Mehmet Sebih Altun

Mehmet Sebih Altun

Seçimden sonra, bakacak yüzünüz olsun

Seçimler yaklaşıyor ve yaklaştıkça da hem siyaset hem de millet gerilmeye devam ediyor.

Hiç kimse ekranları karşısında yarattıkları gerginliğin halk karşısında bulacağı sonuçları tahmin edemez. Ölçülüp tartılması gereken sözler hiç düşünülmeden pervasızca haykırılıyor.

Sonuç olarak tahlil edilmeden yapılan hakaretler toplumsal kutuplaşmayı hızla sonuca götürerek toplum olarak bir kaç parçaya bölünecek duruma geldik.

Sağcı, solcu, etnik köken farklılığı, inanç farklılığı, düşünce farklılıkları bir nebze olsun tarihe gömülmüşken artik revaçta olan siyasi argüman, rakibini direkt kendisinden olmadığı sürece başkalarının maşası olarak görmesidir. Hain, terörist gibi tehlikeli ithamlarda bulunulması ne islamî, ne insanî ne de ahlakî bir durumdur. Çünkü, bu ithamlar, o siyasi parti sempatizan ve oyverenlerini de aynı şekilde zan altında bırakmaktır. Ki bu da her anlamda tehlike arz etmektedir. Kutuplaşmayı artırır, toplumsal adaveti körükler. İslamiyetin kardeşlik ilkesi bu anlamda yok edilmiş olur.

Öyle bir propoganda yapılsın ki toplum gerginlerleşmesin. Aksine anlatılanlarla geleceğe umut taşısınlar.

Aksini yaptığınızda;

Seçimler bittikten sonra arkasından konuştuklarınızdan nasıl helallik alacaksınız?

Hakkına girdiğiniz bunca insandan nasıl helalleşeceksiniz?

İnsanların birbirine düşmanca bakmasına sebep oldunuz ya bunun hakkını nasıl vereceksiniz?

Allah'a hesabını veremeyeceğiniz herhangi bir söylemde bulunmanız ya da toplumda bir kişiyi bile bu anlamda zan altında bırakmanız ve o kişi bu zanla zarara veya haksızlığa uğrarsa bunun sorumlusu olursunuz. En büyük günah olarak görülen kul hakkına girersiniz.

Seçim süreci nasıl olmalı?

Ben şahsen bu seçimlerde; meydanlarda birbirlerinin kusurunu arayıp meydanlarda haykıran ve bu şekilde oy toplayan değil, halk için ülke için yapabileceklerini anlatan siyasetçiler görmek isterdim.

Çünkü herkes bir ekip kuruyor ve o ekiple rakibinin bir yanlışını yakalamaya çalışıyor. Yanlışı yakaladığında "sen önce hakkında çıkan bu iddiaya yanıt ver" gibi karmaşık bir soru soruluyor. Halk onu soru olarak değil yapıldı olarak algılıyor. Karşıda ki savunmaya geçince de suçlu muamelesi görür. Yani birbirlerine çamur atıyorlar. Ya tutar ya da izi kalır. Ama onlar bu işin mahşer yönünü düşünmüyorlar .

Ne olur ki bir tane lider kimseyi dışlamadan hain ve terörist ilan etmesen sadece yaptıklarını veya yapacaklarını veya toplumsal sıkıntılar vs çözüm yollarını anlatsa.

Bizde ki siyaset çözüm odaklı değil, rakiplerinin kişisel yanlışlarını, kusurlarını ve eksiklerini ayyuka çıkararak milyonlarla kişiyle paylaşılmasıdır. Ben şahsen böyle bir seçim argümanına ebeden karşıyım.

Çünkü islamiyet birbirinin kusurunu ortaya çıkaran değil, örten bir anlayışı kabul eder.

"Kim dünya da birbirinin kusurunu ve ayıbını örterse, Allah ta ahirette onun kusurunu ve ayıbını örter." ( Hadis-i şerif)

" Ey iman edenler! Zandan çok kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz de kiminizin gıybetini yapıp arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah 'tan korkun . Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” Hucurat 49

Müslümanlık yukarıda ki hadis ve ayetlerle kusur aramanın ne kadar haram olduğunu anlatmaktadır . Ama maalesef herkes birbirinin kusurunu ve ayıbını açığa çıkarmanın peşindeler.

Bu yanlıştan vazgeçilsin.

Seçimden sonra birbirinizin yüzüne nasıl bakacağınızı iyi düşünmeniz gerekir.

Ama işiniz bittikten sonra hiç bir şey olmamış gibi yaparsanız bu kadar gerdiğiniz halk böldüğünüz halk size hakkını helal etmeyecektir. Sizler bu kararın kulun hakkıyla nereye nasip gideceksiniz onu da Allah'a havale ediyorum.

Sevgi ile kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Sebih Altun Arşivi