‘Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz’

‘Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz’
TTB’nin “Emek bizim söz bizim” kampanyası kapsamında basın açıklaması yapan Diyarbakır Tabip Odası, “Sağlık reformu adı altında sağlığı...
TTB’nin “Emek bizim söz bizim” kampanyası kapsamında basın açıklaması yapan Diyarbakır Tabip Odası, “Sağlık reformu adı altında sağlığı piyasalaştıran bu sistemin mevcut olumsuzlukları pandemi sürecinde net olarak ortaya çıktı. Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz, daha fazla bedel ödemek istemiyoruz; Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce çalışma alanlarımızda düzenleme yapmaya çağırıyoruz!” dedi

Süleyman Özdemir / YENİGÜN HABER - Koronavirüsü salgınının başından itibaren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile görüşme talepleri kabul edilmen Türk Tabipler Birliği (TTB), bir dizi eylem başlatma kararı aldı. Alınan kararlar doğrultusunda eylemin ilki için birçok merkezde basın açıklamaları yapıldı. Bunlardan biri de Diyarbakır oldu.  TTB’nin aldığı karar doğrultusunda Diyarbakır Tabip Odası, oda binasında basın açıklaması gerçekleştirdi.

‘Pandeminin yıkıcı etkisini yaşamaya devam ediyoruz’

İlk resmî vakanın açıklandığı 11 Mart 2020’den bugüne 19 ayını geride kaldığı COVID-19 pandemisinin yıkıcı etkisini yaşamaya devam ettiği vurgulanan açıklamada,  Kuşkusuz geride bıraktığımız bu süreçte pandemiden en çok etkilenen sağlık emekçileri oldu. İktidarın sağlık emekçilerini ve toplumu yok sayan anlayışı nedeniyle önlenebilir bir hastalıktan yüzlerce arkadaşımızı kaybettik. Tüm pandemi süreci boyunca hekimler ve sağlık çalışanları uygun olmayan çalışma koşullarında uzun süre çalışmak zorunda kaldı. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, iktidarın bilimsel bilgiye dayanmayan, şeffaflıktan uzak, yerel dinamikleri gözetmeyen, eksik, yanlış ve tutarsız uygulamalarının bedelini biz sağlıkçılar hayatlarımızla ödedik/ödüyoruz. Pandemi sürecinde öncelikli planlama birinci basamakta yapılması gerekirken; (test, temaslı takibi, yaşam alanlarının salgına göre düzenlenmesi vb.) bu yapılmadı ve salgın hastanelerde karşılandı. Bu plansızlığın sonucu olarak sağlık çalışanlarının iş yükü arttı, çok sayıda sağlık emekçisi hastalığa yakalandı” denildi.

‘Çalışma koşullarımız daha kötü hale geldi’

“Uzun saatler kesintisiz çalışma, sık nöbet tutma, her 5 dakikada bir muayene, yoğun iş yükü, şiddete maruz kalma çalışma alanımız olan sağlık kurumlarının olağanı haline geldi” denilen açıklamada şu ifadeler yer aldı;

“Pandemi öncesinde de karşı karşıya kaldığımız bu sorunlar salgınla birlikte daha da derinleşti, çalışma koşullarımız daha kötü hale geldi.  Sağlık Bakanlığı çalışma alanlarımızda COVID-19’a ilişkin gerekli önlemleri almadı.  Örneğin; “mühendislik ve idari önlemleri” (havalandırma, filtrasyon, nöbet değişimleri öncesi gerektiğinde dezenfeksiyon, fiziksel mesafe bariyerleri oluşturmak, işyerine güvenli ve mesafeli ulaşımı sağlamak...) gibi yükümlülükler yerine getirilmedi. Temel insan hakları arasında yer alan güvenli ortamlarda çalışma hakkı; bu süreçte ihlal edildi. İş güvenliği, uygun çalışma ortamı, uygun çalışma süresi, izin ve dinlenme hakkı, uygun işte çalıştırılma, adil ücret ve örgütlenme hakları salgın döneminde göz ardı edildi. Özellikle pandeminin ilk aylarında sağlık çalışanları maske, siperlik, gözlük, eldiven, dezenfektan gibi koruyucu materyallere ulaşmakta ciddi sorunlar yaşadı. Salgının ilerleyen dönemlerinde ise aile sağlığı merkezlerinde, iş sağlığı ve güvenliği gibi birinci basamakta görev yapan sağlık çalışanları ve işyeri hekimleri yeterli ve nitelikli kişisel koruyucu donanıma (KKD) ulaşım sıkıntısı yaşadı.”

Türkiye’nin komşu ülkelerinde vakalar ve ölümler hızla artarken Sağlık Bakanlığı’nın sağlık kurumlarında salgın hazırlığı yapma gereği duymadığı savunulan açıklamada şunlar kaydedildi;

‘Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz’

“Vakalar uzunca bir süre gizlendi ve sağlık çalışanları bulaş riskiyle karşı karşıya bırakıldı. Türkiye’de sağlık ortamları sadece sağlık çalışanları için değil, COVID-19 dışı hastalığı olanlar için de riskli alanlar haline getirildi. İstifa, emeklilik, rapor alma, izin, mola haklarının kullanılması genelgelerle resmileştirilerek engellendi. Sağlık reformu adı altında sağlığı piyasalaştıran bu sistemin mevcut olumsuzlukları pandemi sürecinde net olarak ortaya çıktı. Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz, daha fazla bedel ödemek istemiyoruz; Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce çalışma alanlarımızda düzenleme yapmaya çağırıyoruz!”

Talepler

Açıklamada sağlık emekçilerini taleplerini şu şekilde  ıraldı;

* Tüm sağlıkçılar için güvenli çalışma alanı, hastalarımız için güvenli tanı tedavi ortamlarının oluşturulmasını, önlemlerin gözden geçirilip yeniden düzenlenmesini istiyoruz!

* Haftalık çalışma sürelerimizin yeniden düzenlenmesini ve azaltılmasını İstiyoruz!

* Şiddete ve hastalıklara karşı güvenli, sağlıklı çalışma ortamı İstiyoruz!

“OHAL KHK’leriyle hukuksuzca ihraç edilen, güvenlik soruşturması gerekçe edilerek ataması yapılmayan tüm hekimlerin/kamu emekçilerinin derhal görevlerine başlatılmasını İstiyoruz!

* Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini ve sevk zinciri uygulamasına geçilmesini İstiyoruz!

* İşverenler, sağlık çalışanlarına 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre COVID-19’dan korunma, KKD kullanımı, hastalık yönetimi vb. konularda eğitim vermek ve bu eğitimleri her birim değişiminde yenilemek zorundadır.  Korunmayla ilgili havalandırmadan, iş örgütlenmesine, iş yükünün düzenlenmesine kadar geniş bir yelpazede işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemler de sorumlulukları arasındadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanmasını İstiyoruz!”

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.