Mahsum KARA/YENİGÜN HABER – Diyarbakır’da aralarında Kürt siyasetçiler Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ’ın da olduğu çok sayıda kişiye Kobani davasında ceza verilmesi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından protesto edildi.
Dağkapı/Şeyh Said Meydanı’nda yapılacak eylem öncesinde kentteki eylem ve etkinlik yasağı nedeniyle polis, alanın etrafını bariyerleriyle kapatırken, çevrede yüzlerce polis görevlendirildi. Alana girişler polis kontrolünde yapıldı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Kobani Davası’nda siyasetçilere verilen cezalara dair Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Dağkapı Meydanı'nda (Şêx Seîd) kitlesel açıklama yapıyor.
"Herkes için özgürlük, herkes için demokrasi” talebiyle yapılan eylemde, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, DEM Parti Milletvekilleri Saliha Aydeniz, Sinan Çiftyürek, Ömer Öcalan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Serra Bucak ile Doğan Hatun, Batman Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ile çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcileri Dağkapı Meydanı'na yürümek için Diyarbakır Adliyesi önünden toplandı.
Polis partililerin yürüyüşünü engelleyerek çembere aldı. Katılımcılar, 'Bijî Berxwedana Kobanê' (Yaşasın Kobanê direnişi) sloganları atarak polis tepki gösterdi. Polisin ablukayı kaldırmasının ardından yürüyüş başladı.
Açıklamanın yapılacağı Dağkapı Meydanı'nda geniş güvenlik önlemleri alındı. Dağkapı Meydanı'nda ulaşan partililer burada alkış ve zılgıtlarla karşılandı.
Polisle yapılan müzakere sonucu basın açıklamasına izin verildi.
Buradakonuşan DEM Parti Mardin Milletvekili Saliha Aydeniz," Biz Kobanê Davasında verilen kararı tanımıyoruz. Bu ceza hukuki değil siyasidir. Onun için biliyoruz ki bu kararı kirli ittifak vermiştir. O nedenle siyasidir" diyerek kararı kınadı. Bu dava ile DAİŞ’in karanlığının korunmaya çalışıldığını söyleyen Aydeniz, DAİŞ karanlığının Kobanê’de bittiğini ifade etti. Kürt sorununun çözümünün önemine işaret eden Aydeniz, “Bunun için mücadele içindeydik, mücadele içinde kalmaya devam edeceğiz. Bu kararı verenler Türkiye’ye demokrasi gelmesini istemeyenlerdir. Bütün Türkiye halkları bunu kabul etmediğini güçlü bir şekilde dile getirmelidir. Tecrit İmralı Adası’nda, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde sürüyor. O tecrit altında kalınca herkes tecrit altında kalıyor. Biz bu tecride karşı her zaman özgürlükleri savunacağız, barışı savunacağız. Bu iktidarın sistemi de bunu bilsin. Bilsinler ki onlar yok oluyorlar bizler her zaman olduğu gibi ayaktayız. Bütün arkadaşlarımız özgürleşene kadar mücadelemize devam edeceğiz. Ev ev sokak sokak örgütlülüğümüzü sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
Ardından söz alan TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise direnişi selamladı. Baş, “Kardeşlerim bugün öğlen saatlerinden İstanbul’dan yola çıktım bu haksızlığa bu hukuksuzluğa başkaldıran, boyun eğmeyen Kürt halkı ile dayanışmak için geldim ama yalnız gelmedim. Silivri zindanlarında tutsak edilen Gezi Davası’nda, 1 Mayıs’ta direniş zindanlarına atılanların selamlarını alarak geldim. Wan direnişini destek vermek için İzmir’de tutuklanan yoldaşların direniş mesajlarını getirdim. Başaramayacaklar, Kürt halkına diz çöktüremeyecekler, teslim alamayacaklar, yenemeyecekler. Bunların ağababaların her tür baskısına, saldırısına, terörüne direnen Kürt halkı, Kürt emekçileri, yoksulları onlardan öğrendikleriyle iktidar koltuklarını sağlamlaştırmak isteyen saray rejimine asla boyun eğmeyecektir. Kürt emekçileri diz çökmeyecek teslim olmayacak” diye belirtti.
BAŞ: ‘KÜRT HALKININ SESİNİ YAYMAK ZORUNDAYIZ’
Baş şöyle devam etti: “Bu iktidar bölerek, parçalayarak bizi birbirimize düşmanlaştırarak kendi iktidarını sağlamlaştırmak istiyor. Kobanê’de de İstanbul, Adan Mersin’de de bu ülkenin onurlu insanları kaderlerini Kürt halkının kaderi ile birleştirmişler. Tarih gösteriyor ki bütün bu baskılara karşı direnerek, direnişi büyüterek Kürt halkı bu zor süreci geride bırakıyor. Bu iki halkı birbirine düşüremeyecekler. Mesele sadece Kürt halkının seçilmişlerinin, siyasi temsilcilerinin, Kürt halkının teslim alınmasının meselesi değildir. Kürt halkının üzerindeki baskı ve sistemin aynı zamanda iktidar tarafından hayata geçirilen sistem olduğunu görmemiz lazım. Diyarbakır’da Wan’da insanların özgür olamadığı yerde hiç kimse özgür olmaz. Bu karşı karşıya gelen politikalara karşı, o kadar baskı ve zulme inatla direnen Kürt halkının sesini her yere yaymak zorundayız. Hep beraber, barış, özgürlük, kardeşlik demeliyiz.”
Baş, “Bu iktidar, Gezi ve Kobanê’ye düşmanlığının bu iktidarın sonunu getireceğini bildiğini söyledi. Herkesin bilmesi gerekiyor. Bizim yüreklerimiz birlikte attığı sürece şu zafer işaretindeki iki halkı yan yana getirdiğimizde mutlaka başaracağız. Bu haksız baskı, şiddet sürecinde kol kola omuz omuza birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Her türlü adaletsizliğe karşı, açlığa sefalete karşı herkesle beraber bir arada olmalıyız, yan yana olmalıyız. Ülkemizi bu diktatör bozuntusundan hep beraber kurtarmalıyız. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye konuşmasını sonlandırdı” ifadelerini kullandı.
‘KARAR HUKUKİ DEĞİL’
Van Milletvekili Sinan Çiftyürek, Kobanê protestoları sırasında katledilen Kürtlerin faillerinin nerede olduğunu sordu. Kobanê halkının gençlerinin, yaşlılarının niye savaştığını hatırlatan Çiftyürek, “Ortadoğu’dan bütün dünyaya kadar bütün insanlığın yükünü Kürt halkı Kobanê’de sırtladı. DAİŞ o zaman kazansaydı büyük bir felaket olacaktı” diye konuştu. Kobanê Davası’nda katledilenlerin ve cezalandırılanların HDP kadroları olduğunu söyleyen Çiftyürek, kararın hukuki olmadığını ifade etti.
‘ONLARDAN KORKMAYACAĞIZ’
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran ise “Buradan verilen kararlara karşı ‘başınızı dik tutun’ diyen Selahattin Demirtaş’a, ‘son sözü direnenler söyler’ diyen Figen Başkana ve devrim tutsaklarına selam yolluyoruz. Onlardan korkmayacağız çünkü önderlerimiz korkmadı, teslim olmadı. Bize teslim olmak yakışmaz. Türkiye halklarıyla, Türkiye devrimci sosyalistlerle özgürlüğü halklara sunacağız. Türkiye işçi sınıfı kollarındaki zinciri koparıp atacak sermayeye karşı Kürt halkı ile özgür bir mücadele edecek buna inanıyoruz. Şimdi hiçbir ayrım yapmadan Kobanê, Gezi tutsaklarını söküp alma zamanı, birleşik mücadeleyi büyütme, yeni mücadele dönemine cesaretle girme zamanı. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız” diye konuştu.
‘BİZLERDEN KORKUYORLAR, KORKSUNLAR’
DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ise şunları söyledi:” Bugün aslında Türkiye’de hiç değişmeyen bir devlet aklını protesto için geldik. Kobanê Kumpas Davası’nın kararıyla yürüyeceğini sanan devlet aklı ve onun iktidarı Kürt halkının zılgıtından, dövizinden, dilinden, yürüyüşünden korkuyor. Bu alana gelirken alkışlarımız engellendi. Rahatsız oluyorlar, olsunlar. Kürt halkı kendisini ezen, hakikatleri yok sayan bütün iktidarları korkutmaktan vazgeçmedi. Mücadelesini iktidarlar üzerine değil halklar, hakikat üzerine kurdu. Bugün 18 Mayıs devletin Dağkapı Meydanı dediği bizler için Şex Said olan meydanlardayız” dedi.
‘KOBANÊ BİR DAVA DEĞİL KUMPASTIR’
Şex Said ve Seyit Rıza’nın idam sehpasına geçerken söylediği sözleri hatırlatan Uçar, torunlarının onların yolunda olduğunu söyledi. Dörtleri de anarak konuşmasını sürdüren Uçar, “Onlar bize o kadar güçlü miras bıraktılar ki, Amed zindanlarında işkence ile katledilen İbrahim Kaypakkaya öyle miras bıraktılar ki ne güvenlik güçleri, ne devletin iktidarları bizle baş edemez. Kobanê bir dava değil kumpastır. Yükselen demokrasiye kurulan bir kumpas. Kürt halkının özgürlüğü ile halkı ile buluşmasına dönük bir kumpas. Kobanê bütün katliamlara karşı herkesin demokrasi çatısı altında bir araya gelebileceğinin adıydı, buna dönük bir kumpastı. Hiç kimse bu mahkemede kendi yazmaya çalıştığı, uyguladığı yasasızlıktan azade olamaz. Başta Kürt halkı olmak üzere ortak yaşam iradesine, demokratik ulusa, demokratik cumhuriyete kurulan bir kumpastır” ifadelerinde bulundu.
‘KOBANÊ DÜŞMEDİ, DAİŞ ANLAYIŞI KAYBETTİ’
Kobanê davasından tutuklananların isimlerini sayan Uçar, “Rehin tutulan bütün arkadaşlarımızı hep birlikte özgürlüklerine kavuşturacağız. İstiklal mahkemelerinden bu yana mahkeme yüzü görmeyen bir Kürt, bir sosyalist kalmadı. DGM’lerden özel yetkililere kadar, özel yetkiliden saray mahkemelerine kadar Kürt halkı direnmeye devam etti. Kobanê Kumpas Davası’nda alınan kararda gördük ki İŞİD’le ortak iş tutuğunuzu ve bundan sonrada onunla ortak hareket edeceğinizin kanıtıdır. Türkiye harikalar diyarı değil ve DAİŞ kaybetti. Kobanê düşmedi, DAİŞ anlayışı kaybetti” diye konuştu.
‘YÜZLEŞME ÇAĞRISI’
Kobanê Kumpas Davası başta olmak üzere devrimcilerin, Kürt halkının yargılandığı bütün davaları sahiplenmeye çalışacaklarını belirten Uçar şunları söyledi: “Anlattığımız her şey bu ülkenin yüzyıllık Kürt gerçekliğidir. Bu ülkenin iktidarı eğitimi, ekonomiyi de savaş üzerine kurgulamış. Ancak 31 Mart seçimlerinde tecrit rejimiyle, sınır ötesi operasyonlarla kendisini bekasını yürüten iktidara yol ayrımı çıktı. Normalleşmek, yumuşamak değil yüzleşmek gerekiyor. Devletinde iyi bildiği en iyi direniş merkezlerinden biri İmralı Cezaevi. 25 yıldır Sayın Abdullah Öcalan bütün tecride rağmen, sesimizi bastırmaya çalışan kolluk güçlerine rağmen barışa karşı ses duymaktan, emek vermekten vazgeçmedik. Hiçbir iktidar bu ülkeyi düşünüyoruz demesin. Toplumla savaşan, mafyaya teslim olmuş bir iktidar var. Bunun üzerinden Kurdistan’daki şiddet ile ayakta durmaya çalışan bir iktidar var. Bugün burada konuştuk yarın her yerde konuşmaya devam edeceğiz. Saray kaybetti, kaybetmeye mahkum. Annelerimiz her hafta cezaevlerinde ‘tecride son ver’, ‘özgürlüğe ses ver’ eylemi gerçekleştiriliyor. Her hafta Adalet Bakanlığı’nı ziyaret ediyor, Adalet Bakanı’nın yüzleşecek yüzü yok. Bu ülkedeki bütün sorunların kaynağı İmralı. Adalet Bakanlığı İmralı’da tecrit uygulanmıyor cevabı veriyor. Peki ailesi ve avukatlar neden haber alamıyor. Kürt halkı ve devrimciler devletin verdiği dokunulmazlıktan daha büyük dokunulmazlığı sahip. O da direniş ve mücadelesidir. Bu iktidar karşısında geri adım atmayan bizler kazanacağız.”
Konuşmaların ardından açıklama son buldu.