Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Ömer Saman şunları söyledi: “Hepimizin malumu Ortadoğu’da çok büyük bir savaşın, yıkımın ve acının girdabından geçiyoruz. İnsan Hakları Derneği olarak, bu savaşın son bulması için her türlü mücadelemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Dün tüm şubelerimiz aynı saate BM Sekreteri ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine mektup gönderdik. Mektubumuzda savaşların son bulması, özellikle Gazze’de yaşanan büyük yıkımların son bulması ve insanlık suçlarının önüne geçilmesi için acil müdahale çağrısında bulunduk. Burada bir kez daha yenilemek istiyoruz. Savaşlar yıkımdır lütfen bu yıkımın önüne geçin.
Bugün bir haber sitesinde, Mikail Kırbayır ile ilgi bir röportaj vardı. Orda şöyle bir bölüm geçiyordu. ‘Cemil için ikinci bir mezar açtık onun yanında. Anam gözleri açık gittiği için kolları da açık gitti. Yanındaki mezar da hala açık. Hangi açığı kapatacağız biz. Bu açık mezar ne zaman kapanacak. Bu bizim için zulümdür. Babam dayanamadığı için beyin kanamasından gitti. Abim, 98’de aynı şekilde öldü. Sen sadece Cemil’i öldürmedin. Hepimizi öldürdün, yaşayan ölü yaptın.’ Cemil Kırbayır’ın ailesi ve Cumartesi İnsanları yıllardır Galatasaray Meydanı’nda bir mezar taşı olsun, çocuklarının failleri yargılansın diye alanlarda. Ne yazık ki geçen hafta da bu aileler şiddete maruz kaldılar. Derhal bu şiddete son verilmesini ve bu eylemin yasaklanmasının kaldırılması talep ediyoruz. Bizde Cumartesi İnsanlarının eylemini destekliyoruz.
Bu hafta Hüseyin Aydemir’in hikayesini paylaşacağız. Hüseyin’in annesi Asiye ana da hayatını kaybetti. Tıpkı Berfo Ana gibi çocuğunun faili ile yüzleşmeden yaşamını yitirdi. Onlara sözümüzü yeniliyoruz, kayıpların bulunması ve faillerinin yargılanması için mücadelemize devam edeceğiz.
İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu üyesi Avukat Berfin Elçi, Hüseyin Aydemir’in kayıp hikayesini paylaştı. Elçi, “34 yaşındaki 6 çocuk babası Hüseyin Aydemir Lice’nin Tûtê (Yaprak) köyünde yaşıyordu.
O dönemde köy yakmaların, köylüleri göçe ve korucu olmaya zorlanmaların, gıda ambargoları ile aç bırakmaların yaşandığı Lice ve köyleri âdete cehenneme dönmüştü.
Hayvan ticareti ile uğraşan Aydemir de güvenlik güçlerinin hedefindeydi. Sık sık evi basılıyor ve ailesi şiddete maruz kalıyordu. Ev baskınlarını yapan askerler gelip teslim olmaması halinde Hüseyin Aydemiri buldukları yerde öldürüp ölüsünü panzerle sürükleyerek teşhir edecekleri yönünde Aydemir’in ailesini tehdit ediyordu. Bir baskın sırasında Hüseyin Aydemirin babası gözaltına alındı. Yirmi gün boyunca gözaltına alındığı inkâr edilen baba ağır işkence gördü, “oğluna söyle gelip teslim olsun” denilerek tehdit edildi. Bu koşullarda evine gidemeyen Hüseyin Aydemir, ailesi ile birlikte önce Diyarbakır’a ardından Adana’ya göç etti. Ancak buralarda da baskı ve tehditlerden kurtulamadı. 1995 yılının ortalarında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı.
Hüseyin Aydemir, 19 Ekim 1995 sabahı yakın arkadaşı Fehmi Tosun’un Avcılar’daki evine gitti. İki arkadaş birlikte kahvaltı ettikten sonra saat 10:00 sıralarında evden çıktılar. Aksaray da yolda yürürken yanlarına beyaz renkli iki araç yaklaşarak onları zorla araca bindirildiler. Onların Aksaray’da sivil polisler tarafından gözaltına alındıklarını öğrenen aileleri tüm yasal yollara başvurdu. Her yerde oğullarını arayan aile Hüseyin Aydemir’in polisler tarafından Ankara’ya götürüldüğünü, Ankara emniyetindeyken de askeri yetkililere teslim edildiği bilgisine ulaştı. Ancak ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Hüseyin Aydemir ve arkadaşı Fehmi Tosun’un gözaltına alındığı devletin bütün kademelerince inkâr edildi. Hukuk işletilmedi. Onların akıbetlerinin açığa çıkartılmasını, suçun faillerinin yargılanmasını sağlayacak etkinlikte soruşturmalar yürütülmedi. Zamanaşımı gerekçe gösterilerek dosyalarında takipsizlik kararı verildi.
Gözaltında kaybetmeler ancak insan haklarının sistematik olarak ihlal edildiği şartlarda gerçekleşebilir. Bu şartları yaratan da cezasızlık sisteminin varlığıdır. 767. haftamızda Hüseyin Aydemir’in akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun, şüphelilerinin tespit edilerek haklarında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi talebimizi yineliyoruz.
Hüseyin Aydemirin annesi Asiye Aydemir, yıllarca oğlunun yaşadığına dair bir haberin gelmesini bekledi. Ne yazık ki Asiye Ana da tıpkı Berfo Ana, Fatma Ana, Elmas Ana, Meryem Ana gibi çocuğuna kavuşamadan bu hayattan gözü açık bir şekilde göçüp gitti.
Kaç yıl geçerse geçsin; Asiye Ananın adalet arayışını sürdürmekten, Hüseyin Aydemir için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten vazgeçmeyecez.
Şimdi de; gözaltında kaybedilen Hüseyin Aydemir ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.” (Haber Merkezi)