Recep ÇALIŞKAN-Neval AKYÜZ/YENİGÜN HABER - 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçti. Türkiye'yi yarım asır geriye götüren darbe, demokrasi tarihinin kara lekesi olarak hala hafızalarda. Darbenin yıl dönümünde Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi önünde bir araya gelen sivil toplum kuruluşları sivil anayasa çağrısında bulundu. Sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı açıklamayı okuyan İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbenin üzerinden tam 43 yıl geçtiğini hatırlatarak, bu askeri darbe neticesinde idamların, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden politika ve uygulamalar yaşandığına dikkat çekti.
‘YÜZLEŞME VE HESAPLAŞMA SAĞLANMADI’
12 Eylül darbesini yapanların yargılanmalarına yönelik bir netice alınmadığını söyleyen Yılmaz, “Sonraki süreçte 12 Eylül darbesinde aktif olarak yer alanlar hakkında yargılama süreci başlatıldıysa da adaleti tesis etme çabasından uzak bu yargılama sonucunda herhangi bir neticeye ulaşılamadı. Aradan geçen 43 yıla rağmen darbe ile gerçek bir yüzleşme ve hesaplaşma sağlanmadığından dolayı ne yazık ki 12 Eylül rejimi, tüm kurumlarıyla beraber halen kendini var etmeye devam etmektedir. 43 yıldır ülke darbe Anayasası ve o dönemde yapılan yasa ve yönetmeliklerle yönetilmektedir. Darbe ürünü olarak hayatımıza giren YÖK ve RTÜK gibi kurumlar günümüzde de varlıklarını sürdürmekte; darbe döneminde sendikal hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamalar devam etmektedir. Yine darbe ürünü olarak Kürtlerin sivil siyasete girmelerini engellemeyi amaçlayan seçim barajı gibi antidemokratik uygulamalar da halen yürürlüktedir” dedi.
‘ÜLKENİN ANTİDEMOKRATİK YÖNTEMLERLE DAHA FAZLA YÖNETİLEMEYECEĞİ ORTADADIR’
12 Eylül darbe ürünü olan yürürlükte anayasanın değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:
“Cumhuriyet’in kurucu zihniyeti tekçi ve inkârcı bir nitelik ve pratiğe sahipken, 12 Eylül darbesi var olan sorunları daha da derinleştirmiş ve günümüzdeki birçok sorun ve ağır hak ihlalinin nedeni olmuştur. 12 Eylül enayasası ve anlayışıyla yönetilen ülkede son yıllarda hukukun evrensel ilkelerinden tamamen uzaklaşılmış, antidemokratik uygulamalar yoğunluk kazanmış, Kürtlerin sivil siyaset yapma hakları baskılanmış, kayyım politikaları kalıcılaştırılarak seçme ve seçilme özgürlükleri ihlal edilmiş, adil yargılanma hakkı rafa kaldırılmış, ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel haklar baskı altına alınmıştır. Tüm bunlarla bağlantılı olarak Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünden uzaklaşılmış ve mevcut sorunları daha da derinleştiren “Güvenlikçi Politikalar”da ısrar yöntemi seçilmiştir. Bu ısrar, her geçen gün yeni ağır insan hakları ihlallerine yol açmakta ve ülkeyi arzulanan toplumsal barıştan gittikçe uzaklaştırmaktadır. Ülkenin bu baskıcı ve antidemokratik yöntemlerle daha fazla yönetilemeyeceği ortadadır. Bu nedenle hukukun evrensel ilkelerine bağlı, demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir yönetim anlayışının benimsenmesi; bu darbe zihniyetinin tüm kurumlarıyla bir bütün olarak yüzleşme, hesaplaşmanın sağlanmasını ve nihayet yeni, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasa yapımına başlanılması gerekmektedir. Temel talebimiz 12 Eylül askeri darbesi sonrası Kürt halkının hafızından asla silinmeyecek ağır insan hakları ihlallerine konu suçların işlendiği bir merkez haline gelen Diyarbakır 5 No.lu Askeri Cezaevi’nin her karesinde yaşanan gerçekliğe bağlı kalınarak, büyük insanlık ve ülke için İnsan Hakları Müzesi’ne dönüştürülmesini talep ediyoruz.”