İddiaya göre; Prof. Dr. Salih Zoroğlu, Bakırköy’deki özel kliniğine getirilen onlarca çocuğa disosiyatif (Çoklu kişilik bozukluğu) teşhisi koydu.
Okuyanları hayretler içerisinde bırakan olay İstanbul'da yaşandı. BirGün'den Timur Soykan'ın haberine göre ünlü psikiyatrist Süleyman Salih Zoroğlu, çocuk hastalarını ilaçlarla manüpile edip anne ve babalarını tecavüzle suçlattı.
Kirli tuzak, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan birden fazla “aile içi cinsel istismar” hakkındaki suç duyurularının ardından ortaya çıktı.
Son dönemde arka arkaya yapılan birden fazla aile içi cinsel istismarı araştıran savcılık, iddiaların bunca artmış olmasını şaşırtıcı buldu. Yapılan araştırmalarda bu raporları düzenleyen kişinin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden KHK ile ihraç edilen bir isim olduğu belirlendi.
BAŞSAVCILIK HAREKETE GEÇTİ
Bakırköy’de, 5 çocuğun cinsel istismara uğradığı yönünde şikayet alan savcılık olaylarla ilgili çok yönlü inceleme başlattı. Yapılan araştırmalarda şikayetçi olan çocuklara ilişkin raporlarda aynı psikoloğun imzasının bulunduğu belirlendi. Söz konusu mağdur çocuklardan bazılarının bir süre sonra anlattıklarından vazgeçtikleri anlaşıldı. Ancak ailelerin çocuklarını psikoloğa götürdükten sonra ruh hallerinde değişiklik olduğunu belirtmeleri savcılıkça kuşkulu bulundu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bağlı Asayiş Şube Müdürlüğü’ne talimat vererek konunun araştırılması talimatı verildi.
Savcılık talimatıyla harekete geçen polis, psikiyatri kliniği hakkında derinlemesine inceleme başlattı. Kliniğin sahibinin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğu iddiasıyla Adli Tıp Kurumu’ndan KHK ile ihraç edilen Prof. Süleyman Salih Zoroğlu olduğu ortaya çıktı.
Süleyman Salih Zoroğlu, İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede çocuk ve ergenlerde disosiyatif bozukluklar, çocukluk dönemi travmaları, çocuk istismarı alanında uzmanlaştı. Uzmanlık tezi bu konudaydı. 1999-2006 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalığı Anabilim Dalı’nı kurdu, başkanlığını yaptı. 2011-2016 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı’ydı. 2010-2016 yılları arasında Adli Tıp Kurumu’nda görev yaptı. 6. İhtisas Kurulu üyesiydi ve çocuk cinsel tacizlerine bakan tek uzmandı. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra FETÖ’nün İstanbul Üniversitesi yapılanmasına yönelik operasyonda tutuklandı. Sosyal medyada Fetullah Gülen’i öven paylaşımları vardı. 1 yıl tutuklu kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul Bakırköy’de çocuk psikiyatri kliniği açtı.
KLİNİĞİNDE HASTALAR KUYRUK OLUYORDU
Eşi Özgül Zoroğlu, diş hekimiydi. Bir kızı psikiyatrist, diğer kızı psikologdu. Çocukları psikolojik sorunlar yaşayan aileler, 5 yıl Çapa’da Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış profesörün kliniğinde uzun kuyruklar oluşturuyordu. İddiaya göre; Salih Zoroğlu, kliniğine getirilen çocuklara sürekli dissosiyatif (Çoklu kişilik bozukluğu) teşhisi koydu. Birbirinin kopyası onlarca vaka yaşandı.
15 YAŞINDAKİ ÇOCUK ONUN ELİNE DÜŞTÜ
Ayşe (Gerçek adı değil) 15 yaşındaydı. Ekim 2022’de derslerindeki başarının düşmesi ve içine kapanması nedeniyle annesi ve ağabeyi tarafından Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun Bakırköy İncirli’deki kliniğine getirildi. Burada Zoroğlu’nun yardımcısı olarak psikologlar Ahmet A. (27) ve Zeynep A. (32) çalışıyordu. Ayşe’nin annesi ve babası boşanmıştı ve babası başka bir şehirde yaşıyordu.
‘48 AYRI KİŞİLİĞİ VAR’
Prof. Dr. Salih Zoroğlu, kısa sürede Ayşe’ye ‘Çoklu kişilik bozukluğu’ teşhisi koydu. 48 ayrı kişiliği olduğunu ve bunun nedeninin babasının tecavüzleri olduğunu söyledi. Anne ve ağabey bunun imkansız olduğunu, babasının asla böyle bir şey yapmayacağını anlattı. Kliniğe gitmeye başlamasından sonra Ayşe’nin durumu çok kötüleşmişti. Yüzü, sesi, hareketleri değişiyor ve kendisinde başka kişiliklerin ortaya çıktığını anlatıyordu. Evde sesler duyuyor, karanlık gölgelerin geçtiğini söylüyordu. Kabuslar görüyordu. Krizler geçirmeye başlamıştı. Kimi zaman kilitlenip hiç hareket edemiyor kimi zaman ağlama krizleri geçiriyordu. Ailesi onu Salih Zoroğlu’na götürüyor ve burun spreyi ile bir madde verilince sakinleşiyordu. Çocuk kendine zarar vermeye başlamıştı. Kollarını kesiyordu. Bir seferinde ağabeyini kırık soda şişesiyle tehdit etmişti. Daha sonra bunları hatırlamadığını, diğer kişiliklerinin yaptığını söylüyordu.
KETAMİN ENJEKTE ETTİ
Ayşe bir gün kolunun acıdığını söyledi ve ağabeyi iğne deliklerini fark etti. Kız kardeşine ilaç enjekte edildiğini doktor söylememişti. Ailesi Ketamin enjekte edildiğini sonra öğrenecekti. Bu hayvanlarda kullanılan bir dozdu. Sadece hastanede anestezi sırasında hastalara verilebiliyordu. Burun spreyi ile verilen daha düşük doz Ketamin’di. Bu sırada Zoroğlu, şizofreni vakalarında kullanılan ağır ilaçlar yazıyor ve bunları hep onun söylediği eczaneden alıyorlardı.
‘BABANIN TÜM MALVARLIĞI ALIN’
Profesör, anneyle yaptığı bir görüşmede babanın Ayşe’ye 5 yaşından itibaren yüzlerce kez tecavüz ettiğini söylemiş ve “Babayı tehdit edip tüm malvarlığını Ayşe’nin üzerine geçirin” demişti. Anne ise tepki göstermişti. Bu süreçte profesör aileye dini içerikli mesajlar da gönderiyordu.
Salih Zoroğlu, Ayşe’yi babasının tecavüzüne uğradığına ama bunu gizleyen, hatırlamasını engelleyen kişilikleri olduğuna tamamen ikna etmişti. Seansta Ketamin verdiği çocuğa “Babanın tecavüzlerini hatırla” diyordu. İlacın etkisindeki çocuk farklı kişiliklere bürünerek “Hatırlıyorum” diye karşılık veriyor ve anlatıyordu. Profesör geçirdiği krizlerin de ‘hatırlamalar’ olduğunu söylemişti. Aslında her krizi Ayşe için bir başarıya dönüştürmüştü.
‘PSİKOLOĞUN KORKUNÇ OKUL ZİYARETİ’
Salih Zoroğlu klinikte kişilikleri en hızlı şekilde ortaya çıkan, tecavüzleri hatırlayan hastasının Ayşe olduğunu sürekli tekrarlıyordu. Psikologlar ve diğer çocuk hastalarına Ayşe’yi örnek gösteriyordu. Ayşe onun projesine dönüşmüştü ve tamamen etkisi altındaydı. Klinikte çalışan psikolog Zeynep, bir gün Ayşe’nin okuluna gitti. Öğretmenler odasında Ayşe’nin 5 yaşından itibaren babasının tecavüzüne uğradığını söyledi. Bu konuda korkunç detaylar anlattı ve Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun raporunu verdi. Amaçları Ayşe’nin sınavlardan muaf tutulması ve 15 gün izinli sayılmasıydı. Öğretmenler ve okul yönetimi şoke olmuştu. Hemen anneyi aradılar. Çocuk büro amirliğine de haber verdiler.
‘BENİM EVİMDE KALMAZSA ÖLECEK’
Tüm yaşadıklarına karşın aile, Ayşe’yi Prof. Dr. Salih Zoroğlu’ndan kopartamıyordu. Çocuk seanslara gitmezse, ilaç almazsa krizlere giriyordu. Profesör, seansların 6. ayında, geçen Haziran’da aileye “Bu kız elinizde kalırsa ölecek. Bir süre benim evimde kalsın. Evde eşim, 3 kızım, hizmetlimiz var. Evimde kalmak zorunda” dedi. Aile önce kabul etmedi. Ama Ayşe’nin sinir krizleri ve intihar etmesi korkusuyla başka seçenekleri kalmadı. Ağabeyi, Ayşe ile profesörün evindeyken telefonla konuştuğunda Ketamin etkisinde olduğunu anlıyordu. Çocuk sarhoş gibiydi, dili dolanıyordu.
Bir süre sonra profesör, Ayşe’yi kliniğe götürüp orada çalıştırmaya başladı. Ayşe’ye beyaz önlük giydirerek diğer hastaların seanslarına sokuyordu. Profesör, ‘proje hastası’ olan Ayşe’yi diğer çocuk hastalarının kişiliklerini ortaya çıkarmakta kullandığını anlatıyordu. İddiaya göre; Ayşe, disosiyatif teşhisi konulan çocuklara tek başına seans yapmıştı.
‘ANNEM DE TECAVÜZ ETTİ’
Temmuz ayında kliniğe gelen ağabeyi, Ayşe’nin uzun olan saçlarını kestiğini gördü. Çocuk saçlarını nasıl kestiğini hatırlamadığını, başka bir kişiliğinin saçlarını kestiğini anlattı. Ayşe, ağabeyine annesinin de çocukken kendisine tecavüz ettiğini söyledi. Ağabey, koşarak profesörün odasına daldı. Salih Zoroğlu, Ayşe’nin odasından baba çıktıktan sonra annenin girdiğini ve onun da tecavüz ettiğini anlatıyordu. Annenin de disosiyatif hastası olduğunu ve bunları hatırlamayacağını söylüyordu. Akabinde bilimsel literatürle ilgisi olmayan sapkın tarifler yapmıştı, hatta bunları WhatsApp mesajıyla da gönderdi.
‘ANNE VE BABANA DAVA AÇ’ MESAJLARI
Ayşe 1.5 ay Salih Zoroğlu ve ailesiyle yaşadı. Ağabey kliniğe giderek kardeşini görüyordu. Bir boşlukta Ayşe’nin telefonundaki Salih Zoroğlu ile mesajlaşmalarını aldı. Mesajlarda doktor, Ayşe’ye anne ve babasına nasıl dava açacaklarını anlatıyordu. Birlikte bowling oynamaya, sinemaya gittikleri fotoğraflar vardı. Profesör, çocuğa onu yurt dışındaki okullara göndereceğini söylüyordu.
Ayşe 31 Temmuz’da Salih Zoroğlu’nun evindeyken babasını CİMER’e şikayet etti. Profesörün 12 sayfalık raporunu şikayet dilekçesine eklemişti. Ağabeyine gönderdiği sesli mesajda “Babam tutuklanmazsa hoca ile birlikte suç duyurusunda bulunacağız” diyordu.
‘SAVCIYA PROFESÖRÜN RAPORUYLA GİTTİ’
Birkaç gün sonra Ayşe, Bakırköy Çocuk İzleme Merkezi’ne (ÇİM) giderek babasından şikayetçi oldu. Ağabeyi onun aileden tamamen kopmaması için yanına gitmişti. ÇİM’de 2.5 saat Ayşe’nin ifadesi alındı. Babasının ve annesinin tecavüzüne uğradığını söyleyip ikisinden de şikayetçi olmuştu. Ayrıca Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun raporunu da savcıya vermişti.
Ayşe ifadeden çıktıktan sonra hemen telefonla profesörü aramıştı ve konuşmalarını ağabey de duyuyordu. “Aynı sizin söylediğiniz gibi anlattım hocam. Asla ağlamadım” demişti. Profesörü de duyuyordu ağabey. “Biraz ağlasaydın, inandırıcı olurdu” diyordu.
‘SAVCI ŞÜPHELENDİ’
Savcı, Ayşe’nin koruma altına alınmasına, kızlık muayenesi yapılmasına karar verdi. Polisleri çağırdı. Ayşe, profesörü arayarak “Beni ÇODEM’e götürüyorlar” dedi. Profesör, Ayşe hakkındaki raporda kendi koruması altında olduğunu yazmıştı ve çocuğun bırakılacağını düşünmüştü. ÇODEM’e yerleştirilen Ayşe, krizler geçiriyordu. Ailesi artık bunun Ketamin yokluğundan kaynaklandığına emin olmuştu. Bu sırada Salih Zoroğlu’nun diş hekimi olan eşi, Ayşe’yi almak için kuruma başvuru yapıyordu. Kurum yöneticileri, Salih Zoroğlu’nun Ayşe hakkında hazırladığı akıl almaz rapora şüpheyle yaklaştı. Savcılığa bu konuda bilgi verildi.
5 ÇOCUK AYNI PROFESÖRÜN RAPORUYLA GELMİŞTİ
Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı ise daha önceden Salih Zoroğlu’nu mercek altına almıştı. Çünkü son dönemde 5 çocuk benzer iddialarla savcılığa başvurmuş ve ailelerini cinsel istismarla suçlamıştı. Hepsinde Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun raporu vardı. Ayşe’ye Ketamin verilip verilmediğinin anlaşılması için saçından örnek alındı ve Adli Tıp’a gönderildi. Ayşe’nin kuruma alınmasından 10 gün sonra 'kızlık muayenesi' sonucu çıktı. Bakireydi. Saç telinde ise Ketamin bulundu.
‘7 ÇOCUK DAHA PROFESÖRÜN ETKİSİ ALTINDAYDI’
ÇODEM’de kalan Ayşe ile ağabeyi görüşebiliyordu. Ketamin etkisinden kurtulan Ayşe, söylediklerinin gerçek olmadığını anlattı. Sürekli ağlıyor, özür diliyordu. İfadesini değiştirdi. Ağabey, Ayşe’nin ve kendisinin Salih Zoroğlu ile mesajlaşmalarını arşivlemişti. Kliniğe gittikleri dönemde verilen ilaçları ve diğer belgeleri bir klasöre dönüştürerek savcıya teslim etti. Ağabey de savcılığa ifade verdi. Ayşe ikinci ifadesinde kendisi gibi profesörün zorlamasıyla ailelerini tecavüz ile suçlayan 7 çocuğun ismini vermişti.
ELİF VE AİLESİNİN KABUSU
Profesör Kabus’un ağına düşen çocuklardan biri; Elif’ti (Gerçek adı değil). 17 yaşındaki Elif’in annesi öğretmen, babası ise İstanbul’da otel sahibiydi. Bir kız kardeşi vardı. Elif çok zeki bir çocuktu ve ortaokuldayken öğretmenin tavsiyesi üzerine yapılan IQ testi bunu doğrulamıştı. Sınavlarda çok yüksek puanlar almıştı ve iyi bir kolejde eğitim görüyordu. 2022 yılının başında okulda duramamaya başladı, ailesine açık liseye geçmek istediğini söyledi.
Bunun üzerine ailesi, çocuk ve ergen psikiyatrisi konusunda ünlü doktor Prof. Dr. Salih Zoroğlu’ndan randevu almak istedi. Çok sıra olduğu için güçlükle Şubat 2023’te randevu aldılar. Saatlerce sıra bekledikten sonra Psikolog Ahmet K. ile görüştüler. Kısa bir test yapıldı. Prof. Dr. Salih Zoroğlu, ilk seansta Elif’e ‘Çoklu kişilik bozukluğu’ teşhisi koydu ve bunun cinsel istismar nedeniyle olduğunu söyledi.
PROFESÖRÜN ŞÜPHE TOHUMLARI
Elif çok şaşırmıştı, böyle bir şey yaşamadığını anlattı. Salih Zoroğlu ise farklı kişilikleri olduğunu, bu kişiliklerinin tecavüzü hatırlamasını engellediğini ifade etti. Profesör, bu cinsel travmayı aileden biriyle yaşamış olabileceğini söyledi. “Bunu kişiliklerine sor” dedi. Seanstan sonra anneye bilgi verildi ve öğretmen anne büyük şaşkınlık içindeydi. Kızıyla çok bağlıydılar ve onu çocukluğu boyunca hiç yanından ayırmamıştı. Elif de ona her şeyini anlatırdı. Ama içine şüphe düşmüştü. Hiç uyumuyor, ünlü profesörün bu korkunç iddiası aklından çıkmıyordu. Bir yandan profesöre şüpheyle yaklaşırken öte yandan bu istismarın nereden, kim tarafından ne zaman yapılmış olabileceği soruları akıllarından çıkmıyordu.
‘KETAMİNİ SAKIN ANNENE SÖYLEME’
Profesör, Elif’e ilaçlar yazdı. Onun yönlendirdiği eczaneden burun spreyi şeklindeki Ketamin de aldılar. İddiaya göre; Salih Zoroğlu seans başında Elif’e kolundan iğneyle Ketamin veriyordu. Bu sırada yanlarında Psikolog Zeynep A. da vardı. Bunu kesinlikle annesine söylememesini tembihlediler. Elif, Ketamin’in uyuşturucu etkisindeyken profesör taciz ve tecavüz olayına inmeye çalışıyordu.
Salih Zoroğlu, Elif’te baskın bir erkek kişilik olduğunu, bunun tedaviyi engellediğini söyledi. Babanın evden ayrılmasıyla bu kişiliğin ortaya çıkarılabileceğini anlattı.
‘BABAYI EVDEN UZAKLAŞTIRDI’
Aile bunu konuştu ve baba, kızının sağlığı için bir hafta evden ayrıldı, kendi annesinin evine gitti. Bir hafta sonra ise profesör, babanın 3 ay başka bir yerde kalmasını istedi. Elif’in babası neler olduğunu anlamaya çalışıyordu, profesörle konuşmak istedi ama reddedildi. Kızının iyiliği için bunu da kabul etti. Başka bir ev tuttu.
Salih Zoroğlu, Elif’e babasının tecavüzüne uğradığını söylemeye başladı. Elif bunun imkansız olduğunu, babasının böyle bir şeyi asla yapmayacağını söylüyordu. Ama profesör kesin ifadelerle babasının ona 5 yaşından 12 yaşına kadar tecavüz ettiğini anlattı. Önce 17 daha sonra 45 kişiliğinin olduğunu söyledi. Tek tek bu kişilikleri ortaya çıkaracaklarını ve tecavüzü hatırlayacağını söylüyordu. Elif hatırlamadığını söyledikçe Ketamin’in dozu arttı. Salih Zoroğlu sadece hastanede verilebilen ilacı yasa dışı şekilde temin ediyordu. Odasındaki çekmecesinden cam tüpte çıkarıp şırıngaya çekerek uyguluyordu. Seanslarda Elif’e sürekli ‘Hatırla’ diye baskı yapıyordu.
‘BABASINI SUÇLAMAYA BAŞLADI’
Elif bir süre sonra doktorun etkisi altına girmiş, babasını suçlamaya başlamıştı. Annesine, profesörün babasını suçladığını söylemişti. Annesi bunun imkansız olduğunu anlattı. Kızını hiç yanından ayırmayan bir anneydi. Babası aradığında Elif telefonu açmıyor, babasıyla hiç konuşmuyordu. Baba, eşini aradığında ise “Kızın artık seninle konuşmak, görüşmek istemiyor” yanıtını almıştı.
‘EVDE BABAYI KÖTÜLEYECEKSİNİZ’
Seanslarda profesör, Elif’e annesinin ispiyoncu olduğunu, bilgileri babasına aktardığını söylemeye başladı. Elif, çok bağlı olduğu annesine artık nefretle düşman gibi bakıyordu. Anne, doktorun talebi üzerine babayla bağlantısını kesmişti. Sürekli ağlayan kadına Elif, “Anne sen de istersen Psikolog Zeynep’ten seans al, hiç iyi değilsin” dedi. Öğretmen anne, profesörün onayıyla Zeynep A.’ya gitti. Seansta Zeynep A., babayı kötülüyor, onun kızına tecavüz ettiğini söylüyordu. Babayı hayatlarından çıkarmaları gerektiğini anlatıyordu. Evde kesinlikle ‘Baba’ dememeleri, onu adıyla anmalarını tembihledi. “Bunu yapmazsanız Elif içindeki babayı sevmeyen kişilikler ortaya çıkmaz ve tecavüzleri hatırlamaz. Kızınız iyileşemez” diyordu. Baba için evde sürekli “Pislik, ondan iğreniyorum” gibi sözler kullanmasını istedi. Psikolojisi darmadağın olan anne, “Tamam” dedi.
‘BABAMI ZEHİRLEYELİM’
Elif bir gün annesine “Profesörde bir zehir var. Bunu yemeğe kattığında ortaya çıkmıyormuş. Babamın çorbasına sen bunu koyabilirsin. Profesör böyle yapabileceğimizi söyledi” dedi. Annesi donup kalmıştı. Kızı, eşini öldürebileceklerini söylüyordu. Hemen bunu psikolog Zeynep A.’ya anlattı. Zeynep A. “Hoca hastaların öfkesini ölçmek için bunu yapıyor” dedi Anne ise “Ya bunu gerçekten yapmaya kalkarsa…” diye tepki göstermişti.
Kliniğe gitmeye başlamasından üç ay sonra Elif, ilaç içerek intihar girişiminde bulundu. Hastaneye kaldırıldı ve midesi yıkandı. Koşarak hastaneye gelen babaya, anne “Seni görmese daha iyi. Kötü etkilenebilir” dedi. Baba artık dayanamıyordu. Kızının yanına gitti. Bitkin halindeki Elif, babasıyla konuştu.
‘BABA SUÇLAMAYI ÖĞRENİYOR’
Anne, eşine Salih Zoroğlu’nun onu kızına tecavüz etmekle suçladığını söyledi. Baba deliye dönmüştü. “19 yıllık eşimsin, buna nasıl inanırsın” diye tepki gösterdi. Bu süreçte boşanma aşamasına geldiler. İkisi de 6 ay boyunca bir kabusu yaşadı. Baba kanser hastasıydı ve yaşadıklarını ‘Ölümden beter’ diyerek tarif ediyordu. Avukatıyla konuşup profesör hakkında suç duyurusunda bulunmaya karar verdi. Önce CİMER’den şikayet dilekçeleri yazdı.
‘SİZİ YURT DIŞINA GÖNDERECEĞİM’
Elif, klinikte Ayşe ile arkadaş olmuştu. Ayşe, Salih Zoroğlu’nun asistanı gibiydi. Hatta onun evinde kalıyordu. Elif de profesörün proje hastalarından birine dönüştürülmüştü. Profesör, ‘Hatırlamalar’ da çok geride ama çok zeki olduğunu söylüyordu. Ayşe ve Elif’i yurt dışındaki okula göndereceğini anlatıyordu. Ayşe, babası ve annesi hakkında suç duyurusunda bulunacağı gün aslında Elif de babası hakkında şikayetçi olacaktı. Salih Zoroğlu ona da bir rapor yazarak vermişti. Ama Elif son anda emin olamadığını düşünüp vazgeçmişti. Bu sırada anne, kızının cep telefonundaki Prof. Zoroğlu ile mesajlaşmalarını kopyalıyordu. Profesör sürekli olarak babasını şikayet etmek için kızına baskı yapıyordu.
'BENİ ALLAH VAZİFELENDİRDİ'
Baba ise Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun cep telefonu numarasını bulmuştu ve ona WhatsApp’tan yazıyordu. Baba çok sert tepkiler gösterirken Zoroğlu sakin bir üslupta “İtiraf et” diyordu. Babanın da çokluk kişilik bozukluğu hastası olduğunu yazıp bilinçaltındaki kişiliklerin aslında yakalanmak istediğini yazdı. Çıldırtıcı mesajlardı. Baba kızına hiçbir kötülük yapmadığını yapamayacağını yazıyor ama profesör ona şöyle mesajlar atıyordu:
‘Bence sakin ol. Mertçe özür dile… Olayı örtbas eden zavallı çocuk iyileşemez.’
‘Ya Allah beni bir vazife ile vazifelendirdiyse o zaman senin halin nice olur. Ben biliyorum. Kızın biliyor. Sen biliyorsun. Allah zaten biliyor.’
‘Ahiret var, hesap var. Şimdi reddettin. Hadi diyelim kabul ettirdin. Hadi senin şansına kız da kendini öldürdü ve bu dünyada yırttın. Ne olacak, tatmin mi olacaksın.’
‘20-30 sene sonra hesaplar öte alemde açılır. Ve sen şöyle söyleceksin. ‘Ya leyteniii küntü türaba.’ ‘Heyhat. Artık geçti’ diyecekler ve ebedi, yani sonsuz hayat boyunca azap çekeceksin.’
‘ÇOCUKLARIN RUHLARINDA GÖREBİLİYORSAM…’
‘Ya ben bir şekilde doğru bilgiyi alabiliyor. Çocukların söylemediklerini onların ruhlarında görebiliyorsam. Ya Allah öyle bir hal verdiyse bana. Yahut haber alabileceğim başka şeyler varsa. Ne yapacaksın. Haşa, Allah CC dize mi getireceksin.’
‘Söyle bakalım. 45 (en az) kişilik bacak kadar çocukta nasıl oluştu. Sen alemi aptal herkesi sersem mi sanırsın.’
‘Özür ve af dilemen lazımdır. Kızın iyi bir insandır. Bunu takdir eder. Sonra demen lazım ki. ‘Az bir ömrüm kaldı. Sana rüşvet falan değil. Bahşiş de değil. Neyim varsa sana vereyim. Sen beni ben seni bir daha görmeyelim. Ama yalvarırım biraz da olsa hakkını helal et. Nasıl oldu bilmiyorum ama bunlar olmuş. Sen yalancı, iftiracı değilsin. Belki ben de hastayım’ de.
‘ELİNDEKİ, AVUCUNDAKİLERİ KIZA VER’
‘Bence senin de çoklu kişiliğin var. Sen bunu bilmiyor ya da bilmezden geliyorsun… Git ‘ne olduysa oldu, hatırlıyorum ya da hatırlamıyorum ama sen doğrusun’ de. Kalbi kırık kıza daha fazla yalancı, iftiracı, komplocu deme… Yarından, erkenden tezi yok. Elindeki avucundakileri o kıza ver. Kurtul. Verdiklerin onun tazminatının milyar da biri de değil.’
Baba bu mesajların ekran görüntülerini aldı. Ertesi gün savcılığa suç duyurusunda bulundu. Mesajları savcıya sunan baba ifadesinde şöyle diyordu:
“Allah tarafından görevlendirildiğini söylüyor. Bu kişinin ruh hastası olduğunu anladım. Bir doktor, profesör bu şekilde şeyler yazmaz.”
ELİF, PROFESÖRDEN UZAKLAŞTI
Babanın, anneyle görüşmeleri ve savcılıktan aldıkları bilgilerden sonra Elif ile konuştular. Elif’in şüpheleri vardı ve profesöre kendini tamamen bırakmamıştı. Onu profesörden uzaklaştırdıkça durumu düzeldi. Elif ve annesi de savcılığa giderek yaşadıklarını anlattı. Profesör ile mesajlaşmalarını savcılığa sundular.
Ağustos ayında 'kızlık muayenesi' için sıra beklerken Ayşe ve Elif aynı salondaydı. Profesörün mağduru iki aile birbirlerini klinikte gördüler. Yaşadıkları kabusu konuştular. Rapor Elif’in de Ayşe gibi bakire olduğunu ortaya koydu.
Savcılık Ayşe ve Elif gibi 5 çocuğun aileleri hakkındaki şikayetleri inceliyordu. Bu olaylarda Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun birbirine çok benzeyen raporları vardı.
EVİNDE KETAMİN BULUNDU
Polis 11 Eylül’de operasyon yaptı. Prof. Dr. Salih Zoroğlu, eşi diş hekimi Özgül Z., psikologlar Ahmet A. ile Zeynep A. kliniğin sekreteri İnci A. ve ketamin ilacı yasa dışı şekilde temin edip Zoroğlu’na verdiği iddia edilen Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi’nde görevli doktor Hüsna A. gözaltına alındı. Zoroğlu’nun evinde cam tüp içinde Ketamin ilacı bulundu.
TUTUKLANDI
Salih Zoroğlu ifadesinde 40’ın üzerinde çocuk için cinsel istismar raporu düzenlediğini söyledi. Hastalara ketamin verilmesini tedavinin bir parçası olarak açıkladı. Çocukların istismarı kabullenmesi için telkinde bulunmadığını savundu. Çocukların ailelerini tehdit ettiği ve para istediği iddialarını kabul etmedi. 14-15 öğrenciyi yurt dışına gönderdiğini anlattı. 14 Eylül Perşembe günü Salih Zoroğlu ve Ahmet A. tutuklandı. Diğer şüpheliler adli kontrol şartıyla bırakıldı.
‘180’DEN FAZLA ÇOCUK VAR’
Savcılığın Ayşe ve Elif gibi 15 vaka tespit ettiği öne sürülüyor. Geçmişte çocukların ailelerini suçladığı 7 olayda davalar açılmış ve Salih Zoroğlu’nun raporunun etkisiyle tutuklananlar olmuş. Savcılık, Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun 180’den fazla çocuğa çoklu kişilik bozukluğu teşhisi koyduğunu düşünüyor. Bu çocuklar ve ailelerinin akıbeti araştırılıyor.