öğrenci olmalıdır. Alım alanlarının arttırılması ve işsizlik sorunun çözülmesiyle çok sayıda toplumsal sorun çözüme kavuşacaktır. İşsiz gençler ne yazık ki her türlü yola başvurabiliyor. Diyarbakır’da milli görüş olarak 11 civarında fabrika açmıştık ancak son süreçte ne yazık ki birçoğu kapandı. Fabrikalar Kapatılıp yerine AVM’ler kuruldu, bazılarının yerine cezaevi yapıldı. TEMSA ile binlerce insanın çalışabileceği bir sistem oluşturulmuştu ama şimdi 100 kişi bile çalışmıyor. Bir yerde kalkınma isteniyorsa en başta işsizlik
‘Göz boyamak için çalışma yapılıyor’
İşsizlik sorununun çözümüne yönelik çalışmalar yapılmadığını dile getiren Ergin, “Göz boyama amaçlı yapılan çalışmaların bir faydası olmuyor. Milli görüş olarak öteden beri ne zaman fırsatımız olmuşsa her platformda yerli sanayi, ağır sanayi, kalkınma, üretim ve istihdamı hedefledik. Üretimle kalkınır elde edilen gelirle de yol, köprü gibi yatırımlar yapılır. ancak elde avuçta para yokken bunlar borçlarla yapılırsa sürekli hazineden para aktarılır. bunun neticesinde fakirliğin sonuçlarını görüyoruz. işsizlik ve eve ekmek götüremeyecek derecede bir imkansızlık görüyoruz. özellikle pandemi sürecinde bunun daha çok zorlaştığını gördük. esnaflar kepenk kapattı, işten ayrılmak zorunda kalanlar oldu. ekonomimiz güçlü olsaydı hazineden aktarmayla desteklenirdik ama toplumda bunun karşılığı yok” diye konuştu.
‘Diyarbakır’ın şehir hastanesine ihtiyacı var’
Diyarbakır’da sağlık alanında sıkıntılar yaşandığını vurgulayan Ergin, “Bir şehir için hastanedeki Tıp Fakültesinin geliştirilmesi ve yeni binaların yapılması önemli çalışmalardır. Sağlık Bakanlığının toplu halde bir şehirdeki sağlık sorunlarını ele alması gerekiyor. Üniversite tek başına sağlık sorununu çözemez. Birçok şehirde şehir hastaneleri yapıldı ama Diyarbakır’da halen yapılmadı. Şehrin şehir hastanesine ihtiyacı var. Koronavirüs sürecinde sağlık birimlerinin önemini bir kez daha görmüş olduk. sağlık birimlerinde binalar kadar yönetimlerinde iyi olması gerekiyor. Covid sürecinde sağlıkla ilgili çok sayıda şikayet geldi. Adamını bulanın izinler kapalı olmasına rağmen izne ayrılması gibi olumsuz duyumlarla karşılaştık” ifadelerini kullandı.
‘Hızlı ve planlı kentsel dönüşüm olmalı’
Bağlar’da yapılacak olan kentsel dönüşüm sürecine değinen Ergin, şu cümleleri kullandı: “Bir yere kentsel dönüşüm yapılacaksa önce yöre halkının nereye gideceğiyle ilgili altyapı hazırlığı yapılmalıdır. ona göre bir çalışma sistemi oluşturulmalıdır. Boşaltılan evlerde yaşayanların gidebileceği bir alan açıldıktan sonra çalışma başlamalı. Hak sahiplerine de haklarının tam anlamıyla verilmesi gerekir. Evini veren vatandaş başka yerde aynı değerde ev alabilmeli. Diyarbakır’da kentsel dönüşüme ihtiyaç var. Çünkü özellikle Bağlar kesiminde eskiye dayalı çok iyi şartlarda yapılamış ve denetlemeden geçirilmemiş birçok bina var. bir deprem esnasında evlerin yıkılma ihtimali çok yüksek. bu durumda kentsel dönüşüm çok hızlı ve planlı olarak kimseyi mağdur etmeyecek şekilde yapılması gerekir.”
‘Arsa maliyetleri ev fiyatlarına yansıyor’
Yükselen konut fiyatlarına ilişkin konuşan Ergin,“Tek başına daire sahipleri zam yapıyor demek doğru değil, girdi maliyetlerden kaynaklanıyor. alınan malzemelere gülük zam yapılıyor. fabrikalar keyfi olarak günlük zam yapıyorlar. bugün alınan teklifler 5 gün sonra değişiyor. denetlemeye mutlak suretle ihtiyaç var. herkes keyfi olarak zam yapabilirse müteahhitler bile ev yapamayacak duruma gelecektir. Geçen seneden bu yana kira oranlarında yüzde 50 oranında bir artış yaşandı. Son süreçte Diyarbakır’da yeteri kadar inşaat yapılmıyor. Müteahhitler arsa sıkıntısı yaşadıklarını, mal sahiplerinin yüksek oranlar vermeleri nedeniyle arz ve talep devreye giriyor. tabiri caiz ise parayı evren düdüğü çalar modeli devreye giriyor. Arsa maliyetleri ve girdi maliyetlerinin yüksek olması ev fiyatlarına yansıyor. Yeni imar alanlarının mutlak suretle açılması gerekiyor. İnsanların iş sahibi olacağı alanlar arttırılırsa insanlar kent merkezlerinde yoğunluk oluşturmaz. o zaman da kentsel dönüşüm sorunları, işsizlik, ev fiyatlarının yüksek olması gibi sorunlar yaşanmaz. Tarım politikalarının da bundan büyük etkisi var. Bunlarda bile ithal duruma gelecek kadar kötü bir yönetimle karşı karşıyayız. Çiftçi üretim yaptığı zaman girdi maliyetler çok yüksek oluyor. Aldığı ürünü satınca karşılayamıyor. Bölgemizde yapılan barajlar sulama amaçlı yapıldı ama barajın yanı başındaki arazide kuru tarım yapılıyor. tek başına baraj yapmak yeterli değil. Kentten köye göçe teşvik edilmeli. Barajlar doğal yapıyı bozuyor. Tarım sadece gübre desteği adıyla para vermek değil. diğer giderler için destekler verilmelidir. elektrikten, mazota kadar birçok girdi maliyete çözüm bulunmalıdır” diye konuştu.
‘Güven olmadığı için aşılama düşük’
Aşılamanın bölgede düşük olma nedeninin güvensizlik olduğunu belirten Ergin, “Aşılamanın bölgede düşük olması güven probleminden kaynaklanıyor. Aşı ile ilgili güvenin oluşturulması gerekir. Aşıya teşvik etme çalışması yapılmalı. İnsanlarımızı aşı yapmaları konusunda teşvik ediyoruz. Mücadelenin en etkili yöntemi aşıdır. Kovid sürecini ülkece hep beraber atlatmak için birleşmezsek yaşadığımız problemler devam edecektir. İnsanlar işsiz kaldı, yatırımlar yapılamadı ciddi tahribatlara neden oldu. Bunu en kısa sürede çözmenin etkili yolu aşılamadan geçiyor. Bilim adamları en etkili yöntemin aşı olduğunu ifade ediyor. Mutlak surette aşı olunmasını teşvik ve tavsiye ediyoruz” dedi. (Haber Merkezi)