Pedofili değil, suçlu…

Bir kitap üzerinden yapılan tartışmalar, birkaç günlük zaman dilimine sığdı/sığdırıldı. Eminim bir süre sonra unutulacak. Ne o kitabın adı, ne konusu, yazanı hatırlanmayacak.

Ancak konu üzerinde muhataplarının yaptığı tartışmalar toplum açısından ön açıcı fikirlerin oluşmasına neden oldu diyebiliriz.

Berrin Sönmez “Kurgu yazınla çocuk pornografisi” başlıklı yazısında yaşananları, adli süreci ve “ifadeleri” ele aldığı yazısının bir bölümünde, “Fakat sorun o suça verilen isimdeydi. Hem sosyal medya paylaşımlarında kullanılan pedofili satırlar ifadesi sorunlu hem de savcılığın soruşturmayı “müstehcenlik” suçundan açması” gibi terimler üzerinden hareketle, “Önce pedofili sözcüğünden başlayalım. Bu bir hastalık ismi, bir tıbbî terim yani uzman tanısı gerektiriyor. Tıbbın psikiyatri alanına giren bu terimi, ceza kanununda sabit bir suç tanımı yerine kullanmak, yaygın yanlışlardan. Yaygınlığı, etkin bir çabayla bu yanlışı düzeltmekte ısrarcı olmamızı gerektirir. Susmadan, üşenmeden görüldüğü her yerde itirazı hak eden önemli bir yanlışlıktan söz ediyorum. Çünkü cinsel istismar suçtur hastalık değil. Bu suçu hastalık ismiyle anmanın bedeli ise suçun görünmez kılınması. Suçu, suç olmaktan çıkarıp hastalık kılığına sokmanın bedeli suçla mücadelenin zorlaşması oluyor. Dahası suç olan bu eylemin nedenlerini anlamayı zorlaştırıyor, hastalık isminin kullanılması.” demiş.

Şu satırlar da düşündürücü: Konumuz itibariyle diğer eril şiddet biçimlerini bir yana bırakıp sadece cinsel suçlar bağlamında düşünsek bile suçun kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu görürüz. Zaten bu nedenledir ki kadını güçlendirip, çocukları koruyan yasalara yaygın bir saldırı var şu anda. Bu çerçevede hegemonik erkeklik algısından uzak olan kadınların ve erkeklerin sapık, hasta, pedofili yerine suçlu demeleri önemle rica olunur. Toplumsal cinsiyet dil ile inşa ediliyor çünkü.

Bir tartışma da edebiyat, sanat üzerinden yaşandı. Bu da önemliydi.

Cem Kertiş, “Zümrüt Apartmanı ve pornografi” başlıklı yazısında sanata sınır koyulmalı mı diye sormuş ve devam etmiş:

“Nabokov’un Lolita romanı, Tony Kaye’nin yönetmenliğini üstlendiği Detachment adlı filme, Estela V. Welldon’un “Anne: Melek mi, Yosma mı?- Anneliğin İdealleştirilmesi ve Alçaltılması” kitabı ve Freud’un ağır eleştiriler alan çocuk cinselliği üzerine fikirlerine kadar bir dizi örnek vererek” …sanat sınır tanımaz. Tarihe baktığımızda baskıcı yönetimler sanata sınır koymuşlardır; ama sanat o sınırları yıkmış, parçalamıştır. Öte tarafta pornografi sanat diye yutturulamaz. Gerçek bir sanat eseri insanı, güzeli savunur, çirkin olan malzemeden bile estetik bir anlam yaratır, alımlayıcının yeni anlamlar çıkarmasına izin verir. Çocuğa karşı işlenen bir çirkinliği göze sokarak anlatmak sanat değildir; çocuğun imgesel olarak kullanıldığı pornografidir.

Ve yazısının sonuna “Sanat sınır ve yasak tanımaz! Pornografi sanat değildir!” notunu düşmüş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi