Occo Mahabad Yazdı: Mikael ve Kürt Dünyasının Ermeni Dengbêjleri - II

Yaşlandıkça huysuzlaşan Mikael 90’lı yılların köy yakma, adam kaçırma, siyasi cinayetler gibi kontra faaliyetlerinin yarattığı toplumsal ve psikolojik yıkımdan etkilenerek huzur bulabileceğini düşündüğü İstanbul’a göç eder.

İstanbul Üniversitesi’nde okurken kendisini Balat’ta ahşaptan yapılma, eski püskü, üflesen yıkılacak, ondan daha yaşlı evinde ziyaret etmiştim. Gülerek demiştim ki: ‘’ Güzelim bahçeli evini, tavşanlarını bırakıp buralara kaçtın da ne oldu?’’ Kızarak bana ‘’Ulanahmak  Kürt, ölmek üzereyim siz Kürtlerden daha çok Kürt oldum sizden daha iyi yaşadım, hayatın tadına vardım ama artık biraz da Ermeni olmalıyım.’’ O zamanlar bu sözlerin çok bilincine varmamıştım. Birkaç gün sonra onu İstanbul Üniversitesi’nin önünde beni beklerken buldum. O gün Ermenilere ait bir iki kiliseyi ziyaret ettik. O hafta birçok Ermeni dostuyla tanıştım. En sevdiği arkadaşı Hagop idi. Dengbej Apriham Buxisiyam’ın adını ilk Hagop’dan duymuştum.

Apriham Buxisiyam’ın ailesinin de Karapet’e benzer bir hayat öyküsü var. 1915 yılında Osmanlı Devleti tarafından gerçekleştirilen Ermeni Tehcirinden kurtulmayı başaran Buxisiyam ailesi Batman’dan Rojava’nın Qamışlo bölgesine kaçmak zorunda kalır. O dönem Qamışlo, Ermeniler için sığınılacak güvenli yerlerden biridir. Bu bölgede yaşayan Kürtler, gelen Ermenileri bir dost, kardeş gibi kucaklayıp korumuşlardır. Kürtler dinsel inançlarını sürdürmek ve yaşatmak isteyen Ermenilere destek olurlar.  Öyle ki Buxisiyam ailesi Kürtlerin desteği ile ilk kiliseyi 1918 yılında Qamişlo'nun Mêharka köyünde açar.

Buxisiyam ailesinin üyelerinden dengbej Apriham Buxisiyam 1966 yılında Qamışlo’da dünyaya gelir. Apriham, ailesinin geçinmesine yardımcı olmak için 12 yaşında araba tamircisi olarak çalışmaya mecbur kalır. Dengbejlere ilgisi küçük yaşlarda başlar, güzel sesi ve yorumuyla kısa sürede halk tarafından tanınır, sevilir. Babasından kalma gramofon sayesinde Ermenice ve Kürtçe söylediği yüzden fazla şarkıyı tarihin acımasız hafızasında kaybolmasınlar diye plaklara kaydeder.

Yıllarca ailesi tarafından anlatılan Tehcir anılarından etkilenir. İki teyzesinin kafası kesilerek vahşice katledilmelerini hiçbir zaman unutamaz. Araba tamirciliği ile hayatını kazanan Apriham dengbejliği yaşamının vazgeçilmez bir parçası olarak dile getirir. O dengbej kültürüne ve dengbejliğe aşık bir Ermenidir.

Dengbêj Apriham kültürel ve sanatsal çalışmalarını Korniş mahallesinde bulunan kendisine ait araba tamirhanesinde sürdürmeye çalışmaktadır.‘’Burası vatanım burada ölmek isterim’’ diyen Apriham, Qamışlo’yu ve insanlarını çok sevdiğini belirtiyor.

Her haksızlığa karşı duran, yaşanmış korkunç zulümleri nesilden nesile aktaran Kürt toplumunun vijdanıdır dengbejler. Bu gerçeği kaçırılıp zorla alıkonulan Gulê ve Musa Bey olayında ya da en yakın çalışanı Axçik’in ihanetinden dolayı Rus askerleri tarafından tecavüze uğramasınlar diye bütün ailesini öldürmek zorunda kalan Parsinli İbo Bey olayı nezdinde açık seçik görebiliriz. Dengbejler için zulüm görenin kim olduğu ya da milliyeti hiçbir zaman önemli olmamıştır. Onlar her zaman ezilenlerin sesi olmuşlardır. Kim zulüm görmüşse kim acı çekmişse kim haksızlığa uğramışsa dengbej onun çığlığı, sesi olmuştur.

İstanbul Çiçek pasajında Sason’lu bir Ermeni olan Bedros ile elinde birası bağıra çağıra sohbet ederken yakalamıştım Mikaeli. Bedros, Heredot gibi adamdı ne sorsan bıkmadan usanmadan her yönüyle saatlerce anlatabilirdi. Ne zaman Sason’dan bahsetse çocuklar gibi ağlar, derin bir kederle dalar giderdi. ‘’ Çok öldürdüler bizi çok’’ diyerek acılarını yüreğine gömerdi.

Mikael’e Müslümanlaşmış ve Kürtleşmiş dengbej Cihan’dan bahsetmiştim. Bak senden ‘’daha Kürt’’ bu adam diyerek espri ile takılmıştım. Hırsla cevap vermişti: ‘’ Ne Şakıro’ya sahip çıktınız ne de Karapete her ikisi de sitemle öldü. Bana mı sahip çıkacaksınız? ’’ Yalan da değildi dedikleri, aklıma Karl Marks’ın yabancılaşma, İsmail Beşikçi ve Franz Fanon’un sömürgecilik üzerine düşünceleri gelmişti.

Dengbêj Cihan kırımdan kurtularak din değiştirip Müslümanlığı kabul eden Ermeni Hagopile Arap bir annenin çocuğu olarak 1925 yılında Hewrê Köy’ünde dünyaya gelir. Çocukken annesinin babasını terkedip başkasıyla evlenmesi üzerine babası tarafından büyütülür. Babasının ani ölümünden sonra bir Kürtle evli olan halasının yanında kalır. Yirmili yaşlarda akrabası olan Hemo Ağa’nın köyüne yerleşerek yanında çalışmaya başlar. Hemo Ağa çok sevdiği Cihan’ı kızı ile evlendirir. Cihan’ın da dengbejliğe ilgi duyması diğer dengbejlerden pek farklı değildir. Köye gelip giden dengbejlerden etkilenerek dengbejliğe başlar. Çok geçmeden bu yeteneği sayesinde tanınmaya başlar.

Dokuz çocuk sahibi olan dengbej Cihan 2004 yılında İstanbul’a yerleşir. Bütün çocukları Kürtçe bilen ve iyi derecede Kürtçe konuşan Cihan’ın neredeyse bütün çocukları Kürt Hareketine ilgi duyar. Kendisini Ermeni değil de Kürt ve Müslüman olarak gören dengbej Cihan’ın, İstanbul’da yaşayan ve avukat olan küçük oğlu sadece Ermeni kimliğini savunmaktadır.

Amcamın “Ah Mikael, canım Mikael bir gün öleceksin kim seni hatırlayacak he Mikael” sözleri geçenlerde bir bıçak gibi saplandı yüreğime. Evet, birileri Mikael’i ve Kürt Kültürüne yıllarca hizmet eden bu birbirinden değerli insanları unutmamalıydı.

Bazen düşünmeden edemiyorum, Mikael’in deyişiyle ‘’Bu hayırsız Kürtler‘’ bir gün ölüm bizi kucakladığında yazar ve şairleri olarak bize değer verip, sahip çıkacaklar mıydı?

Dengbêj Gulê, Karapetê Xaço, Apriham Buxisiyam ve Dengbêj Cihan yıllarca Kürt kültürüne ve sanatına hizmet etmiş Kürt toplumu ile var olmuş, sesleri Kürdistan’da yankılanmış, hayat bulmuş dört Ermeni dengbej. Yaşamın bütün trajedilerine ve zorluklarına karşın ayakta durabilmiş, kendini var edebilmiş dört dengbej. Siz dengbejin sevgisini, hüznünü, acısını, sevincini, sesinin her renginde bulabilirsiniz. O ayrıca sizinde sesinizdir. Siz onun sesinde kendinizi de bulursunuz.

Mikael yaşamı boyunca çok kadın sevdi ama hiç evlenmedi. Kedisi Gülizar’ı dostlarına emanet ederek aramızdan ayrıldı. İsmini kedisine verdiği Gülizar kimdi, nereliydi bilmem ama onu çok sevdiği öylesine belliydi ki, hep dilinde Emel Sayın’ın söylediği Gülizar ve Kürtçe söylenen Gulazer şarkısı vardı. Kırımların, acıların, yoklukların, ölümlerin ötesinde sadece anıları ve Gülizar kaldı.

Gülizar

Eller tuttu mu elini?

Kimse sardı mı belini?

Yabancılarda gördü mü?

Gerdanındaki benini.

Yabancılarda gördü mü?

Gerdanındaki benini.

Kıskanmakta haksız mıyım Gülizar?

Bu sevdada bahtsız mıyım Gülizar?

Gönlünde ben tahtsız mıyım Gülizar?

Aşk bahçemiz gülsüz Gülizar.

Aşkın yazılmış alnıma

Damarımdaki kanıma

Başka birini seversen

Bil ki kıyarım canıma

Başka birini seversen

Bil ki kıyarım canıma.

Kıskanmakta haksız mıyım Gülizar?

Bu sevdada bahtsız mıyım Gülizar?

Gönlünde ben tahtsız mıyım Gülizar?

Aşk bahçemiz gülsüz Gülizar. (BİTTİ)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Occo Mahabad Arşivi