‘Suyumuz alarm veriyor, kuraklıkla karşı karşıyayız’

‘Suyumuz alarm veriyor, kuraklıkla karşı karşıyayız’
Son yıllarda yağış oranlarında yaşanan düşme nedeniyle ülke genelinde kuraklık alarmına basıldı. Kuralık tehdidi ile karşı karşıya kaldığımızı...

Son yıllarda yağış oranlarında yaşanan düşme nedeniyle ülke genelinde kuraklık alarmına basıldı. Kuralık tehdidi ile karşı karşıya kaldığımızı söyleyen TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Adana Şube Yönetim Kurulu Üyesi Selim Kazıcı, “Dünya’da ve Ülkemizde kuraklık tehlikesi her geçen yıl daha fazla hissediliyor. Ülkemizin önemli bölümünde kar ve yağmur yağmaması hem tarım üreticilerini hem de iklim uzmanlarını endişelendiriyor” dedi.

YENİGÜN ÖZEL - Yaşanan mevsimsel değişimler akıllara küresel ısınmanın etkisi olan kuraklığı getirdi. Özellikle son yıllarda yağışlarda yaşanan düşüş sonucunda Türkiye’de 81 ilde eş zamanlı yağmur duasına çıkıldı. Yağış oranlarının azalması ve kuraklık tehdidine dair TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Adana Şube Yönetim Kurulu Üyesi Selim Kazıcı ile görüştük. Kazıcı, kuraklık tehdidinin giderek arttığına dikkat çekerek, su kullanımı noktasında vatandaşlara uyarılarda bulundu.

Pandemi ve çevresel faktörlerin ilişkisi nedir?

Kazıcı: Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi ve çevre arasındaki ilişkiye dikkat çekerek başlamak istiyorum. Dünya çapında vakalar hızla artış gösterirken, yaşamları tehdit ediyor ve bununla birlikte çevre üzerinde de derin bir etkisi oluyor. Bu salgın bizlere, insanların doğa ve birbirleri arasındaki ilişkiyi dikkatli şekilde incelememiz gerektiğini gösteriyor. Yaşanan bu salgın durumları bizlere, doğal kaynakların sınırsız olmadığını ve kaynakları verimli kullanmamız gerektiğini acı bir şekilde göstermiştir. Kişi başına; ürettiğimiz atık miktarı, saldığımız emisyon miktarı, tükettiğimiz su miktarı gibi birçok çevresel konuda bilinçli davranıp, kaynakların tükenmemesi için hepimiz bireysel anlamda elimizden geleni yapmalıyız.

[caption id="attachment_63377" align="alignleft" width="600"] TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Adana Şube Yönetim Kurulu Üyesi Selim Kazıcı[/caption]

Kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya mıyız?

Kazıcı: Bir bölgede nem miktarının geçici dengesizliğinden kaynaklanan su kıtlığı olarak tanımlanabilen kuraklık, doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda ve yerde meydana gelebilir. Kuraklık tabiatın gizli tehlikesi olup, genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalımından ya da dengesizliğinden dolayı meydana gelir. Kuraklık, yalnızca fiziksel bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Kuraklığın, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle, toplum üzerinde de çeşitli olumsuz etkileri vardır. Dünya’da ve Ülkemiz’de kuraklık tehlikesi her geçen yıl daha fazla hissediliyor. Ülkemizin önemli bölümünde kar ve yağmur yağmaması, hem tarım üreticilerini hem de iklim uzmanlarını endişelendiriyor. Kuraklığın çeşitlerine bakacak olursak; Meteorolojik Kuraklık: Geniş zaman diliminde yağışta şiddetli düşüşlerin görülmesidir. Nem oranında düşüşe neden olan yağış azlığı, bölgeden bölgeye yayılan meteorolojik kuraklığa sebep olmaktadır. Tarımsal Kuraklık: Tarımsal kuraklık, kuraklık çeşitlerinden meteoroloji ile en yakın ilgisi olan kuraklıktır. Toprak, bünyesinde bitkilerin ihtiyacı olan suyu bulundurmadığında nem kaybı, kuraklığa neden olmaktadır. Ürünlerde azalmalar, büyümede yavaşlamalar tarımsal kuraklığın doğal sonuçlarıdır. Yıl içinde yeterli yağış olmaması, toprağın gereken nemi biriktirememesine neden olmaktadır. Hidrolojik Kuraklık: Yer altı su kaynakları, yüzeyde oluşan su birikimleri ve yağış dengesi hidrolojik kuraklığı meydana getirir. Hidrolojik kuraklık temel olarak meteorolojik kuraklığın devamıdır. Süreklilik gösteren yağış yoksunluğu ve su kaybı kuraklığın son basamağı olan hidrolojik kuraklığı meydana getirir.

‘Yağışların azalması kuraklık tehdidi yaşadığımızı gösterdi’

Son dönemde yapılan araştırmalara göre durum ne?

Kazıcı: Geçtiğimiz haftalarda, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Standart Yağış İndeksi (SPI- StandardizedPrecipitation Index) metoduna göre 2020 Eylül-Ekim-Kasım ayları meteorolojik kuraklık analizi ve Normalin Yüzdesi (PNI -Percent of Normal Index) metoduna göre, son üç aylık ve 2020 Kasım ayı meteorolojik kuraklık durumuna ilişkin haritalar yayımladı.İki haritayı incelediğimiz zaman, Türkiye'nin büyük bölümünün olağanüstü, şiddetli kuraklık yaşadığı görülüyor. Küresel ısınma, tarımda yüzde 75-80'in üzerinde vahşi tarımsal sulama kullanımı, baraj-göletler, zirai ilaç kalıntıları, evsel ve sanayi atıklar nedeniyle kirletilmesi gibinedenlerle tatlı su kaynakları ve göllerin hızla yok olduğu, son yıllardaki yağışların giderek azalmasıyla da büyük bir kuraklık tehdidi yaşadığımızı gösterdi. Son üç aylık verilere bakıldığında durumun çok ciddi ve önlem alınması gerektiğini söyleyebiliriz.

Bu risk seviyesinde olmamızın nedenleri neler?

Kazıcı: • Yağış azlığı, sıcaklık artışı ve nem dengesindeki değişim, • Bölgeden bölgeye değişiklik gösteren hava basıncı, yükseklik, enlem ve coğrafi yapı, • Doğal yaşamın tahrip edilmesi kuraklığa sebep olan antropojenik etkiler, • Yer altı sularının kirletilmesi ve kaynakların kurutulması, atık suların geri dönüşümünün gerçekleştirilmemesi, • Sanayi atıklarının çevreye atılması, • Yağmur toplayan bitki örtüsünün tahribi, • Motorlu taşıt egzozları, sanayi bacalarından atmosfere salınan zehirli gazlar, Kuraklıktan doğal çevreden, insan yaşamına kadar hemen hemen her canlı etkilenmektedir. Kuraklığa karşı gerekli önlemler alınmadığı takdirde hayvancılık ve tarım başta olmak üzere hayati önem taşıyan birçok sektör etkilenecektir.

‘Türkiye’deki baraj doluluk oranları aşağı çekiyor’

Su sıkıntısı ne boyutta?

Kazıcı: Kuraklığın en büyük sebebi, su kaynaklarının tükenmesidir. Su sıkıntısı çektiğimiz bu günlerde karşımıza çıkan en önemli problemdir. Peki Türkiye’deki su sıkıntısı ne boyutta? Kurak geçen kış ayları, Türkiye'deki baraj doluluk oranlarını aşağı çekmeye devam ediyor. Yüzde 70'i sularla kaplı dünyada, nüfusun % 40'ını barındıran 80 ülkede su sıkıntısı yaşanıyor. Anadolu Ajansı’nın Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) raporlarından derlediği bilgilere göre, dünyanın yüzde 70'i sularla kaplı olmasına rağmen, erişilebilir tatlı su dünyadaki toplam suyun ancak yüzde 1'ini buluyor. Küresel su ihtiyacının 2050'de bugüne göre yüzde 30 artacağı tahmin ediliyor. Halen dünya nüfusunun yüzde 40'ını barındıran 80 ülkede su sıkıntısı çekiliyor. Su kıtlığı çeken yaklaşık 1,9 milyar insan sayısının 2050'de 3 milyara çıkması bekleniyor. İnsan etkilerinden dolayı 20'nci yüzyılın başından beri doğal sulak alanların yaklaşık yüzde 70’inin yok olduğu belirtiliyor. Su kaynakları, büyüyen ekosistemin ve artan insan nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Nehirler, göller ve yer altı su kaynakları kuruyor veya kullanılamayacak kadar kirleniyor. Dünyada atık suların yüzde 80'inden fazlası arıtılmıyor ve yaklaşık 1,8 milyar insan herhangi bir arıtım süreci geçirmemiş suları içmek zorunda kalıyor. Temiz olmayan su, 2,4 milyar insan için kolera, tifo gibi hastalıklara yol açıyor. Her yıl çoğunluğu çocuk olan 2 milyon insan, sudan kaynaklanan hastalıklardan hayatını kaybediyor.Bilinçsiz tarımsal sulama, kirlilik ve nüfus artışı su kıtlığının başlıca nedenleri arasında gösteriliyor. Dünyanın erişilebilir tatlı sularının yüzde 70'i tarımda kullanılırken, verimsizlik ve yanlış tarım yöntemleri nedeniyle kullanılan suyun yüzde 60'ı israf ediliyor. Hindistan, Çin, Avustralya, İspanya ve ABD gibi gıda üretiminde başta gelen birçok ülke su kaynaklarının sınırlarını zorluyor. Su kıtlığının bir diğer nedeni olan kirlilik ise çiftlikler, arıtılmamış atık su, endüstriyel atıklar ve tarımda kullanılan gübre ve pestisitler gibi birçok nedenden kaynaklanıyor. Oluşan kirlilikten yer altı suları da etkileniyor. Son 50 yılda insan nüfusunun iki katından fazla artması ve beraberindeki gelişmeler, tatlı suyun bilinçli kullanımı konusundaki endişeleri de artırıyor.

Türkiye risk grubunda mı?

Kazıcı: Türkiye, kişi başına düşen yıllık yaklaşık bin 519 metreküp su miktarıyla "su azlığı çeken ülkeler" kategorisinde yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun 2030 yılı için 100 milyonluk nüfus tahmini göz önünde bulundurulduğunda, mevcut su miktarı ve tüketimi sabit kaldığında kişi başı kullanımın yıllık bin 120 metreküp civarında olacağı öngörülürken, ülke "su fakiri" olma riski taşıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün gelecekte tarımda su alanında risk yaşayacağını öngördüğü ülkeler raporunda, Türkiye orta-yüksek risk grubunda yer alıyor. Tarımda yaşanacak su tehlikesi endeksine göre Türkiye, 2024-2050 döneminde en çok risk taşıyan ilk 15 ülke arasında gösteriliyor. Böylesine hayati ve çok boyutlu bir sorunun sadece belli kurumlar, kuruluşlar ya da kesimler tarafından çözülmesini beklemek elbette doğru bir yaklaşım değildir. Su kaynaklarının doğru kullanılması ancak toplumun tüm kesimlerinin konuyu sahiplenmesi ile mümkün olabilir. Her birey su konusunu sahiplenmeli, sorumluluk alarak doğru noktaya ulaşılmasına katkıda bulunmalıdır. Kaynakların daha iyi kullanımı ve su kaynaklarının kesinlikle kirletilmemesi için mevcut olan politikalar ile düzenlemeler daha da geliştirilmelidir. En önemli konulardan biri ise evsel ya da endüstriyel kullanım sonrası kirlenmiş suların temiz su kaynaklarını kirletmesidir. Bir litre kirlenmiş su kendisinden kat kat daha fazla miktarda temiz suyu kirletebilmektedir. Kirlenen suların temiz su kaynaklarını kirletmesinin önüne geçilip, hatta kirlenen bu sular arıtılarak bazı ihtiyaçların bu su ile giderilmesi de sağlanmalıdır. Ayrıca su şebekelerindeki kaçaklar ve kayıplar kimi yerleşim bölgelerinde sisteme beslenen suyun neredeyse yarı yarıya kullanılamaması sonucunu doğurmaktadır. Alınacak tedbirlerle bu konuda ciddi ilerleme sağlanabilmektedir. Kaçak su kuyuları açılması da engellenmeli, yer altı suları da planlamalar dâhilinde kullanılmalıdır.

Toplumu oluşturan en önemli paydaşlardan olan bir birey olarak, su tasarrufunda genel olarak neler yapmamız gerekiyor?

Kazıcı: Diyarbakır Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından alınacak tedbirler ise şu şekilde sıralanmıştır. Musluklarımızı, sifonlarımızı, daima bakımlı tutabiliriz. Bozuk olanları hemen onarın. Çünkü saniyede bir damla akan su, yılda 3 metreküplük yani 3 tonluk bir tüketime tekabül eder. Çamaşır ve bulaşık makineleri bir defada ortalama 40 litre su tüketmektedir. Makinelerinizi tam doldurmadan çalıştırmayıp ve kısa programları tercih edebiliriz. Banyo yerine duşu tercih edebiliriz. Bir duşta ortalama 50 litre su, bir banyoda 150 litre su tüketilir. Tek bir kişi yılda ortalama 49.140 litre suyu tuvaletlerde tüketir. Sifonun bir kez çekilmesi ile 10 lt su harcanır. Yeni teknolojiler sayesinde standart modellere göre %60 daha az su tüketen klozetler bulunmaktadır. Rezervuarların boyutunu küçültebiliriz. 12-20 litrelik yerine 6-7 litrelik ve kademeli rezervuarları tercih edebiliriz. Sifon çekildiğinde suyu renklendirsin ve temizlesin diye tuvalete asılan maddeleri kullanmayalım. Bunlar kanalizasyona karışarak kirliliğe sebep olur. Traş olurken, ellerimizi yıkarken, dişlerimizi fırçalarken, bulaşıkları sabunlarken açık bırakılan musluk, dakikada yaklaşık 15-20 litre suyun boşa akmasına sebep olur. Bu işleri yaparken musluğu ihtiyacımız olduğu kadar açalım. İçme suyu dışındaki suları birkaç kez kullanmaya çalışabiliriz. Sebze ve meyve yıkadığınız suyla çiçekleri ve bahçeleri sulayabilir, temizlik yapabiliriz. Evde kullanılan temizlik malzemeleri, atık sularla birlikte nehirlere karışır. İçinde fosfat bulunmayan ve suda ayrışabilen temizlik ürünlerini kullanabiliriz. Temizlikte sıvı sabun, toz sabun gibi doğal esaslı olanları tercih edebiliriz. (Hem doğaya zarar vermez hem de daha az suyla durulanabilir.) Otomobilimizi ve balkonlarınızı hortumla yıkamak yerine silerek veya kova ve sünger kullanarak temizleyebiliriz. Hortumla yıkama, yaklaşık 550 litre su kullanımı demektir. Su basmasını engellemek için evden çıkarken ana vanayı kapatmak iyi bir tedbirdir. Kapı önü, balkon, teras gibi yerlerin temizliğinde hortumla su tutmak yerine süpürge kullanabiliriz. Bahçe sulamak için, buharlaşmanın az olduğu sabah ya da akşamüstü saatlerini tercih edebiliriz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.