YENİGÜN HABER – Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) Eşbaşkanı Serra Bucak, kayyımlar, Sayıştay raporları ile kentin sorunları hakkında açıklamalarda bulundu.
Kayyım atamalarının, Kürt sorununda ısrar edilen bir çözümsüzlük siyasetinin devamı olduğunu dile getiren Bucak, “Sekiz yıldır belki bizim bölgemizde, bizim partimizin kazandığı belediyelere kayyımlar atanıyor olabilir. Ama kimse sanmasın ki buradaki bu gasp hali, bu antidemokratik, bu akıl almaz hukuksuz mesele batıya yansımıyor” dedi.
YOLSUZLUK VE TALAN MESELESİNDE USTALŞMIŞLAR
Basına yansıyan Sayıştay’ın 2023 denetim raporu hakkında Artı Gerçek’ten Ensar Özdemir’e açıklamalarda bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Serra Bucak, Diyarbakır’da kayyımın 271 taşınmazdan kira almadığını, 4 taşınmazın dernek ve vakıflara tahsis edildiğini belirterek, şunları söyledi:
“Yedi aydır yazdığımız, söylediğimiz, raporlarımız, buradaki denetimlerimiz... Kimi denetimlerimiz savcılıklara da yansıdı. Suç duyurusunda da bulunduk kimi usulsüzlüklerle ilgili. Kayyım döneminde burada kimi daire başkanlıklarında yürütülen usulsüzlüklerle ilgili. Maalesef o kadar tekinsiz bir ülke yarattılar ki insanların sorguladığı ama sorgulamasını sonunda bir yere varamadığına kanaat getirdiği bir yolsuzluk sistemi. O kadar ki ipin bir ucu var diğer ucunu bulamıyorsunuz. O kadar ustalaşmışlar bu yolsuzluk ve talan meselesinde. İpin ucu var ama öbür ucu yok. Öbür ucunu bulmak için insanlardan gazetecilerden, araştırmacılardan, yerel yöneticilerden, halktan büyük bir enerji bekleniyor yine.
SÜREKLİ BİR CEZASIZLIK POLİTİKASI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Yani bu da büyük bir enerji kaybı. Çıkardık biz; raporlar var, sonuçlar var ortada ama ne oldu bunun bir cezası yok. Sürekli bir cezasızlık politikası ile karşı karşıyayız. İktidarın yaptığı, iktidarın menfaatlerinin olduğu kayyımların eliyle yapılan her şeyde bir sonuçsuzluk var. Bir yargıya taşınmama hali var, hukukun işletilememesi hali var. Böyle olunca da elbette o bahsettiğim güven, inanç tekrar yeniden azalıyor ve 'ortaya çıkarsak ne oluyor' diye bir algı oluşuyor.
'MUHALEFETİN BELEDİYELERİNE HER AY MÜFETTİŞ YOLLANIYOR'
Mesela bir örnek vereyim; Sayıştay raporu var; 2023’ü inceledi, denetim yaptı. Ancak yüzeysel bir araştırma bu. Asla derine inme yani asla olması gereken daire başkanlıklarını incelemeye dönük bir denetim değil. Usulen yapılmış bir şey.
Bulgular ortaya konulmuş ve küçük kınamalar yapılarak neticelendirilmiş. Biz buna hakikaten bir Sayıştay raporu diyemeyiz. Sayıştay'ın içerisindeki yapılanmanın da farkındayız. Oradaki dönüşümün de farkındayız. O değişim dönüşüm pozitif bir değişim dönüşüm değil. İktidarın yarattığı bir değişim dönüşüm özellikle 31 Mart 2024 seçimlerinden sonra iktidarın kazandığı belediyelerde o döneme kadar yapılmış işlemleri usulen inceleyen, mümkünse incelemeyen ama muhalefetin almış olduğu belediyeleri didik didik eden her ay her ay müfettişler yollayan didik didik eden bir süreci yaşıyoruz biz burada.”
‘KAYYIM SÜRECİYLE İLGİLİ MÜFETTİŞLERİ GÖREVE ÇAĞRIYORUZ'
Yedi aydır seçildiklerini ve sürekli denetlendiklerini belirten Eşbaşkan Bucak, “Daha geçen hafta DİSKİ'den gitti. Bir usulsüzlük bulamadı. Birkaç küçük şey bulmuş o da kayda değer şeyler değil. Yani düzeltilebilecek küçük hatalar, evraklarla ilgili falan. Bu hafta tekrar geldi. Bu hafta burada tekrar Sayıştay müfettişini karşıladık, buyur ürettik, oda verdik kendisine. Yani bu süreci biz yaşayacağız belli. Muhalefet belediyelerine yaklaşımları bu. Kendi dönemlerini bitirene kadar Sayıştay kıskacı altında bunu yapıyorlar. Belediyeyi devraldığımızda aslında çok isterdik ki bizim müfettiş çağrılarınıza cevap versinler. Biz geldiğimiz günden beri dedik ki 'asıl biz müfettişleri göreve çağırıyoruz. Sekiz yıldır kayyım sürecini gelip irdelemesinler, açıklasınlar bu halka anlatsınlar'.
'KAYYIMIN DEVRETTİĞİ 44 TAŞINMAZI GERİ ALMAYA ÇALIŞIYORUZ'
Bizim 44 tane taşınmazımızı devretmişler başka kurumlara. Üstelik biz gelir gelmez ilk mayıs meclisinde buna itiraz ettik. Buna dair bir yürütmeyi durdurma kararı çıktı ve şu an mahkemeye taşındı ama bize geçmedi bu taşınmazlar. Yani bizim olan, bu halka ait olan şey bize verilmedi.
Devegeçidi Piknik Alanına bu halkın ihtiyacı var. Bu halkın ihtiyacı Elazığ’daki çocuk kampı. Bu halkın ihtiyacı diğer taşınmazlar. Ama ne yaptılar hepsi o kurumlarda kalmaya devam etti. Buna dair de bir tespit yok mesela. Gidip demiyor ki ‘bu kurumun buna ihtiyacı var mı?’ Mesela Milli Eğitimin bu taşınmaza ihtiyacı var mı? Halk Eğitimin var mı? Elazığ’daki Özel İdarenin var mı? Yine bu Sayıştay‘ın raporunda dört adet taşınmaz var, bunlar dernek ve vakıflara devredilmiş. Biliyorsunuz ki dernek ve vakıflara bir tahsis söz konusu olamıyor. 271 taşınmazdan kira alınmamış. Bunun gibi son derece keyfi usulsüzlükler yapılmış. Kimisinden kira almıyor, kimisini dernek ve vakıflara devrediyor ve bunun sorgusu suali yapılmıyor.
'BÜTÜN MALZEMELERİMİZ VE ENVANTERİMİZ ÇÖP İÇİNDEYDİ’
Biz çok yoğun tahribatlı bir belediye devraldık. Biz içi boşaltılmış bir belediye aldık. Tam manasıyla içi boşaltılmış. Yani kendi envanterine, hiçbir şeyine sahip çıkmayan bir akıl bu. Kendi hizmet binasındaki hiçbir envantere, hiçbir masa sandalyeye sahip çıkmayan bir zihniyet bu.
Personelinin kullanacağı bilgisayara sahip çıkmayan. Bizlerin 2015’lerde kurmuş olduğu kreşlerimize gittik mesela, onların açılışını yapacağız. Bakım, onarım, tadilattan geçireceğiz. Bütün malzemelerimiz ve envanterimiz çöp içindeydi. Biz ne kurmuşsak, onlar gelene kadar biz ne inşaa etmişsek o halinden eksi üçlere kadar düşürmüşler bütün kurumları” dedi.
'DİSKİ 8 YILDA KANAL TEMİZLİĞİ DAHİ YAPMAMIŞ'
DİSKİ’de sekiz yılda bir kanal temizliği dahi yapılmadığını tek bir kanal ihalesi gerçekleştirilmediğini vurgulayan Bucak, şunları söyledi:
“Arkadaşlarımız kanal temizliğine başladığında gördülerki kanallarda o kadar yoğun, o kadar yıllara sahip bir çöp birikintisi var. Ki zaten bu çok belli oluyordu o kanal taşmalarından yağmurlardan sonraki birikmelerden ve apartmanların özellikle koku şikayetlerinden. Biz bunu birçok semtte, birçok mahallemize tespit ettik. Şehitlik’te, Huzurevleri'nde birçok yerde tespit ettik. Özellikle birinci katların bütün kanallarının tıkalı olduğunu gördük. Biz geldiğimizden beri kanal temizliği yapıyoruz. Yani bir bütün olarak çok yoğun bir tahribat yarattılar. Hiçbir bakım, onarım, tadilat işlerini üstlenmediler.
‘BELEDİYEYİ 3.5 MİLYAR TL BORCA SOKTULAR'
Bizi 3.5 milyar TL borca soktular. Halen o borçları geri ödüyoruz. Gelen krediler, fonlar var. Bunlarla ne yapılmış bilmiyoruz. Mesela doğalgaz kombi alımı için bir Avrupa Birliği fonuna başvurulmuş o para nereye gelmiş, nasıl gelmiş, nereye gitmiş, kombiler nerede kime dağıtıldı bütün dairelere sorduk ne bir evrak var ne bir kayıt.
Yoğun bir tahribat var. Aynı zamanda insanların zihninde de yoğun bir tahribat var. Aslında en çok mücadele etmemiz gereken şey bu. Bir korku atmosferi yaratılmış. Bir biat kültürü yaratılmış, sorgulamıyor. Buradaki personelimiz hiçbir şeyi hiçbir şekilde sorgulamıyor. Yeniden eğitimlerimizi yapmaya başladık. Ulaşım şoförlerimizden tutalım Kadın Politikaları Dairemize kadar farkındalık çalışmaları, eğitim çalışmaları, toplumsal cinsiyet, kurum içi kapasite geliştirme çalışmaları. Çünkü kayyım demek aslında despot bir rejim demek. Burada tek adamlık demek. Bir genel sekreter, bürokrasisi yapısı beş adamla bir kenti yönetmeye çalışıyorlar. Geri kalan her şey, bütün bu bina, bütün bu ek binalar, bütün o personeller hiçbiri bu kentin çalışmasına, hizmetine, fikir değiştirmesine müdahil olmuyor, dahil edilmiyor. Kimseden düşünmesi, öneri sunması tavsiye sunması istenmiyor.” (Haber Merkezi)