Eyleme kayıp yakınları, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Yine her hafta olduğu gibi çok sayıda çevik kuvvet ve sivil kolluk görevlileri alandaki yerini aldı. Bu hafta, 8 Kasım 1993 tarihinde Hazro’da gözaltında zorla kaybedilen Ahmet Çakıcı’nın akıbeti soruldu.
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Ömer Saman şunları söyledi: “Cumhuriyetin 100. yıl dönümünün arifesinde, hala yüz yılık bir Türklük sözleşmesinin yarattığı bir çatışma ortamında mücadele etmeye devam ediyoruz. Biz burada Koşuyolu Parkı’nda, Cumartesi İnsanları Galatasaray Meydanı’nda kayıpların bulunması faillerin yargılanması için mücadelesini sürdürüyor. Biz bu ülkede hakikatler ortaya çıkana, onurlu bir barış sağlanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bugün aynı zamanda bir darbe ile tutuklanan ve 7 yıldır hapishanede olan önceki dönem HDP Eşbaşkanları ve milletvekillerinin tutukluluk yıldönümü. Ne yazık ki birçok siyasetçi tutukluluk süreleri dolmalarına rağmen bırakılmamaktadırlar.
Ve ne yazık ki tüm çağrılarımıza rağmen coğrafyamızda çatışma ortamı hala sürmektedir. Her gün çocukların katledildiği görüntüler ile karşı karşıyayız. Buradan tüm uluslararası kamuoyuna sesleniyoruz. Ortadoğu’da süren savaşların son bulması için herkesin inisiyatif almasını istiyoruz. Bir yıldır sürdürdüğümüz barış nöbetimizde ise talebimiz bu coğrafyada barışın tahsis edilmesidir. Bunun için çatışmanın bütün taraflarına sesleniyoruz, onurlu bir barış için herkes silahlara son versin.”
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Üyesi Fırat Akdeniz ise Ahmet Çakıcı’nın hikayesini okudu. Akdeniz, “Ahmet Çakıcı, Hazro ilçesine bağlı Çitlibahçe Köyü’nde 1956’yılında doğar. Aynı köyde büyüyen Ahmet Çakıcı, geçimini çiftçilik ile sağlar. 1993 yılının Kasım ayı başlarında artık evli ve 7 çocuk babası olan Ahmet Çakıcı, Diyarbakır’a taşınır.
Geride kalan eşyalarını almak için 8 Kasım 1993 tarihinde Çitlibahçe Köyü’nde bulunan Ahmet Çakıcı, köye yapılan baskın ile gözaltına alınır. Askerler köyü boşaltarak ateşe verdikten sonra, Ahmet Çakıcı ile birlikte köyden ayrılırlar. Aynı gün, Lice’nin Bağlan Köyü’nü de basan asker ve korucular Çakıcı’nın akrabası Mustafa Engin ile Tahsin Demirbaş adlı köylüyü de gözaltına alır.
Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, Ahmet Çakıcı gözaltına alınıp getirildiği Diyarbakır’da uzun süre işkence ve kötü muameleye maruz kalır, sonra tekrar Hazro’ya götürülür.
Diyarbakır’da Ahmet Çakıcı ile aynı yerde gözaltında tutulan akrabası Mustafa Engin, gözaltı sürecine ilişkin şunları anlatır: “ 8 Kasım 1993 günü askerler tarafından köyümüz basıldı. Baskın sırasından hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındım. Daha sonra Lice Jandarma Komutanlığı’na götürüldüm. Bir gece orada tutulduktan sonra, ifadem alındı ve Diyarbakır’a getirildim. Diyarbakır’a getirilir getirilmez sorguya alındım. Sorgu sırasında bana özellikle Ahmet Çakıcı’yı tanıyıp tanımadığım konusunda sorular soruyorlardı. Aradan 7-8 gün geçti. Yanımda birileri vardı. Tabii gözlerim bağlı olduğu için, bu kişilerin kimler olduğunu bilmiyordum. Bizi ikinci kata götürdüler. Biraz bekledikten sonra, biri gözümdeki bandı indirerek, Kürtçe “Mustafa Dayı, gözlerini biraz aç” dedi. Gözlerimi açtığım zaman karşımda Ahmet’i gördüm. Ancak fazla konuşamadık. Sonraki gün bizi Bodrum katına indirerek, hepimize numara verdiler. 16-17 gün boyunca burada hücrelerde tutulduk. O süre boyunca, Ahmet ile aynı yerdeydik. Gözlerim bağlı olduğundan onu göremiyordum, ancak bazen konuşabiliyorduk. Gördüğü işkencelerden dolayı Ahmet’in bir kaburgası kırılmıştı. Sonra beni serbest bıraktılar ve bir daha onu görmedim.”
1994 yılının Ocak ayında, Lice ilçesine bağlı Zenge köyünde askerlerce gözaltına alınan Hikmet Aksoy ise gözaltında gördüğü Ahmet Çakıcı’ya dair şunları anlatır: “Korucular tarafından gözaltına alındıktan sonra Hazro Jandarma Komutanlığı’na teslim edildim. 80 gün boyunca bu karakolda tutulduktan sonra, yine Hazro ilçesi Kavaklıboğaz Köyü Karakolu’na götürüldüm. Burada bir hücreye konuldum. Kaldığım hücrenin yan tarafındaki hücrede, Ahmet Çakıcı bulunuyordu. Komşu köylerde ikamet ettiğimiz için kendisini tanıyorum. Konuşma imkânımız çok az oluyordu. Bir ara fırsatını bulup konuşmaya başladık. Bana 80 gün boyunca Diyarbakır’da tutulduktan sonra Hazro Tabur Komutanlığı’na götürüldüğünü, 3 ay burada tutulduktan sonra da buraya getirildiğini söyledi. Ben, orada tutulduğum süre boyunca yemek almaya çalıştığım zamanlarda, 3 defa Ahmet Çakıcı’yı gördüm. Orada tutulduğumun 16. gününde bir asker hücreme gelerek, beni oradan götüreceklerini söyledi. Ondan sonra Ahmet ile çok kısa bir süre konuşma fırsatımız oldu. Bana, eğer serbest bırakılırsam ailesine orada tutulduğuna dair haber vermemi ve ailesinin bu konuda yetkili mercilere başvurmalarını söylememi istedi. Daha sonra da beni, oradan alıp götürdüler.”
Ahmet Çakıcı gözaltına alındıktan sonra, ailesi tarafından OHAL Valiliği, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı ve Hazro Tabur Komutanlığı’na başvurulur. Ancak tanık ifadelerine rağmen yapılan tüm başvurular sonuçsuz kalır. Ahmet Çakıcı’nın gözaltında olduğu kabul edilmez. Bunun üzerine Çakıcı ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunur. AİHM, 8 Temmuz 1999 tarihinde Türkiye’yi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2, 3, 5 ve 13. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkûm eder.