Mehmet Sebih Altun

Mehmet Sebih Altun

Mehmet Sebih Altun: Yorgun Aforizma

Hayal ettiğin yarınlara ulaşamadan geçip biten bir ömür kadar değersizdi bekleyişler. Gerçeği görmek için onlarca yalana inanmak gerekirdi belki de. Ya da canının çok fena acıması gerekirdi. Veya hapsetmek gerekirdi umutsuzluğa yalancı umutları.

Gülüşlerin kahkaha sesleri duyulmalıydı geleceğin bilinmeyen anlarında. Gelmeyen yarınların hüznü çökmeliydi bugünden sevinçlerine.

Şimdi düşün balta girmemiş deli ormanların yaprak hışırtılarını. Dallardan karanlığın içinde ses arayan baykuşların sinsice bekleyişi. Kim duyabilir sessizliğin içinde karınca seslerini? Hayat devam ederken duran onlarca kalp ve o kalplerin yapılamamış bir sürü hayalleri.

Nerde kaldı gelecek güzel günler? Ömür bitti neredeyse. Gelmeyecekse haber salsın bekleyişleri meziyet edinmiş yorgun yüreklere. Kim bekleyecek şimdi gelmeyen yarınların tebessümlü sürprizlerini?

Ya gelmezse de kapıyı çalsa Azrail. Canana ulaşmadan teslim olursa canlar. Ruhlar cennetinde buluşur mu ruhsuz duyguları bedenine işleyen hislerin merkez üsleri?

*

Sen düşlediğin bir yaşama koşarken, hayatından kopup giden onlarca sebepsiz gülüşü kim geri getirebilir?

Yarım kalmış gülüşlerin yüzüne hapsettiği durgunluğu kim sonlandırabilirdi?

Bayramları bekleyen çocukların heyecanına kim selam durur? Hangi sokağın başında müzik sesi açılmışta sesi kıs diye bağırır balkondan yetmişlik delikanlılar?

Sen miydin onlarca şiirin baş kahramanı?

Ansızın gelen ela gözlü bakışların umut verişi miydi hayatına dokunan?

Yeni bir heyecan getiren hislerin imkansızı imkanlaştırmak mıydı derdi?

Yoksa gülmeyi unutmuş tebessüme hasret bir çift göz kanar mıydı bir kaç tatlı sözlerin derin vurgularına?

Bilirim şimdilerde sokakların ıssızlığında, loş ışıkların altında elinde karanfillerle bekleyen onsekizlik yüreklerin heyecanı titretir arş-ı âlâyı. Bir kaç gün sürer ancak ya da bir kaç saat belki de. Çiçekler manasını yitirmiş zamanın anlamsızlığında. Sözler duygusuz, kalıplaşmış şiirlerin mısraları anlatır zanneder hislerini.

Oysa şair kendini anlatmış ve her okuyan kendine yazılmış gibi yorumlar kıtaları.

Kafiyeler uyum içinde. Hecelerin sayısı bile aynı. Bir telefonun tuş sesi kadar kolaydı anlatmak. Ama duyguları yaşamak sözlere inanmak kadar kolay değildi.

*

Papatyaların insafına kalmıştı ya da yaprakların sayısı bilirdi sevip sevmediğini. Papatya falları bilirdi hislerin doğruluğunu. Üzülmek mı, ağlamak mı, düşünmek mı kurtarır genç yüreklerin girdiği girdaplardan?

Okunmamış, dinlenmemiş, görmemiş kitapları okutuyor hayat.

Senaryosu yazılmış bir film. Başrol okumadan başlar oynamaya. Herkes kendi hayatının başrol oyuncusu.

Her hayat bir senaryo.

Senaristi belli.

Yönetmeni belli.

Bilinmeden yaşamak kadar rahat değildi hayat.*

Sonra takvim yapraklarında aforizmalar. Yüzlerce yıl önce bir cümle de anlatılmış onlarca kitabın özeti.

Yorgun Aforizmaların vaveylası dağların vadilerinde yankılanır ardınsıra. Paragraflar çılgın, cümleleri isyanda kelimeler neyin peşinde?

Hafiften heyecan verir virgüller.

Bazen bir cümleyi anlamsızca bitiriverir vicdansızca noktalar.

Bilinmeyen geleceğin soru işaretleri aklımın en ücra köşelerinde

Ve sonra neler anlatmak ister de sadece susmayı tercih eden peş peşe üç nokta.

Ve bitti cümleler.

...

Sevgi ile kalın

...

Mehmet Sebih Altun

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Sebih Altun Arşivi