YENİGÜN HABER – İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle sürdürdükleri eylemin 746’ncı haftasında, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Kaybettirilenlerin ve katledilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartın açıldığı eyleme, kayıp yakınları ve dernek yöneticileri katıldı.
Açıklamada ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Türkiye’de apaçık bir şekilde devlet şiddetinin uygulandığı bir süreçte olduklarını söyledi. Zeytun, yarın yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine işaret ederek, “Umarız yarın demokratik kararların uygulanması kararı çıkacak. Baskıcı tümüyle devlet şiddetini aklayan haktan hukuktan sistemin değiştirilmesi için hak savunucuları olarak sandıkların başında olacağız” dedi.
CUMARTESİ ANNELERİNİN ENGELLENMESİ
Cumartesi insanlarına yönelik baskılara da dikkat çeken Zeytun, “Ne yazık ki Galatasaray Meydanı baskıların meydanı oldu. Orada eylem yapan annelere kolluk saldırı gerçekleştiriyor. Bunun hukukla bir bağı yok, anayasanın kararı uygulanmıyor. Sadece demokratik alanın baskıyla yaşanılması tek değil, dün itibariyle mahkeme kararı devletin şiddetini devam ettiren bir yargı söz konusu” şeklinde konuştu.
Ankara JİTEM davasında faillerin beraat edilmesine de değinen Zeytun, “Sayısız delile rapora rağmen dönemin sanıkları hakkında beraat kararı verildi. Bu tümüyle dönemin şiddetini savunmak ve sürdürmek ve bugüne verilen mesajdır. Yarınki seçimlere yansıyan milliyetçi yargı kararıdır. Sanığın dahi bütün bağlantıları deşifre ettiği karar bu olmamalı, bu politik verilmiş bir karardır. Bütün hesaplaşma çağrılarımız yasaklamalara karşı sürecektir. Daraltmaya karşı yeni hak formüllerini bulacağız. Demokratik mücadelemizi sürdüreceğiz” diye vurguladı.
‘KARANLIK GÜÇLER TARAFINDAN KATLEDİLDİLER’
Ardından konuşan kayıp yakını Adnan Örhan ise, baba, amca ve kuzeninin kaybettirilme hikayesini anlatarak, tüm arayış girişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyledi. Baba ve amcasının kemiklerinin yıllar sonra toplu bir mezarda bulunduğunu aktaran Örhan, “Bölgede çok kişi kaybedildiği için birçok insanın arayışları sürdü. Bir parça kemik de olsa almak istedik. Karanlık güçler bu insanları alıp katlettiler” diye tepki gösterdi.
Bu haftaki eylemde 24 Mayıs 1994 yılında Amed’in Pasur (Kulp) ilçesi Çağlayan köyünde kaybettirilen Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın hikayesi paylaşıldı. Kaybettirilenlerin hikayesini İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı okudu.
EVLER ATEŞE VERİLDİ
Bolu Komando Tugayı’na bağlı askeri birliklerin, 6 Mayıs 1994 tarihinde Kulp ilçesi Deveboyu Mezrası’na baskın yaptığını hatırlatan Saçaklı, hikayeyi şöyle paylaştı: “İmama ‘minareden köylülerin cami önünde toplanması’ için anons yaptırırlar. Askerler tarafından cami önünde toplanan köylülere evlerinin yakılacağı ama öncesinde eşyalarını toplamaları için izin verildiği söylenir. Ancak köylülerin eşyalarını taşıması tamamlanamadan evler ateşe verilir. 24 Mayıs 1994 tarihinde askerler tekrar köye gelir. O sırada köyde bulunan 46 yaşındaki Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan’ı götürürler. ‘Onları nereye götürüyorsunuz?’ diye soran ailelerine askerler ‘Yolda bize rehberlik edecekler, sonra bırakacağız, merak etmeyin’ cevabını verirler.
Salih Örhan, ertesi gün Zeyrek Jandarma Komutanlığına giderek kardeşlerini sorar. Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş, söz konusu kişilerin Kulp'a götürüldüklerini söyler. Örhan bu sefer Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ile görüşür ancak Ali Ergülmez konuya ilişkin bilgisi olmadığını söyler. Bölgedeki karakollardan cevap alamayan Salih Örhan, Kulp Cumhuriyet Başsavcılığına, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığına, OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı'na, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına resmi başvurular da bulunur. Selim Örhan Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görevli savcı Mustafa Atagün’e ifade verir. Selim Örhan’ın anlattıkları karşısında çok sinirlenen savcı ‘Devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu nasıl iddia edebilirsin?’ diyerek onu azarlar.
AİHM TÜRKİYE’Yİ TAZMİNATA MAHKUM ETTİ
Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın önce Serik Karakolu’na ardından Lice Jandarma Karakolu’na son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu’na götürüldüğüne dair tanıklık edenler olur. Ancak Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmada, gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Tüm girişimleri sonuçsuz kalan Örhan ailesi, İHD Diyarbakır Şubesi avukatları aracılığıyla AİHM’e başvuru yapar. 6 Kasım 2002 tarihinde AİHM, Türkiye’yi Selim, Hasan ve Cezayir Örhan’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak tazminata mahkûm eder. 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan'a ait kemikler Kulp'a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulunur. Cezayir Örhan’dan ise bir haber alınmaz.
DOSYA ZAMAN AŞIMINA UĞRADI
İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kimlik tespiti çalışması yapılan Selim ve Hasan Örhan’a ait kemikler 16 Temmuz 2004’te postayla Kulp Savcılığı’na gönderilir. Ancak defnetmek için kemikleri isteyen aileye Savcılık kemiklerin kaybolduğu bilgisini verir. Aile ve İHD’nin altı yıllık arayışının ardından Örhan’lara ait kemiklerin, aynı toplu mezardan çıkan 6 kişiyle birlikte topluca kimsesizler mezarlığına gömüldüğü anlaşılır. Faillerin tespiti ve yargılanmaları için her ne kadar savcılığa başvuru yapılmışsa da dosyada etkin bir soruşturma yapılmamış ve dosya zamanaşımına uğramıştır.”
Açıklama kaybettirilen ve katledilenler için gerçekleştirilen oturma eylemiyle son buldu.