Kayıp yakınları, Diyarbakır’da düzenledikleri eylemlde, gözaltında öldürülen Cavit Özalp’ın faillerinin bulunup yargılanmasını istedi. Eylemde hafta başında yaşamını yitiren Barış Annesi Hayriye Doğan'ın fotoğrafı da taşındı.
YENİGÜN HABER – Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi yöneticileri, Bağlar ilçesindeki Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemenin 658’inci hafta buluşmasını gerçekleştirdi. Eyleme katılan aileler, yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Eylemde ayrıca kayıp yakınlarından biri olan ve geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Barış Annesi Hayriye Doğan'ın fotoğrafı da taşındı. Bu haftaki eylemde 24 Ağustos 1995 tarihinde Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde gözaltına alınan ve cenazesi ailesine teslim edilen Cavit Özalp’ın faillerinin bulunması talep edildi.
Failler bulunsun
İHD Genel Sekreteri Hüseyin Küçükbalaban, 1995 yılından bu yana başlamış olan “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla annelerinin çocuklarını, baba ve annelerini arayışlarının 866 haftaya dayandığını söyledi. Diyarbakır, Batman, Urfa annelerin halen kayıplarını aramaya devam ettiğini belirten Küçükbalaban, Türkiye’de 1995 yılından bu yana çok sayıda iktidarın gelip geçtiğini dile getirdi. Küçükbalaban, ancak Türkiye barışının, demokrasinin en temel arayışlarından birisi olan kayıpların bulunması, faillerinin yargılanması konusunun bir türlü çözülemediğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kayıp annesi Berfo Kırbayır ile bir görüşmesinde “Kayıpları bulacağız, annelerin göz yaşlarını dindireceğiz” sözlerini hatırlatan Balaban, “Biz burada tekrar hatırlatıyoruz. Berfo ana Cemil Kırbayır’ı bulamadan hayatını kaybetti. Çocuklarını arayan annelerimizin bir şekilde çocuklarını bulması konusunda kamu görevlilerinin, devletin bir an önce faillerini bulmasını ve yargılanmasını talep ediyoruz” dedi.
Hayriye Doğan anıldı
İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun ise yaşamını yitiren kayıp annesi Hayriye Doğan’ı anarak, “Bizler insan hakları savunucu olarak en ön saflarda verdiği mücadeleye saygı ve minnetle bir kez daha anmak istedik. Hayriye Doğan ve barış, adalet yolunda yaşamlarını yitiren tüm anneleri anıyoruz” şeklinde konuştu.
Oğluyla gözaltına alındı
Konuşmaların ardından Özalp’ın hikayesini İHD Şube Sekreteri Ferhat Berkpınar, anlattı. Berkpınar, 24 Ağustos 1995 günü Akyıl otomotivde oturan Özalp’ın sivil giyimli bir kişi tarafından kimlik kontrolü yapıldığını söyledi. Özalp’a kimlik kontrolü yapıldıktan sonra dışarı çağrıldığını belirten Berkpınar, bu sivil giyimli kişi tarafından gözaltına alınarak kırmızı bir araçla Bismil jandarma taburuna götürüldüğünü ifade etti. Olay akşamı gözaltındayken gördüğü işkenceden dolayı Bismil Hastanesi'ne getirildiğini dile getiren Berkpınar, “Olaydan üç gün önce, 21 Ağustos 1995 tarihinde Özalp’ın oğlu Hacı Özalp, Bismil tren istasyonunda gözaltına alınır ve Bismil jandarma taburuna götürülür. Gözaltında oğlu Hacı’ya babası sorulur. Oğlu gözaltındayken, babası Özalp’i görür ve o an babasının Diyarbakır’da gözaltına alındığını anlar. 26 Ağustos 1995 tarihinde oğlu Hacı serbest bırakılır. Aynı gün içinde babasının cenazesi askerler tarafından Bismil’e bağlı Kamberli köyü muhtarına teslim edilir” dedi.
Cenaze çuvala kondu
Askerlerin Özalp’ın ölüm sebebini muhtara “Bize sığınakları gösterdiği esnada mayına basarak hayatını kaybetti” diye açıkladığını belirten Berkpınar, Özalp’ın cenazesinin 2 çuvalın içinde muhtara teslim edildiğini dile getirdi. Bir çuvalın içerisinde belden yukarısı, diğer çuvalın içerisinde ise belden aşağısı bulunduğunu söyleyen Berkpınar, “Fakat cenazeyi gören köylülerin ifadesine göre Özalp’ın ayakları sağlamdı, ancak bunun dışında cenazenin sağlam hiçbir yeri yoktu. Cenaze parçalara ayrılmıştı. Ailesinin aktardığına göre, Özalp olaydan üç ay önce Bismil Jandarma karakolu tarafından çağrılmış ve orada ajanlık teklifi edilmiş. Ancak Özalp teklifi reddeder” sözlerine yer verdi.
‘Adalet arayışımızı sürdüreceğiz’
Özalp’ın ailesinin, olaydan sonra bütün iç hukuk yollarına başvurduğunu söyleyen Berkpınar, sonuç alamayınca davanın götürüldüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi yaşam hakkı ihlalinden mahkum ettiğini söyledi. (Haber Merkezi)