Kayyım atamalarının yıldönümünde konuşan HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, kayyımların halkın iradesini gasp ettiğini söyleyerek, buna karşı ses yükseltilmesi gerektiğini belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu 19 Ağustos 2019 yılında Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyım atamanın yıl dönümüne ilişkin Lise Caddesi’nde açıklama yaptı. Açıklama öncesi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve belediye giden yollar zırhlı araçlarla kapatıldı. Lise Caddesi’nde yapılan açıklamaya HDP’li Genlik Meclis Sözcüsü Dersim Dağ, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Hakkı Saruhan Oruç, Mehmet Rüştü Tiryaki, Belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri, Diyarbakır’daki sivil toplum kuruluş temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Açıklama öncesi kitle uzun süre hep bir ağızdan “ Kayyım gidecek halk gelecek” sloganları attı. “Kayyım rejimine karşı çoğulcu demokratik belediyecilik” yazılı pankartın ardından kısa bir konuşma yapan HDP İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, bugün bir kez daha kayyımlara hayır dediklerini söyledi.
‘SES YÜKSELTİLMELİ'
MA’da yer alan habere göre, Ceylan’ın ardından konuşan HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, kayyım atamaların yıl dönümü olduğunu söyleyerek bu kayyım atamaların ilk olmadığını, 27 Mayıs ihtilalini yapanlarda, 12 Eylül darbecilerinin de siyasi partileri kapatarak belediye başkanlarını görevden uzaklaştırdığını söyledi. AKP-MHP döneminde, yani ilk kez sivil iktidar döneminde halkın iradesinin gasp edildiğini belirten Tiryaki, “Belediye başkanları görevden uzaklaştırdılar. Bir tarafta seçme seçilme hakkını yok sayanlar, diğer tarafta halkın seçme ve seçilme hakkına, demokrasiye sahip çıkanlar var. Bugün burada bulunanlar sadece makamları için burada değiller. Bir bütün olarak Türkiye’nin demokrasisi için mücadele ediyor. Bugün burada belediye meclislerini lağvedenler, belediye başkanlarını uzaklaştıranlara ses yükseltilmezse yarın bir gün seçilen hiçbir iradeye saygı duymayacaklar” dedi.
Mikrofonunun sesi kısılan Tiryaki, “Demokrasi düşmanları 19 Ağustos’ta belediyeleri gasp etmeye karşı sesimizi kısmaya da çalıştılar” dedi. Tiryaki şöyle devam etti: “Bu zihniyet 3 yıldır değişmedi. Bir el ilanı dağıtmak isteyen arkadaşlarımıza dün valilik yasak getirdi. Valilik neye yasak getirdi, Valiliğe göre ‘Kayyım darbedir, eşbaşaşkanlık mor çizgimizdir’ diyerek halkı kin ve düşmanlığa teşvik ediyormuşuz, tahrik ediyormuşuz. Halkın iradesini gasp edenler buna tepki göstermesine tahammül edemiyorlar. Gaspa gasp, hırsıza hırsız, katile katil, tecavüzcüye tecavüzcü demeye devam edeceğiz” dedi.
‘EŞBAŞKANLIK MOR ÇİZGİMİZDİR’
HDP Gençlik Sözcüsü Dağ ise, kayyım atanmaları Kürt halkının iradesinin ve Kürdistan halkının iradesinin tanınmaması olduğunu söyledi. Dağ, “Biz hiçbir zaman sömürgecileri kabul etmedik ve buna karşı mücadele ettik. Bugün de bu kayyım atamaları da bununla ilgilidir. Sömürü düzenine karşı bizler her zaman özel savaş politikalarına karşı, kültür kırımına karşı mücadele edeceğiz. Kayyımlar bugün kültür kurumlarını, Kürtçe tabelaları kaldırdı. Kürt kadınlarının kazanımlarına saldırdı. Eşbaşkanlık sistemine saldırıyorlar. Kayyımlar kadın kurumlarına saldırıyorlar. Genç ve kadınlar şahsında mücadeleyi bitirmek istiyorlar” şeklinde konuştu.
Nerede bir kadın kurumu, bir kadın eşbaşkan varsa ona karşı saldırıların olduğunu belirten Dağ, “Kadınların mücadelesi bugüne kadar sürdü. Bugünden sonrada sürecek. Buradan bir kez daha duyuruyoruz ki eşbaşkanlık bizim mor çizgimizdir. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz. Biz özel savaş politikalarına, kayyımlara karşı gençler ve kadınlar olarak mücadelemizi büyüteceğiz. 2019’da kayyımlar nasıl gittiyse bir kez daha gideceklerdir. Buna karşı direnen genç erkekleri, genç kadınlar, Kürtler kazanacaktır” dedi.
UYANIK VE MIZRAKLI: DİRENDİK KAZANDIK
Ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Hülya Alöymen Uyanık ve Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın mektubu okundu.
Eşbaşkanların mektubunu Ergani Beldiye Eşbaşkanı Mervan Yıldız okudu. Eşbaşkanların mektubu şu şekilde: “Türkiye’nin tarihinde darbeler hep süregelmiştir. Kurulduğundan beri demokratik bir yönetim anlayışı yerine darbeci bir yönetim anlayışı ile hareket edilmektedir. 1920’lerin sonunda çok partili sistem feshedilip tek parti rejimine geçildi. Özellikle de 1920 ve 1930’lu yıllarda Kürtler zor yöntemi kullanılarak bastırılmaya çalışıldı. 1960’larla birlikte her on yılda bir askeri darbe yapılarak 2000’li yıllara kadar gelindi. 2000’li yıllarda ise askeri darbelerin yerini post modern darbeler aldı.
2016 ve sonrasında bu defa halkın iradesi olan yerel yönetimler hedef alındı. Yerel yönetimler, bu dönemde kayyım uygulaması ile tanıştı. Yani askeri darbeler yerini siyasi darbelere bırakmış oldu. Demokrasiye yapılan bu darbe yönetimi, 2019 yerel seçimleri ile birlikte devrildi ve halkın seçtikleri yeniden seçimle iş başına geldi. Sandık demokrasisini esas almayanlar ilk darbeyi YSK eliyle gerçekleştirdiler. Seçimlerin hemen ardından KHK’li seçilmişlere mazbatalarının verilmemesi 31 Mart 2019 sonrası ilk irade gaspı oluyordu. Zora dayalı dikta anlayışını devam ettirmek isteyenler ise seçimle kaybettiği belediyelere, 19 Ağustos 2019 günü yeniden kayyımlar atayarak halkın iradesine bir kez daha darbe yaptılar.
Yaklaşık üç yıllık kayyım darbesinin ardından belediyelerimizde fiziksel bir tahribat ve yıkımla birlikte, tüm alanların talan edildiğine şahit olmuştuk. Kayyım döneminde: Kadın kırımından, gençlik çalışmalarına, kültür dejenerasyonundan toplumsal alanlara kadar tüm çalışmalarda Neo-Osmanlıcılık hakim olmuştu. Kentin ihtiyaçlarına aktarılması gereken gelirler yandaşlara peşkeş çekilmişti. Bizler, belediyelerimizi devraldıktan sonra kayyım sevdalılarının yönetim anlayışlarını da deşifre ettik. Deşifre olunca bu defa da bir panik havasına girdiler ve bizlere dönük saldırıları da yoğunlaştı. Halktan kopuk bir çağın izdüşümlerini, bir video ile tüm kamuoyuna gösterdik. Sarayı örnek alan kayyımlar pratiklerini de bu doğrultuda gerçekleştirmişlerdir. Kayyımlara ilişkin ortaya çıkan tüm usulsüzlüklere karşın hiçbir soruşturma yapılmamış olması sistemin yukarıdan aşağıya bir bütün olarak çalıştığının ispatıdır. Bizlerin ise tek bir amacı ve düşüncesi vardı. O da demokratik yerel yönetimleri inşa etmek.
Kadın, gençlik, anadil, kültür ve sanat alanındaki çalışmalarımız ve önümüze koyduğumuz planlamalarımız dahi iktidar için bir korkuya sebep oldu. Yerel yönetimler ve bünyesinde geliştirdiğimiz kadın çalışmaları iktidar bloğunun öncelikli hedefi haline gelmiştir. Kadın eşbaşkanlar ve kadın seçilmişler eşbaşkanlık sistemi üzerinden kriminalize edilmiş, eşbaşkanlık sistemi yargıya taşınmıştır. Bizler, eşbaşkanlık sistemini yerel yönetimlerdeki demokratik işleyişin bir gereği olarak görüyoruz ve bunun için sonuna kadar mücadele edeceğimizi söylüyoruz. Bu saldırılarla amaçlanan, kadın mücadelesinin yerel yönetimlerde oluşturduğu sistemi ortadan kaldırmak ve tekçiliğe dayalı eril anlayışın zeminini tekrardan yaratmaktır.
Seçimin üzerinden henüz dört ay dahi geçmemişken 19 Ağustos 2019’da milyonların iradesi bir kez daha gasp edildi. Herkesin eşit bir şekilde yaşayacağı kentleri yaratma çabamız hedef alındı. Oluşturulan Kent Konseyi ile birlikte kentte bulunan tüm sivil toplum yapılarıyla birlikte tartışarak Amed’i geçmiş kayyım döneminin tahribatlarından arındırmak istiyorduk. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir belediyecilik anlayışını gerçekleştirmek önceliğimizdi. Çoğulculuk düşmanı tek adam rejimi, yasadışı uygulamalar ile engelleme arayışına girdi. Bu çabaların hepsi beyhude çabalardır. Esas olan halkın iradesidir. Bir kez daha belirtiyoruz ki darbeler ve kayyım atamaları yasadışıdır ve kabul edilemez. Halkımızın gözünde bizler halkın seçilmişleri iken kayyımlar irade hırsızlarıdır. Kayyım uygulamalarının aktif uygulayıcıları olan iktidar kadar pasif kalan siyasal muhaliflerin tutumları da bizler açısından manidardır ve hafızalarımızda not edilmiştir.
Tüm bu zor uygulamalarına, darbe yasa dışılıklarına rağmen demokratik siyasette ısrar ediyoruz. Tüm kesimlere çağrımız da bu yönlüdür. Sadece Cumhuriyeti demokratik temellerde ayaklarının üzerine oturtmak değil aynı zamanda toplum tabanlı, katılımcı, çoğulcu, eşitleyici, yerinden yönetim ve demokrasiyi geliştirmek gibi bir sorumluluğumuz da var. Umudumuzu büyüterek, bu yasadışı uygulamaların üstüne giderek, yakın zamanda gerçekleşecek olan seçimlerle de bu uygulamalara son vereceğimize olan inançla çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bizler kazanırken onlar kaybedecektir. Direndik, mücadele verdik, kazandık, yeniden kazanacağız.”
Son olarak konuşan HDP’li Saruhan Oluç ise, 3 yıl önce Amed, Van ve Mardin’de başlayarak diğer şehirlere yayılan kayyım darbesi döneminin başladığını söyledi. Bu dönemde seçim hukukunun yerle bir edildiğini belirten Oluç, halkın kendi iradesine sahip çıkmasına engeller getirildiğini söyledi. Oluç şöyle devam etti: “AKP iktidarı ve sözcülerine demokratik işleyişte en kutsal nedir diye sorsanız hepsi ardı ardında sandık ve seçim hukuku derler. Ama kendileri halkın iradesini gasp etmekten, seçim ve sandık hukukunu yok saymaktan bir adım geri kalmazlar. 65 belediyemizden 48’ine kayyım atadılar, 6 mazbatayı KHK’li oldukları için vermediler. Bu nedenle bunların söylemleri koskaca bir yalan olarak ortaya çıktı.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dün bir TV programında kayyımlarla ilgili söylemlerine de değinen Oluç, “İçişleri Bakanı var mafya iltisaklı. Herkesle fotoğrafı var. Dün yaptığı televizyon programında büyük bir icatta bulunmuş gibi kayyım atamalarını savunuyor. İçişleri Bakanı Soylu senin bu yaptığını Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Şark Islahat planlarıyla, umumi müfettişlerle, 12 Eylül darbesinde OHAL ile yaptılar. Senin iktidarının darbeci anlayışı yeni değil. Şark Islahattan bugüne kadar gelen anlayışla sürüyor. Kürt kendini yönetemesin, herhangi bir hakka, statüye sahip olmasın anlayışı var. İçişleri Bakanı Soylu’nun yeni dediği geçmişte yapılanların tekrarıdır. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile anayasa ile alakası yoktur. Bu adamın fıtratında hukuk çiğnemek, demokrasiyi çiğnemek var, hukuksuzluk var. AKP’den iki belediye başkanı ceza alıp hüküm giydiler. Peki bu İçişleri Bakanı bunları görevden aldı mı ? Almadı. Onlarla hatıra fotoğrafı çektirdi. Ama bizim belediye eşbaşkanlarımız hakkında hüküm olmamasına rağmen kayyım atandı. 1 Nisan 2019’da ya da belediye eşbaşkanları mazbatalarını almadan kayyım atamayı kararlaştırmışlar. Bu kadar sahtekarlar” sözleriyle tepki gösterdi.
KAYYIMLARA DA KAYYIM ATANDI
AKP-MHP dönemi bitince kayyım kelimesinin TDK’ya “yolsuzluk, hırsızlık” demek oalrak geçeceğini ifade eden Oluç, bunu nedeninin ise Sayıştay raporlarına yansıyan kayyım susulsüz harcamaları olarak yer almasından kaynaklandığını belirtti. Yolsuzluk yapan kayyımların yerlerine de kayyımlar atandığını belirten Oluç kimi belediyelere 4 kayyımın atandığını söyledi. Oluç, “Kendi kayyımları hırsızlık yaptıkları için yerlerine yenilerini atadılar. O yüzden bunlar TDK’ye böyle geçecek. Kayyım demek kadın düşmanlığı demektir. Kayyım demek Kürtçeye düşman olmak, kadın düşmanlığı demektir. Kayyım demek yerelden ve yerinden yönetim mekanizmalarının feshedilmesi demektir. Bir Türk sömürge valisi gibi davranmak demektir” dedi.
‘HUKUKSUZLUKLARA HEP BİRLİKTE KARŞI ÇIKALIM’
Üç yıl önce DBB’ye kayyım atandığında Lise Caddesi’nde “Kayyım rejimine karşı olmak sadece HDP’nin sorunu değildir. Bugün bu mesele bu coğrafyada ortaya çıkıyor ve yarın her tarafa yayılacaktır” dediklerini hatırlatan Oluç, söylemlerinde haklı çıktıklarını belirtti. Batı’da da belediyelere, şirketlere kayyımlar atandığını belirten Oluç, “Türkiye’deki demokrasi, hak ve özgürlüklerin çiğnenmesine hep birlikte amasız fakatsız karşı çıkarsak mücadele etmek mümkündür. Aksi takdirde bu iktidar bulduğu bütün boşluklarda her türlü hukuksuzluğu yapmaya hazırdır. Hele hele bu İçişleri Bakanı varken birkaç kez yapmaya hazırdır” dedi.
Oluç son olarak tüm demokrasi kesimlerine seslenerek, “Gelin kayyım rejimine karşı birlikte mücadeleyi sürdürelim. 2023 ve 202 seçimlerinde kayyımların hesabını soralım. Bugüne kadar hiç boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Mücadelemizi sürdüreceğiz, siyasi irademize sahip çıkacağız. Bunu mutlaka başaracağımızdan eminiz. Yolumuz açık olsun” dedi.