Yûsif Bedirxan

Yûsif Bedirxan

Yûsif Bedîrxan Yazdı: Kürdçe’ye dair yaman çelişkiler

“Kürdlük ve Kürtçe ile ilgili yaşanan sorunların sebebi, devlet içinde farklı güçlerin meseleye bakış açıları” diye yazmıştım bir başka yazımda.

Özellikle Kürt meselesi söz konusu olduğunda bu zıtlık halinin belirginleşmesi ön plana çıkıyor. Bu yüzden uygulamalar bir birine karşıtlık gösterebiliyor.

O zaman Diyarbakır’da bizzat devlet eliyle Ahmedê Xani, Feqiyê Teyran ve Molla Ahmed-i Cezerî gibi Kürt mütefekkirlerinin hayatlarını öne çıkaran Doğu’nun Kanatları etkinliğini anlatmış ve şöyle demiştim: Türkiye’nin batısında bir konsere Valilik izin vermezken, Diyarbakır’da aynı sanatçının konser verebiliyor olması yaman bir çelişki.

İzin veren de yasaklayan da devletin meşru zemini.

Aynı sorunu bu kez de Dünyaca ünlü soprano Pervin Chakar’ın Mardin’de yaşadık.

Sosyal medya hesabından duyurulan ve gazetemiz tarafından haberleştirilen açıklamada

Chakar, repertuarında Kürtçe eserler olduğu için Mardin Artuklu Üniversitesi’nin kendisine konser için salon vermediğin savundu bu kez.

Chakar, “Mayıs ayında konser vermek için Mardin Artuklu Üniversitesi konser salonuna dilekçe yazdık. Rektör gayet olumluydu. Daha sonra konser repertuarımı istediler. Repertuarımda Kürtçe eserlerin olması sebebiyle bana konser salonunu vermediler. Şehrimde konser veremememin hüznünü yaşıyorum” dedi.

Her ne kadar eksiklerle anılıyor olsa da Mardin Artuklu Üniversitesi yanılmıyorsam 2011 yılından beri Yaşayan Diller Enstitüsü Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü ile hizmet veren üniversitelerimizden. Yani Kürtçe öğretmenlerin yetişmesi için eğitim veren yarı özerk resmi bir devlet kurumu.

Yaşananlara tepki gösteren Ak Parti MYK üyesi Abdurrahman Kurt, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda,  “Maalesef Pervin hanım hiç ummadığımız bir tavırdı, biz de şaşırdık ve üzüldük bütün çabamıza karşın bir de meydan okumayla karşılaştık, âmâ olsun onları da aşacağız hiç üzülmeyin.” İfadelerini kullandı.

Kurt, yasak gerekçesini farklı yerlere çeken ve hatta Ak Parti’den  ayrılmasına kadar varan tepkiler üzerine devamında, “Bizzat ben görüştüm maalesef sebep Kürtçe. Başımıza bela alırız gibi bir sürü bahane. Bir şey diyen olursa beni adres göster yada kimden çekiniyorsan ben arayayım falan da dedik bakalım bir daha deyip savuşturuldu. Kendi yaptığımız yasal düzenlemeleri, geri verdiğimiz gasp edilmiş hakların kullanımını bile engelleyecek derece de korkakça tavırlar ve içimizden dost sandıklarımızdır bizi arkadan vuran maalesef.” dedi.

Durum bu.

Kürdlüğün ve Kürdçe’nin  kabul görmüş değerlerine karşı yaman bir çelişki ve çekişme var maalesef devletin içinde.

Devlet mekanizmalarının farklı kararları, dar bir çerçevede devletin içinde farklı güçlerin etkisi olarak yorumlanabilir.

Düşünün devletin en üst noktasındaki insanlar rahatlıkla “Anadil, ana sütü gibi helaldir” diyebiliyorken; bir yandan “ana dilde eğitim” taleplerine karşı bazen yuvarlak cümleler, bazen de sert tepkilerle temel insan hakların siyasi malzeme haline dönüştürüldüğü algısına neden oluyor. Nasıl ki dil ana sütü gibi helalse tüm dillerdeki müzikler de evrenseldir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yûsif Bedirxan Arşivi