12 Eylül darbesinin 41’inci yıldönümüne ilişkin Diyarbakır Cezaevi önünde bir araya gelen 78’liler Derneği, “12 Eylül temel kurumlarıyla hala sürüyor, halen Türkiye zindanlarında aynı yöntemler uygulanmaktadır” dedi.
YENİGÜN HABER – 78’liler Derneği Diyarbakır Şubesi, 12 Eylül darbesinin yıl dönümüne ilişkin o dönem insanlık dışı işkencelerin yaşandığı Diyarbakır E Tipi Cezaevi önünde açıklama yaptı. "12 Eylül Darbesinin 41’inci yıldönümünde bütün sivil ve askeri darbeleri kınıyoruz” pankartının açıldığı açıklamaya, birçoğu Diyarbakır Cezaevi’nde kaldıkları dönemde işkence maruz kalan 78’liler Derneği üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) vekilleri ve il eşbaşkanları, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD FED), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği ve (TUHAYDER) yönetici ve üyeleri katıldı.
“Darbe üstüne darbe yememek için: Darbecilerle hesaplaşalım” başlıklı açıklama metnini 78’liler Derneği Başkanı Hüseyin Barış okudu. Barış, “12 Eylül’cüler, anayasal parlamenter düzeni ortadan kaldırdılar. Yasama, Yargı, Yürütme yetkilerini Mili Güvenlik Konseyi'nde topladılar. Ülkeyi üç yıl anayasasız, parlamentosuz, yargısız yönettiler. Ağızlarından çıkan her emir kanun oldu” dedi.
‘Sayısız ölüm’
Sayıları milyonları bulan gözaltı, tutuklama, sayısız işkence ve ölümleri hatırlatan Barış, “Nazi toplama kamplarına çevrilen askeri cezaevleri. 50 idam ve hâlâ bulunamayan kayıplar. Yasaklanan, yakılan milyonlarca kitap, dergi ve gazete. İşinden, okulundan atılan on binlerce işçi, memur, öğrenci ve öğretim görevlisi. Pasaport verilmeyen, vatandaşlıktan çıkarılan, fişlenen ve yaşamları altüst edilen, milyon mağdur insan” diye kaydetti.
‘Hesaplaşma iradesi gelişmedi’
12 Eylül Darbesi'nin günümüzde de sürdüğüne dikkati çeken Barış, “Sözde demokrasiye geçildiği, 1983’den 2000'li yıllara kadar kurulan sözde sivil hükümetler, Milli Güvenlik Rejimi çerçevesinde iktidarı darbe rejimiyle bölüşürken; Latin Amerika'dan dünyaya doğru halklar, kendi darbecileriyle hesaplaşarak demokratik topumun gelişme koşullarını hazırladılar. Neticede, Türkiye toplumu ve halkı 12 Eylül darbecileri ile hesaplaşma iradesini geliştiremedi. Bu nedenledir ki 21’nci yüzyılın ilk çeyreğinin son yıllarındayız: 12 Eylül temel kurumlarıyla hala sürüyor” diye belirtti.
‘Tek amaç tekçi rejimdi’
12 Eylül darbeciliğinin güce göre şekillenen düşünce ve davranış kalıplarının toplumda içselleştiğini söyleyen Barış, “12 Eylül darbecilerinin temel amacı; halkçı, demokratik, özgürlükçü, sosyal kazanımları tasfiye etmek, ipin askerin elinde olduğu şeklen demokrasi kisvesi altında, 1930'lardan kalma Tekçi rejimi yenilemek ve kurumsallaştırmaktı. Türk Tipi Tekçi rejim, böylesi bir zemin üzerinde gelişecekti. Yeni Osmanlıcılık hayalleri adında, 1930'ların Tek Lider (Reis), Tek Millet (Türk- İslam Milleti), Tek Devlet (İslam- Türk Devleti) zuhur edecekti hem de yeşil bir görüntüyle zuhur edecekti. 12 Eylülcülerin yaptığı gibi anayasal parlamenter düzeni, ortadan kaldırılacaktı. 12 Eylülcülerden daha katmerlisi olarak, Yasama, Yargı, Yürütme yetkileri Tek Adam'da toplanacak; Tek Adam'ın ağzından çıkan her emir kanun olacaktı. İşçi ve emekçi kesimine yaklaşımları da aynıydı” ifadelerini kullandı.
Liderlerin tutumu farksız değil
1980 darbesinin ilk aylarında Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK) Başkanı Halit Narin, "Şimdiye kadar onlar (işçiler) güldü, şimdi sıra bizde" sözlerini hatırlatan Barış günümüze ilişkinde şunları söyledi: “Tekçi rejimin daha ilk aylarında Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL'den istifade ile anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz’ derken, tutumu Halit Narin'den farklı değildi. Kenan Evren, yaş haddini doldurmadan astırdığı Erdal Eren için on yıllar sonra, vicdansızca şu cümleyi kurabilecekti: ‘şimdi olsa, yine ellerim titremeden idamını imzalarım' Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan... Muhtemel idam dosyalarını inceleme kaydını dahi koymadan şunu söyleyebiliyordu: önüme gelirse imzalarım’.”
‘Aynı uygulamalar devam ediyor’
Barış devamında şunları söyledi: “Diyarbakır zindanında insanlara yapılan işkenceler, zülüm ve baskılar Guantanamo zindanında yapılanları kat be kat aşarak devam etmekte olup, halen Türkiye zindanlarında aynı yöntemler uygulanmaktadır. Bu yöntemlere tepki olarak, binlerce mahkum tutuklu bedenlerinin açlık grevlerine yatırmış olup, gün be gün eriyerek bu karşı mücadele etmektedir. Kardeşlik ve dostluk duygularını barındıran herkesin bu açlık grevlerine duyarlı olması ve ses vermesi en temel insani bir görevdir. 12 Eylül darbecileriyle toplumun isteyerek ya da istemeyerek kurduğu Darbecilerle hesaplaşmayan bir toplum darbe üstüne darbe yemeye mahkûmdur!” (Haber Merkezi)