‘Emir komuta zincirinde, iştirak halinde hareket ettiler’

Lice’de 14 yaşındaki Y.D isimli çocuğa işkence ve kötü muamelede bulunan beş polis memurunun işkence suçundan ağır cezada yargılanması için görevsizlik kararı veren Lice Asliye Ceza Mahkemesi, çocuğun ifadesinin ‘Soyut’ olduğu iddiasını asılsız buldu.

Lice Asliye Ceza Mahkemesi, 14 yaşındaki Y.D isimli çocuğa işkence ve kötü muamelede bulunan üçü tutuklu beş polis memurunun işkence suçundan ağır cezada yargılanması için görevsizlik kararı verdi. Mahkemenin gerekçeli kararında; Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelerle işkenceye karşı gerekli tedbirleri alma konusunda uluslararası taahhütlerde bulunduğu hatırlatılarak, polislerin mağdur çocuğu karşı sistematik bir şekilde insan onuru ile bağdaşmayan, acı çekmesine neden olan ve aşağılanmasına yol açan eylemlerde bulunduğu vurgulandı.

Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, 21 Mart tarihinde yapılan Newroz kutlamalarına katıldığı gerekçesiyle 14 yaşındaki Y.D’yi hukuka aykırı şekilde alıkoyarak, zorla zırhlı araca bindirip işkence ve kötü muamelede bulunan 3’ü tutuklu 5 polis memuru hakkında, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “mala zarar verme” suçlamalarıyla iddianame hazırladı. Diyarbakır Barosu, iddianamede suç tanımının eksik nitelendirildiği, sanıkların işkence suçundan da yargılanmaları için iddianamenin iade edilmesi talebinde bulundu.

İddianame ve itirazları değerlendiren Lice Asliye Ceza Mahkemesi, sanık polislerin “Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işkence” ve “nitelikli yağma” suçlarından yargılanmaları gerektiğine hükmederek, dosya için görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme ayrıca tutuklu 3 polisin tutukluluk hallerinin devamına da karar vermişti.

Mahkeme, çocuğun ifadesinin ‘Soyut’ olduğu iddiasını asılsız buldu

MLSA’dan Deniz Tekin’in haberine göre, Lice Asliye Ceza Mahkemesi’nin, görevsizlik kararı gerekçesinde önemli tespitlerde bulunuldu. Mağdur Y.D’nin zırhlı araçta maruz kaldığı işkence ve kötü muameleye dair verdiği beyanlarının iddianamede “soyut” olarak değerlendirilerek, sanık polislerin “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ile suçlanmasının yetersiz olduğu vurgulanarak, bunun nedenlerine yer verildi.

Mağdurun, elleri ve ayaklarının kendisini alıkoyan polislerce bağlandığı şeklindeki beyanının, sanık polislerin verdikleri ifadelerle doğrulandığı hatırlatıldı. Fiziki görüntü ve boyu itibariyle çocuk olduğu açıkça anlaşılan Y.D’nin, sanık polislere iftira atmasını gerektirir bir husumeti veya bir menfaatinin çatışmasının bulunmadığı belirtilen Kararda, tanık beyanlarının ve adli raporun mağdurun polislerce darp edildiğini destekler nitelikte olduğuna dikkat çekildi.

‘EMİR KOMUTA ZİNCİRİNDE, İŞTİRAK HALİNDE HAREKET ETTİLER’

Kararda, Mağdurun ifadesinde, olay günü kafasına, gözüne ve sırtına tüfeğin dipçik kısmı ile vuran ve kendisini videoya aldığını söylediği sanık Emniyet Amiri A.O’nun cep telefonunun bulunamamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve suç delillerini gizlemeye yönelik davranarak, diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği kaydedildi.

Kararda, iddianamede mağdurun kim tarafından darp edildiği tespit edilmediği belirtilmişse de, sanıkların mağdur ile aynı aracın içinde olmaları, araçta polis amirinin de bulunması, bir kısım sanıkların emir komuta zincirine aykırı hareket ederek amirlerinin emrinden bağımsız davranmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve sanıkların iştirak halinde hareket ettiklerinin anlaşıldığı vurgulandı.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER REFERANS GÖSTERİLDİ

Gerekçeli kararda, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde işkencenin yasak olduğunu kabul ettiğini, işkence ve diğer kötü muamele teşkil eden eylemlerin önlenmesiyle ilgili gerekli tedbirleri alma konusunda taahhütte bulunduğu vurgulandı.

Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık 1948 tarihinde ilan ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 5’nci maddesinde yer alan “Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tâbi tutulamaz” hükmüne dikkat çekildi. Ayrıca Türkiye’nin tarafı olduğu “İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” ile “İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmesi’nde” de taraf devletlere işkence mücadele konusunda yükümlülükler getirdiğini, işkence ve kötü muamele teşkil eden diğer eylemlerin yasaklandığı hatırlatıldı. Kararda, işkence suçunun Türk Ceza Kanunu’nda da (TCK) yasaklandığı belirtilen kararda, Yargıtay’ın işkence suçuyla ilgili verdiği içtihatlar yer aldı.

‘İNSAN ONURUYLA BAĞDAŞMAYAN CEZALANDIRMA’

Kararda, mağdurun devletin güvencesi altında olması gereken zırhlı araçta bulunduğu vurgulanarak, şu değerlendirme yapıldı:

“Mağdurun yaşı ve fiziki durumu da dikkate alındığında plastik kelepçe takacak ve güç kullanımı gerektirecek herhangi bir olumsuz davranışı bulunmadığı halde, insan onuru ile bağdaşmayacak şekilde ve cezalandırmak amacıyla araç içerisinde bulunan silahlarla darp edilmesi. Zorla ve tehditle videoya alınarak iradesine aykırı sözler söylettirilmesi ve aşağılanması. Lice ilçesinde dolaştırılarak dar ve zırhlı bir araç içerisinde mahsur kalıp hareket kabiliyetinin kısıtlanarak hakaret, tehdit ve şiddete maruz kalması gözetildiğinde belli bir süreç içerisinde süreklilik gösteren ve dolayısıyla sistematik bir şekilde insan onuru ile bağdaşmayan, mağdurun bedensel ve özellikle ruhsal yönden acı çekmesine neden olan algılama ve irade yeteneğini etkileyen ve aşağılanmasına yol açan eylemlerin 5237 sayılı TCK’nın 94/2-a maddesinde öngörülen ‘Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı işkence’ suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst derece Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu…”

“KARAR ETKİN BİR YARGILAMANIN YAPILMASI ADINA UMUT VERİCİ”

Kararı değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, Türkiye’de, insan haklarını ihlal etmekle suçlanan veya yargılanan kolluk görevlilerinin ayrıcalıklı yargılamalar nedeniyle işledikleri suçların cezasız bırakılması, ağır insan hak ihlallerine kapı araladığını söyledi. Soruşturma kapsamında polislerin şiddet içerir eylemler tespit edilmesine rağmen Lice Cumhuriyet Başsavcılığı hazırladığı iddianamede işkence suçunu göz ardı ettiğine dikkat çekti. Özdemir, İddianameye yaptıkları itirazlar sonucunda, mahkemenin sanıkların işkence suçu kapsamında yargılanması gerektiğine karar vermesinin, faali kolluk görevlilerinin olduğu dava ve soruşturmalarda uygulanan cezasızlık politikasının aksine etkin bir yargılamanın yapılması adına umut verici olduğunu söyledi.

NE OLMUŞTU?

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşayan 14 Yaşındaki Y.D. 21 Mart’ta yapılan Newroz kutlamalarına katıldığı gerekçesiyle polislerce zorla alıkonularak zırhlı araca bindirildi. Hakkında herhangi bir gözaltı işleme yapılmayan Y.D. şehrin 7 kilometre dışındaki dere kenarına bırakıldı. Çevrede bulunan bir çiftçinin yardımıyla Lice Devlet Hastanesine getirilen Y.D. sevk edildiği Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki tedavinin ardından taburcu edildi. Y.D.’nin, kafa travması geçirdiği, sol göz, sol omuz, sağ ayak, sol kulak ve vücudunun çeşitli yerlerinden darp izleri olduğuna dair darp raporu aldı.

Lice Cumhuriyet Başsavcılığının olayla ilgili başlattığı soruşturma kapsamında ifade veren Y.D. zırhlı araca bindirilip işkenceye maruz kaldığı, ölümle tehdit edildiği ve elleri, ayakları bağlanarak dere yatağına atıldığı belirterek, polislerden şikâyetçi oldu. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan biri emniyet amiri 5 polisten 3’ü “ kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “nitelikli kasten yaralama” suçundan tutuklandı, 2 polis ise adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Diyarbakır Valiliği, Y.D’ye kötü muamelede bulunan 5 polisi görevden uzaklaştırıldığını açıkladı. (Haber Merkezi)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri