Yaşanan intihar vakalarının psikolojik boyutunu değerlendiren Psikolog Recep Oruç, intiharlara karşı topluma çok fazla görevler düştüğünü dile getirdi. Oruç, “Yaşanan intihardan toplumun her bir bireyi sorumludur aslında. Toplumda bireylerin dayanışma göstermemesi, yine sorunların çözümü için alternatifler yaratamaması da intiharların nedenidir. Toplumsal dayanışmanın bitiği noktalara geliyoruz, tehlikeli olan bu” dedi
YENİGÜN HABER - Ülke ekonomisindeki sıkıntılar devam ederken, vatandaşların sıkıntılar karşısındaki çaresiz durumu intiharlara yol açıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2002 ile 2019 yılları arasında 53 bin 425 kişi intihar etti. Resmi kayıtlara göre, bu intiharların 4 bin 801’i geçim zorluğundan ötürü yaşandı. 2020 yılı verilerine ulaşılamazken, 2021 yılı Ocak ve Şubat ayı içerisinde işsizlik ve geçim sıkıntısı gibi ekonomik nedenlerle toplam 18 kişi intihar girişiminde bulundu, bunların 12’si yaşamını yitirdi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi eski Eşbaşkanı Psikolog Recep Oruç, yaşanan intiharların psikolojik boyutunu Mezopotamya Ajans’a değerlendirdi.
“Neoliberal politikalar”
Toplumda ekonomik nedenlerle yaşanan intiharların bireysel olduğunu fakat bireylerin intihar etmelerine neden olan gelişim süreçlerinin çok kapsamlı olduğunu belirten Oruç, yaşanılanların genel anlamda iktidarların uygulamaya koyduğu neoliberal politikaların sonucu olduğunu ileri sürdü. Neoliberal politikaların bireyi toplumda yalnızlaştırdığını ve bireyin yaşadığı krizlere karşı çözüm üretmediğinden kaynaklı intiharlarda ciddi artış yaşandığını kaydeden Oruç, “Bireyler neoliberal politikalar sonucu yaşadığı krizlerle beraber bir çözümsüzlükle karşı karşıya kaldıklarında, çözüm olarak kendi bedenlerini ortaya koyarlar ve intihar ederler. Çünkü neoliberal politikalar insanları birey olarak inşa eder ve mutluluğu da bireysel olarak kazanmanı talep eder. Tabi insanların da baş edemeyeceği bazı durumlar var ama bir bütün olarak baktığımızda bugün ekonomik intiharların nedeninin neoliberal politikaların uygulayıcısı olan siyasi erke indirmemiz gerekir. Ekonomik krizin sebebi de bu politikaların sonucudur. Ülkemiz, dünya ve toplumlarda da bu durumların temel nedeni politikasızlıktır. Siyasi iktidarların sessizleşmesi ya da bireye indirgeme sebebi aslında kendi kusurlarını görmeme ya da görüp de kendi üstüne almama halidir. Yani iktidar kendi suçunu bireye indirgiyor” ifadelerini kullandı.
[caption id="attachment_71781" align="alignleft" width="690"]
‘Çözüm dayanışma’
İntiharlara karşı topluma da çok fazla görev düştüğünü dile getiren Oruç, “Yaşanan intihardan toplumun her bir bireyi sorumludur aslında. Toplumda bireylerin dayanışma göstermemesi, yine sorunların çözümü için alternatifler yaratamaması da intiharların nedenidir. Son bir yıldır pandemiden kaynaklı insanlar, izole oldu, kendi içine çekildi ve bu kaos sürecinde kendini kurtarmaya yöneldi. Bu işsizlik hali, yalnızlık hali, sorunların bireye indirgenme hali toplumsallığı parçalayan bir durumdur. Bu durum tespitini somut bir şekilde göstermemiz lazım. Aslında tüm bunlar toplumsal dayanışmanın tükendiği noktalara geldiğimizi gösteriyor. İnsanlar, kurtuluş için şunu göz ardı ediyorlar. Bireysel kurtuluşları sanki her şeyin üstünde görüyorlar, yanlış olan bu. Toplumsal dayanışmanın bitiği noktalara geliyoruz, tehlikeli olan bu” diye belirtti.
‘Medya sorumluluğu’
Yaşanan intiharlarda medyaya da fazlasıyla sorumluluk düştüğünü belirten Oruç, ana akım medyaya intiharların sonuçlarından çok gelişim amaçlarını da tartışması ve göstermesi gerektiği önerisinde bulundu. Medyanın toplumsal direnme halini, dayanışmayı işlemesi gerektiği önerisinde bulunan Oruç, şöyle dedi: “Sonuçta medya organları, topluma yayılma araçlarıdır, yani topluma gündem oluşturan argümanlardır. Bir intiharın nedenlerini medya ayan beyan ortaya koymasa, bireylerin bundan haberi olmayacak. Bu yönüyle medyanın diline çok dikkat etmesi gerekiyor. Daha çok çözüm üzerinden tartışmamız gerekiyor. Medya, ‘3 insan intihar etti’, ‘3 kız kardeş intihar etti’ diliyle intiharları sayıya indirgeyerek değersizleştiriyor. Biz rakamdan ibaret değiliz, salt rakamlara indirdiğimizde insan nesneleştiriliyor. Onun bir geçmişi, bir ailesi, içinde yaşadığı bir toplumu var. İçinde yaşadığı toplumun ekonomik buhranı var, bahsettiğimiz siyasi erk var, bunları tartışıp çözümünü topluma sunmalıyız ki cevap olabilelim.”
‘Dayanışmanın önemi’
İntiharlara karşı toplumsal direnme ve dayanışmanın da önemine değinen Oruç, “Toplum gün geçtikçe yozlaşıyor, tükeniyor ve dağılıyor. Toplum dağıldığı andan itibaren bu tür vakaların çoğalacağını görmemiz gerekiyor. Oysa bu süreçlerde tüm toplum, yaşanan buhrana karşı dayanışma içerisine girerek yaşanan sorunu dile getirmeli. Her bireyde olmayabilir ama en azından birkaç bireyde biz bunu inşa ettiğimizde, rol model olup toplumun diğer bireylerinde yeşertebiliriz. İntihaları bu şekilde de en aza ya da bitirebiliriz. Oysa son bir yıldır salgının etkisiyle de insanlar kendi içine çekildi ve daha çok kendini kurtarmaya yöneldi. O yönetememe halini sorgulayamasak, sonuca varamayız, sorgulamamız gerek. Bunun alternatifini sürekli dile getirmemiz lazım. Tüm ötekiler, tüm bu sorunları yaşayanların, gür bir sesle bir araya gelip güçlü bir ses çıkarması gerek” dedi. Oruç, bireylerin bilinçsiz olmaları ya da sorunların üstesinden gelemediklerinden kaynaklı intihar gibi eylemlere başvurduğu yaklaşımının yanlış olduğunu aktararak, iktidara intiharların önüne geçmesi çağrısında bulundu.