Telgrafhane Sokağı’ndaki La Bedê

Telgrafhane Sokağı’ndaki La Bedê
Diyarbakır Suriçi’ndeki Telgrafhane Sokak kendi halinde, çok az insanın bildiği bir sokaktı. Sokakta sadece bir manav-bakkal bulunuyordu. Burada açılan...

Diyarbakır Suriçi’ndeki Telgrafhane Sokak kendi halinde, çok az insanın bildiği bir sokaktı. Sokakta sadece bir manav-bakkal bulunuyordu. Burada açılan La Bedê, küçük bir kafe de olsa sokağa güzellik ve hareket kattı

Vecdi ERBAY

DİYARBAKIR YENİGÜN – Suriçi’ndeki Gazi Caddesi’nden Mardinkapı’ya doğru ilerlerken, caddenin iki yanına onlarca sokak açılır. Bu sokaklardan birinden içeri girdiğinizde, bir labirente girmiş gibi hissedersiniz. Bu sokaklara aşina olmayan biri, birbirini kesen sokaklardan nereye çıkacağını bilemez. Bu güzel bir duygudur kimi zaman. Öte yandan kapı önlerinde oturan kadınlar, sokakları sesleriyle çınlatan çocuklar, yanınızdan selam vermeden asla geçmeyen yaşlı adamlar başka bir güzeldir. La Bedê Kafe, sizi nereye çıkaracağını bilmediğiniz böyle bir sokağın hemen girişinde açıldı bir iki ay önce. Arada gittiğim Kastal Kafe’ye çıkan sokakta. Sokağın adı da güzel, Telgrafhane. Telgraf çekenler var mıdır hâlâ bilmem ama sokağın adı Telgrafhane olduğuna göre belki eskiden bir küçük postane vardı burada.

Sokağı güzelleştiren kafe

Önce birkaç küçük masa ile sandalye vardı kapı önünde ve Diyarbakır’daki binlerce çay ocağından bir farkı görünmüyordu. Dikkat çeken tek şey, belki kadınların burada çalışıyor olmasıydı. Sokaktan son geçtiğimde masa ve sandalyeler çoğalmıştı. Küçük mekanın önüne çiçek saksıları konulmuş, karşı duvarı ise desenlerle süslenmişti. Bir güzel yer olmaya doğru gittiğini gösteriyordu La Bedê. Birkaç arkadaşımla Suriçi’ni gezerken La Bedê’de çay kahve molası verdik. Büşra ve Kral müşterilerle ilgileniyordu. Kral’a “Adınız nedir?” diye sordum, “Kral” cevabını verdi. Üstünde, Kral adına yakışır Che baskılı bir tişört vardı. Kendisine Kral adını yakıştırmıştı, üstelemenin bir manası yoktu. Kafenin işletmecisi ya da sokağı güzelleştirmenin ilk adımlarını atan Roza Türk daha sonra geldi. “Kral burada mı çalışıyor?” diye sordum Türk’e, “Kral buranın her şeyi” diye karşılık verdi.

Kıbrıs’tan Diyarbakır’a dönüş

Roza Türk daha 8 yaşındayken ailesi Güney Kıbrıs’a iltica etmiş. Orada büyümüş, okula gitmiş ve ailesinin açtığı dükkanda erkenden çalışmaya başlamış genç bir kadın. Yaklaşık 4 yıl önce ağabeyi ile ilk kez geldiği Diyarbakır’dan bir daha ayrılmak istememiş. “Suriçi’ni gezerken kendimi buraya ait hissettim ve bir daha gitmek istemedim” diyor Türk. Ağabeyi onu ikna edemeyince Kıbrıs’a tek başına dönmek zorunda kalmış. Bir ay boyunca Diyarbakır’daki akrabalarının yanında kalan Türk, geri dönmemek üzere Kıbrıs’a, oradan da Almanya’ya gitmiş. Ama iki ülkede de duramamış ve Diyarbakır’a geri dönmüş. “Çatışmalar başlamadan önce yine Suriçi’nde bir kafe açtım” diyor Türk, “Çatışmaların olduğu bölgede değildi kafe ama biz de etkilendik. Çünkü kimse bu tarafa gelemiyordu. Kapatmak zorunda kaldım. Sonra Diclekent’te bir yer açtım ve orayı da kapattım. Burayı görünce kiraladım. Bakalım nasıl olacak.” Türk’ün dediğine göre burayı açmaya hazırlandığı sırada sokakta ikamet edenler rahatsız olmuş önce. “Beni tanımıyorlardı ve burada nasıl bir yer açacağımı bilmiyorlardı çünkü” diyor Türk. Daha sonra mahalleli alışmış ona, kafeyi de sevmişler. Burada kafe açılmasını hoş karşılamayan yaşlı komşularından biri, daha sonra yardımcı olmuş ona, güneşi nasıl kapatacağıyla ilgili fikirlerini paylaşmış. “Böyle güzeldir insanlardır Diyarbakırlılar” diyerek şehrini de övüyor Roza Türk.

Fransızca ve Kürtçe

Kafede içeride oturulacak bir yer yok. Ancak kışın da oturulacak bir yere çevirebilmek için yan taraftaki binalarla ilgileniyor Roza Türk. Bakımsızlıktan yıkılmış bir binanın hemen yan tarafında La Bedê. Burayı onarabilirse La Bedê yaz kış oturulacak bir mekan olmaya aday olacak. İleride kadın emeğinin görünür olması için çalışmalar yürüteceklerini de söyleyen Roza Türk, ressam arkadaşının ders vereceği resim atölyesi açmayı da tasarladığını belirtiyor. Peki, La Bedê ne demek? “Annemin adı” diyor Roza Türk, “annemin adı Bedriye ama Diyarbakırlılar Bedriye demez, Bedê der. Başına Fransızca La’yı ekleyince La Bedê oldu. Müşterilere çay-kahve yetiştirmeye çalışan Büşra güleç yüzlü, Kral’a söyleyecek laf yok zaten. Roza Türk, kadınlara ilham veren genç bir girişimci. La Bedê ise sokağı güzelleştiren bir mekan.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.